ASIRLIK ÖĞRETMEN MEHMET DEMİR’İN ARDINDAN - Abdullah GÜRGÜN Yazdı..
İki acı haber ard arda geldi. Doksan sekiz yaşında Öğretmen Mehmet Demir; ve yüz yaşında Yazar, çevirmen, Hekim Sevim Belli yaşama veda ettiler yüreklerimize gömüldüler.
24 SAAT ÖĞRETMEN
Mehmet Demir dayım Öğretmendi. Bafa’lı Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerimizin sonuncusuydu. Yüz’e iki kala hayata gözlerini yumdu. Doksan sekiz yıllık ömrünü dolu dolu geçirdi.
En son görüşmemizde nasıl Kızılçullu’ya gittiğini, nasıl okuduğunu, nasıl öğretmenlik yaptığını anlatmıştı. Asırlık çınar dinçti, neşeliydi, coşku ve gurur içindeydi.
Köy enstitüleri kurulup da öğrenci alımına başlandığında o da gitmek istemiş. Babasının pek gönderesi yokmuş. Küçük Mehmet Dedeme gitmiş, babasını ikna etmesini söylemiş. Dedem köyün saygın adamı, muhtarı; bu zeki akraba çocuğunun okula gitmesini sağlamış.
Diplomasında “bitirme yılı ve sanatı” maddesinin karşısında “27 Kasım 1940 Dülger” yazılı. Dülger ahşap işlerde uzmanlaşan kişi. Ama köy enstitüsü öğrencileri, birçok zanaat ve sanatı öğreniyorlardı. Spor yapmak, müzik aleti çalmak dahil pek çok konuda bilgi sahibi oluyorlardı. Köylülere de başta tarım olmak üzere her konuda yardım ediyorlardı. Mehmet Demir de yıllarca köylerde öğretmenlik yapmıştı.
Mehmet Dayımın bir sözünü hiç unutmam:
“Biz okul saatlerinde öğrenciler, günün diğer saatlerinde köylülere öğretmenlik yapardık”
İLKOKUL ANILARI
Mehmet Dayımdan bahsederken kendi öğretmenlerimi düşündüm. Köyümüz Bafa’da bütün öğretmenlerimiz Köy enstitülüydü.
Hepsi Takım elbise giyer, kravat takarlardı. Hepsinin ceketinin yan cebinde güzelce kıvrılmış bir günlük gazete bulunurdu.
Okul bittikten sonra kahvelerde, Bafa Parkı’nda oturduklarında ciddi konular konuşurlardı. Değerli fikirlerini köylülerle paylaşırlardı.
Paylaştıkları en önemli şey, kendilerine köklü bir şekilde öğretilen, kazandırılan, yurt sevgisiydi. Atatürk sevgisiydi, Cumhuriyet sevgisiydi.
Ben daha ilkokula gitmeden Yaşar Öğretmen (Özgür) birkaç arkadaşımla birlikte bize mandolin çalmayı öğretmeye başlamıştı. Ne yazık ki ben başaramadım. Sabırsızlık yaptım. Hiç unutmam “Ninno benim olaydın” türküsünü çalmayı öğretiyordu. Bir gün evde çalmayı deniyordum. Ninno beeeenim olaydııın.... Nın nın nııın nın nı nıy nın... Gerisi gelmiyor. Nasıl olduysa mandolini sedirin kol dayanan yerine vuruverdim. Mandolin de çatlayıverdi. Babam yenisini almadı; “Git dedene, o alsın” dedi. Ona gittim. Onun yanıtı da kesindi: “sen adam olmazsın”. Böylece benim müzik hayatım başlamadan bitti.
Yaşar Hoca deyince bir zamanların ünlü sinema oyuncusu Muzaffer Tema gelir aklıma. Ona çok benzerdi. Boylu Poslu yakışıklı bir adam. Beni sıra arkadaşım Mehmet ile güreştirmeyi de pek severdi. Sanırım okulda epeyce güreşmişti.
Beni severdi ama bir keresinde feci kızmıştı. Gene Mehmet ile güreşiyorduk. Neden ve nasıl olduysa ben buna bir tokat çaktım. Yaşar Öğretmen de görmüş. Hemen Çağırdı.
Neden vurdun ona? Kızdım. Kızdım ne demek len? Öfkelendim. Öfkelendim ne demek ülen? Kafam attı. Kafam attı ne demek leeyn? Sinirlendim.......
O soruyor ben bir açıklama yapmaya çalışıyorum ama başaramıyorum. Sonunda ensemden tutup havada bir yarım ay çizdirdi. Sordu:
Bir daha yapacak mısın? Hayır. Bir daha arkadaşına vuracak mısın? Hayır. Bir daha kavga edecek misin? Hayır. Bir daha görmeyeceğim. Tamam mı? Tamam...Ödüm kopmuştu... Hâlâ anımsarım o anı gülümseyerek. Yaşar Öğretmeni de o kızgın haliyle değil hep sevecen haliyle hatırlarım nedense.
Bir de okulu bitireceğimiz zaman bütün öğretmenlerin önünde arkadaşım Turan Baş ile bana şarkı söyletmişlerdi. Biz de Kızım seni Ali’ye vereyim mi şarkısını söylemiştik. İkimiz de en muzip hallerimize girerek çok güldürmüştük öğretmenleri. Ben baba rolünde en kalın sesimle soruyordum Turan da en cilveli kız rolünde acayip başarılıydı (Oğlu Volkan da artist oldu ya sonra)
Kızım seni Ali'ye vereyim mi?
İstemem babacım, istemem
Onun adı Ali, eder beni deli İstemem babacığım istemem
Kızım seni Yaşar'a vereyim mi?
İstemem babacım, istemem
Onun adı Yaşar, alır beni boşar
İstemem babacım, istemem
..... vb...
Kızım seni sarhoşa vereyim mi? İsterim babacığım isterim onun adı sarhoş eder beni bir hoş
İsterim babacığım isterim.
Özellikle kendisi de epeyce şakacı olan Tayyar Öğretmen ile şarkıda kendi adı da geçen Yaşar Öğretmen çok gülmüşlerdi.
KÖY ENSTİTÜLÜ ÖĞRETMENLERİM
İlkokul öğretmenim, annemin de öğretmeni olan Süleyman Aloğlu’ydu. Okumaya heveslendirmek için çocuklara kitap armağan ederdi. Beni şiir okumaya heveslendirmeye çalışırdı. Son sınıfta Mehmet Bircan öğretmenim oldu. O da Cumhuriyet Gazetesi’nden hoş yazılar okurdu. Sınıf dikkatle dinlerdi. Zaten gevezelik etmemize de izin vermezdi doğrusu. Ufak tefekti ama disiplini çok sağlamdı.
Bafa İlkokulu çok başarılı bir okuldu. Bu başarısı 1980’lere dek sürdü. Okumayan çocuk yok gibiydi.
Şimdi bakıyorum da öğretmenlerin hepsi Bafa dışında oturuyorlar ve okul bitince pırrrr. Otomobillerine binip kaçıyorlar. Köylülerle hiçbir ilgileri, ilişkileri yok. Gazete kitap heveslendirme durumu nasıl, bilemiyorum. Okula birkaç yıl önce otuz ciltlik Atatürk’ün Tüm Eserleri dahil (onları tek kitap sayıyorum) yetmiş kitap armağan etmiştim. Daha sonra okulu ziyaret ettiğimde okul kütüphanesinde bunların bulunmadığını gördüm. Pek şaşırdım, üzüldüm. Müdür, “Ben yeni geldim” diyor; öğretmenlerin haberi yok...
Kanatlanıp uçtular mı yoksa yer yarıldı da içine mi gömüldüler, bir türlü öğrenemedim.
Umarım kitapları pek sevip ödünç alan öğretmenimiz bunları okuyup okumayanlara, öğrencilere anlatmıştır.
Şimdiki öğrenciler de bir başka alem. Yediği bisküvi kağıdını havaya savuruyor, içtiği kolanın kutusunu sağa, sola, evlerin bahçesine atıyor, onun bunun kapısını çalıp kaçıyor, bağırarak, çağırarak, küfrederek konuşuyor.
Bize kuşkusuz görgü kurallarını, temizliği evde de öğretirlerdi ama asıl öğretmenlerimiz duyarlıydılar bu konuda.
İşte Mehmet Demir’lerin farkı buydu. Her yaştan herkese bildiklerini aktarırlardı ve bunun yanı sıra yurttaşlık bilinci, erdem, görgü, saygı, sevgi aşılarlardı.
Bafa’nın köy enstitülü tüm öğretmenleri, Süleyman Babaoğlu, Mehmet Bircan, Tayyar Babaoğlu, Fehmi Öğretmen, Hüsamettin Öğretmen, Durmuş Ali Güryıl, Mehmet Gündüz ve anımsayamadığım diğer güzel öğretmenlerim güzel kanatlı beyaz atlarına binip birer birer uçup gittiler. Yıldızlara yoldaş oldular.
Ülkemin tüm gerçek öğretmenlerini saygı, sevgi, minnet ve özlemle anıyorum.
(250225)
Not: Sevim Belli de bize sosyalizmi öğreten öğretmenlerimizdendi. Gelecek yazıda asırlık çınar, hepimizin Sevim Belli (Tarı) ablasını anacağım, anlatacağım.