“1915 Tehcir Kanunundan Günümüze Ermeni Sorunu”

Oktay ÇAYIRLI - Muğla Üniversitesi Milas Sıtkı Koçman Meslek Yüksekokulu Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından dün saat 10

Milas Önder Gazetesi
Oktay ÇAYIRLI - Muğla Üniversitesi Milas Sıtkı Koçman Meslek Yüksekokulu Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü tarafından dün saat 10.30’da okulun konferans salonunda, Prof. Dr. Muzaffer Demir, Doç. Dr. Özgür Yıldız ve Okt. Osman Köse’nin konuşmacı olarak katılımıyla "1915 Tehcir Kanunundan Günümüze Ermeni Sorunu" konulu konferans gerçekleştirildi. Tehcire rağmen ortada bir Ermenistan Devleti vardır MYO öğretim görevlilerinin ve öğrencilerinin ilgiyle izlediği konferansta ilk olarak Prof. Dr. Muzaffer Demir sunumunu yaptı. Ermenilerin tarih boyunca yaşadıkları topraklar ve bağlı oldukları krallıklar, imparatorluklar hakkında bilgiler veren Demir, 1. Dünya Savaşı’na kadar Ermenilerin Türklerle çok iyi ilişkiler içinde yaşadıklarını, hatta Ermenilere ‘Hristiyan Türkler’ denildiğini belirterek, 1. Dünya Savaşı sırasında yaşananlar ve o yıllarda Osmanlı Devleti tarafından çıkarılan ‘Tehcir Kanunu’yla ilgili olarak şunları söyledi: "Ermeniler, zamanla Rusların Osmanlı topraklarını de geçirme siyasetinin bir parçası haline gelerek Osmanlı Devleti’nden ayrılmaya yönelik çeşitli ayaklanma girişimlerinde bulunmuşlardı. Bu 1. Dünya Savaşı sırasında doruk noktasına ulaştı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, 27 Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu, yani resmî adıyla ‘Sevk ve İskân Kanunu’nu çıkardı. Unutmayalım, bu kanun savaş halinde devlet yönetimine karşı gelen Osmanlı Ermenilerine karşı askeri birliklerce tedbir almak için uygulanmıştır. Tehcir, bu bölgede merkezi hükümete karşı tehdit oluşturan halklara karşı antik çağlardan beri uygulanan bir politika olmuştur. Nitekim bundan 2083 yıl önce Armenia Kralı İkinci Tigranes de aynı politikayı diğer halklara karşı uygulamıştı. 20. yüzyılda bu politikayı en acımasızca Kırım gibi Türk topluluklarına karşı uygulayan, hatta bu politikayla bazı Türk topluluğu ülkelerini tamamen ortadan kaldıran Rusya olmuştur. Ermenileri bize karşı ayaklandıran da Rusya’dır. Tehcire rağmen ortada bir Ermenistan Devleti vardır ve varlığını sürdürmektedir. Bu konunun özellikle bize; Türk milletine karşı siyasi malzeme olarak kullanılması, hakikat ve hakkaniyetten uzak bir yaklaşımın, ikiyüzlülüğün bir göstergesidir.  I. Dünya Savaşı, özellikle Ortadoğu'da sona ermemiştir. Büyük güçlerin siyasi emellerini gerçekleştirme arzusu doğrultusunda uyguladıkları ‘böl-yönet’ politikası halen devam ettirilmekte. Bölge ülkeleri arasındaki tarihi, dini ve kültürel anlaşmazlıklar kaşınarak kaos ortamı yaratılmakta ve bu bağlamda Ortadoğu devletleri üzerindeki büyük güçlerin hakimiyeti ve onlara olan bağımlılığı etkin kılınmakta. Ermeni meselesi de bu doğrultuda büyük güçler tarafından kullanılan siyasi bir malzemeden başka bir şey değildir. Biz, ancak güçlü ve her yönden bağımsız bir Türkiye misyonu ve diplomatik ilişkilerin güçlü kılındığı Türkiye - Ermenistan komşuluk ilişkisi vizyonuyla bu büyük güçlerin oyununu bozabiliriz." Kanunun ‘sadece Ermenilere uygulanacağı’na dair bir kayıt yoktur Prof. Dr. Demir’in ardından söz alan Okt. Osman Köse ise, Türk - Ermeni ilişkileri, Ermeni meselesinin ortaya çıkışı, 1. Dünya Savaşı sırasında Ermeniler, Asılsız Ermeni iddiaları, Yer değiştirme kanunu, Ermenilerin 4 T planı, Ermeni çeteleri ve katliamları, Asala terör örgütü, Son vahşet Hocalı katliamı ile ilgili bilgiler verdi. Osmanlı Devleti’nin Çanakkale Savaşı ile meşgul olmasını fırsat bilen Ermeni çetelerinin eziyetlerini artırdığını gören Osmanlı Devleti’nin, gerekli görülecek tehlikeli kişilerin ferden veya toplu halde devlet güvenliğini tehdit etmeyen bölgelere zorunlu olarak göç ettirilmesini içeren Tehcir Kanunu’nu çıkararak tedbir aldığını belirten Okt. Köse, "Tehcir Kanunu’nun metninde, bu kanunun sadece Ermenilere uygulanacağına dair bir kayıt yoktur. Hükümet emirlerine itaat etmeyen, silahlı direnmede bulunan, casusluk yapan köy ve kasaba ahalisinin tek tek veya topluca diğer yerlerde iskan edileceği belirtilmiştir" dedi. Tehcir ile, yüzbinlerce Ermeni’nin hayatı kurtuldu Ermenilerin binlerce Türk’ün canına mal olan isyan ve katliamları karşısında bile, Osmanlı Hükümeti’nin ortaya koyduğu sakin ve sağduyulu tavrın, belgeleriyle sabit olduğuna dikkat çeken Okt. Köse, "Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. 27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan emirler çerçevesinde Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul’un güney kısmı, Zor ve Urfa sancağına, Adana, Halep, Maraş, civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye’nin doğu kısmı ile Halep’in doğu ve güneydoğusuna nakledilmişlerdir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmakta. Ermenilerin yer değiştirilmeleri onları imha etme değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır. Şayet Osmanlı Devleti, Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi, bunu asimilasyon yoluyla veya savaşı gerekçe göstererek rahatlıkla halledebilirdi. Osmanlı, yer değiştirme uygulamasıyla savaş şartlarında her an ölümle burun buruna gelebilecek olan yüz binlerce Ermeni’nin hayatını kurtarmıştır. Nitekim yeni bölgelere yerleştirilen Ermeniler sağ salim hayatlarını sürdürürken, Rus ordusu saflarında Türklere karşı savaşan Ermeniler savaş şartları gereği ölmüşlerdir" dedi. Ermeniler yüzbinlerce insanımızı katletti Soykırım iddiasının kabullenmesinin mümkün olmadığını da dile getiren Okt. Köse, "Çünkü birinci dünya harbi sırasında Ermeniler de, özellikle Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan yüz binlerce insanımızı acımasızca katletmişlerdir. Son yirmi yıldır bölgede yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda toplu mezar ortaya çıkmıştır ki, Müslüman Türklere ait olan bu toplu mezarlar, Ermeni katliamının boyutlarını tüm çıplaklığı ile ortaya koymakta. Osmanlı belgelerine göre tehcir edilen Ermeni sayısı 438 bin 758. Yerlerine ulaşan Ermeni sayısı ise 382 bin 148. Yani kayıp sayısı 56 bin 600 civarında. Bunlar da, eşkıyalık faaliyetleri ve hastalıklarla gelen ölümlerden kaynaklanmıştır" dedi. Köse, "sözde Ermeni soykırımı"nı tanıyan İngiltere, İtalya, Rusya ve Almanya gibi ülkelerin önce kendi tarihlerinde yaptıklarına bakmalarıı gerektiğini de sözlerine ekledi. En az Ermeniler kadar gayretli olmamız gerekiyor Ermenilerin soykırım iddialarıyla bir "4 T planı" hazırladıklarını ifade eden Köse, "Asılsız Ermeni soykırımı tasarısını tanıtma, dünya kamuoyuna duyurma, tasarıyı Türkiye’nin tanımasını sağlama ve kabul ettirme, soykırım karşılığında Türkiye’den tazminat koparmak, Büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek için Türkiye’den toprak talebinde bulunmak. İşte bunların 4 T planları bundan ibaret. Onun için bizlerin de bu taleplere karşı dikkatli olması gerekiyor. Bunun için öncelikle kendi tarihimizi çok iyi öğrenmemiz, ülkemiz üzerinde oynanan kirli oyunların farkına varıp daima uyanık olmamız, bu oyunlara asla alet olmamamız, Ermenilerin yalanlarına karşı dünya kamuoyuna gerçekleri anlatmada en az Ermeniler kadar gayretli olmamız gerekiyor" dedi. 1,5 milyon Ermeni öldürüldüyse ... Konferansta son konuşmacı olarak Doç. Dr. Özgür Yıldız söz aldı. Ermenilerin, soykırım iddiaları arasında 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiği ifadelerinin yer aldığına dikkat çeken Yıldız, "Osmanlı dönemine ait kayıtlara göre Osmanlı topraklarında zaten 1 milyon 300 bin civarında bir Ermeni nüfusu varmış. Eğer onların iddia ettikleri gibi bir katliam yapıldıysa şu anda Ermenistan’da kimler yaşıyor? Ermeniler Osmanlı döneminde çıkarılan Tehcir Kanunuyla hayatlarını kurtardılar" dedi. Yapılan sunumların ardından konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Demir, Doç. Dr. Yıldız ve Okt. Köse’ye Teşekkür Belgeleri verildi.