Atatürk’ün yaptıkları neden satıldı?

Mehmet Sarı / Emekli İlköğretim Müfettişi Bir gazetede, Atamızın yaptıklarını liste halinde yayınlanmış gördüm

Milas Önder Gazetesi
Mehmet Sarı / Emekli İlköğretim Müfettişi Bir gazetede, Atamızın yaptıklarını liste halinde yayınlanmış gördüm. Dikkatimi buraya toplayarak yapılanları tek tek anlamaya ve daha iyi tanımaya çalıştım. Yapılanları hayalimde canlandırarak çokluğunu ve önemlerini bilincimde görmeye çalıştım. Ayrıca Atamızın yaptıklarını saydım, yapılanların sayısı 42 idi. İşte bu sayıyı görünce de, bunları kaç yılda oluşturmuş diye de araştırmaya girdim. Gördüm ki, 15 yılda oluşturmuş. Ama son yıllarda mirasyediler paşa paşa satmışlar bunları… İnsan olarak bu yapılanların büyüklüğü ve kısa zamanda oluşu karşısında hayretler içinde kaldım. Demek ki Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşını yokluklar içinde, büyük fedakarlıklarla kazanması gibi, Türkiye’de imar ve fabrikalaşmalarla inanılması zor olan büyük kalkınmayı yapması, insanda hayranlık uyandırıyor. Atatürk’ün kurduğu bu fabrikalarda, yerli mallarını değerlendiren üretimler yapılıyordu. Yani yerli malının, yurdun malının daha çok para etmesi amaçlanmış. İşte bu amaçla Kurtuluş Savaşını yokluklar içinde kazanan ülkemizin ekonomisi kalkındırılıyormuş. Bir de padişahlıktan kalan Duyunu Umumiye borçları Türkiye Cumhuriyetince ödenmiş. Böylece bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin ekonomisi kuvvetlendiriliyordu. Ekonomi kuvvetli olmazsa ve üretim iyi olmazsa bağımsızlık zedelenirdi. İşte bugünlerde olduğu gibi, ortalığı yabancı tarım ürünleri istila ederdi. Böylece bağımsızlığımızı yıkar diye tedbir alınmış. Atatürk zamanında yapılanlar: 1- Ankara Fişek Fabrikası (1924), 2- Gölcük Tersanesi (1924), 3- Şakir Zümre Fabrikası (1925), 4- Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925), 5- Alpullu Şeker Fabrikası (1926), 6- Uşak Şeker Fabrikası (1926), 7- Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926), 8- Bünyan Dokuma Fabrikası (1927), 9- Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927), 10- Kırıkkale Çelik Fabrikası (1928), 11- Ankara Çimento Fabrikas (1928), 12- Ankara Havagazı Fabrikası (1929), 13- Kayaş Kapsül Fabrikası (1930), 14- Kırıkkale Elektrik Fabrikası (1931), 15- Eskişehir Şeker Fabrikası (1934), 16- Turhal Şeker Fabrikası (1934), 17- Konya Ereğli Bez Fabrikası (1934), 18- Bakırköy Bez Fabrikası (1934), 19- Bursa Süt Fabrikası (1934), 20- İzmit Cam ve Şişe Fabrikası (1934), 21- Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934), 22- Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934), 23- Isparta Gülyağı Fabrikası (1934), 24- İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası (1934), 25- Kayseri Bez Fabrikası (1934), 26- Paşabahçe Cam Fabrikası (1935), 27- Gemlik Suni İplik Fabrikası (1935), 28- Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935), 29- Zonguldak Taşkömürü Fabrikası (1935), 30- Ankara Çubuk Barajı (1936), 31- Barut, Tüfek ve Top Fabrikası (1936), 32- Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936), 33- Malatya Sigara Fabrikası (1936), 34- Bitlis Sigara Fabrikası (1936), 35- Nazilli Bez Fabrikası (1937), 36- Malatya Bez Fabrikası (1937), 37- Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937), 38- Divriği Demir Ocakları (1938), 39- İzmir Klor Fabrikası (1938), 40- Sivas Çimeto Fabrikası (1938), 41- Bursa Merinos Fabrikası (1938). Atatürk Türk milletine, ‘Türk malı alın, Türk parası Türk ülkesinde kalsın’ diyormuş. Ama bugün ülkemizi yabancı malları istila etti. Bağımsızlığımıza zarar veriyor, ülke borcumuzu arttırıyor, bihassa son yıllarda. Son yıllarda iktidar olanlar, Atatürkümüzün yaptığı işyerlerini ve fabrikalarını sattılar. Böylece hazır mülkleri elden çıkardılar ve satılacak bir şeyi neredese bırakmadılar. Yabancılara topraklarımızı da satıyorlar. Ama sattıklarının parası ile yeni fabrikalar kurmuyorlar. Babasının bıraktığı emlakları satan ve paraları savuran evlat gibi bir durum yaşanıyor. Satılanların çoğunu yabancılar alıyor. Bu, beni Osmanlı devletinin son yıllarında olanlara benzetiyor. O zaman olanların sonucu, acaba bugünde de oluşturulmak mı isteniyor diyorum. Ama gene gençlerimize, halkımıza güvenerek, Cumhuriyetten, Atatürk’ten bizi uzaklaştıramazlar diye güvencim var. Koca Osmanlı devleti akıl, ilim ve fen yoluna pek gitmeyerek ilk başlarda kazandığı toprakları zamanla kaybetmeye başlamış. Örneğin Avrupa’da matbaa makinesi icat edilmiş, kitap yazma ve çoğaltma kolaylaşmış. Ama bu icat Osmanlı’ya 400 yıl kadar sonra gelmiş. Bunun gibi icatları almamakla, dünyadaki gelişmeye ayak uyduramamışlar. Bu durum; sosyal, politik, kültürel ve ekonomik gerilemeye neden olmuş. Yabancı bankalardan aldığı borçlar çoğalmış. Ülkenin deniz ve demiryolları ile madenlerini yabancılara vermişler. Yabancı şirketlerin fertleri Osmanlı topraklarında bir suç işlediklerinde, muhakemeleri burada değil kendi ülkelerinde yapılırmış. Yabancı suçluları bizim mahkememiz bile yargılayamaz olmuş. Bunu neden belirttim; Osmanlı’nın yıkılışında yaşanan olumsuzluklar, bugün de Türkiye’de yaşanmaya başladı. Örneğin bizim de borcumuz çoğalırken, daha önce yapılan fabrika ve tesisler hep satılır olmuş. Hatta topraklarımız satılıyor. İşte bu gibi, Osmanlının son yıllarındaki olumsuzluklar, bugünlerde de Türkiye Cumhuriyetinde yaşanmakta değil mi? Örneğin Atatürk’ün yaptığı tesis ve fabrikaların 41 tanesi satılmış, çoğunu da yabancılar almışlar. Acaba bu satılanların parası nereye gitti, ne oldu? Yapılan fabrikalar ekonomimizi geliştirerek insanlara iş aş sağlayacaktı. İhracatı arttırırdı, cari açığımız olmazdı, ülkemizin başı dik olurdu. Bu devlet malını satmak bana şöyle geliyor; bir baba çalışıp çabalayıp mülk edinir, ölünce de evladın babasının kazandıklarını satması gibi… Bir de bu işte kul-kamu hakkı var diyorum. Allah; ahirete, benim yanıma kul hakkı yemiş olarak gelmeyin diyor. Kuran’da böyle yazılı. Ayrıca, kul ahirette bu hakkını alacaktır diyor. Buradan bu satışları yapanları da uyarmak istiyorum. Ahirette kul hakkını nasıl öderler acaba diye, onlar adına endişeleniyorum. Atatürk, yaptığı yatırımları İzmir Ekonomi Kongresinde çiftçi, işçi ve tüccar vatandaşların görüşlerini de alarak oluşturmuş. Nasıl bir eğitim uygulanacağını Kurtuluş Savaşı sırasında öğretmenleri Ankara’da toplayarak, onların da fikrini alarak eğitim çalışmalarını böyle programlamıştır. Nasıl ekonomide İzmir Ekonomi Kongresine katılanların fikirlerine göre adım atmışsa, eğitimde de öğretmenlerin görüşlerini alarak eğitim çalışmaları yapmış. İşte bu kadar.