Hayata Dair / Fikret ÇOBAN
İşten güçten bıkıp, cumanın da akşamı oluyor. Bugün farklı olsun, birbirine benzemesin diye düşünürken; hadi sinemaya gidelim diyoruz.
Birlikte gidiyoruz. Çağan Irmak'ın son filmi Unutursam Fısılda.
Masal tadında bir film. İnsanda iç burukluğu, tatlı bir acı bırakıyor. 40-50'li yaşlardakiler için tam bir hatırlatma ve geri dönüş filmi. Giyimler, o ispanyol paçalar, arabalar, sokaklar, müzik ve İstanbul Unkapanı tam bir Beyoğlu gezintisi...
Yitirdiğimiz ama ne zaman nasıl yitirdiğimizin farkına bile varmadan yitirdiğimiz ve artık bir daha asla bulamayacağımız değerler toplamını filmin içine hafif hafif yerleştirmiş Çağan Irmak.
Dedemin İnsanları, Babam ve Oğlum filminde de hep bu iyi ve ortak değerlerin yitirilmesi vardı.
Sonuçta insan otlakta değil toplumda yetişiyor. Çağan Irmak da içinde yaşadığı topluma tanıklık ediyor. ''Çağına tanıklık ediyor'' bir bakıma. 70'li yılların Türkiye'si gelip geçiyor, zaten hızlı geçti, ama film olunca daha hızlı geçip gidiyor. Farkına varıyoruz ki artık zamanı durdurmak mümkün değil. Çünkü yaşanacaklardan çok yaşadıklarımız var ve anlattıklarımız geleceğe değil de hep geçmişe dair olunca; yaşımızın ve iç içe geçmiş zamanın farkına varıyoruz.
Bir gün, anlattıklarımız anlatmadıklarımız yaşadıklarımız da yaşamadıklarımız gibi olacak gibi geliyor bana.
Küçük bir Ege kasabası, taş yollar, ahşap evler, gıcırdayan kapılar, ''herkes kendini bir şey sanıyor bense bir kapı'' dercesine eskimiş ama heybetinden bir şey kaybetmemiş kapılar zamana meydan okuyup yüzümüze kapanıyor gibi.
Bildik görevler, ritmik devlet görevleri, okul, oluşmuş değerler, mahalle baskısı...
Kızım okuldan doğru eve gel, siz yeter ki okuyun, ben sizin için çalışıyorum, ailemize laf ettirme, önüne bak, kıçını başını açma ...
Bütün bunları yırtıp çıkan, kasaba ufkunu müzikle, aşkla yırtan bir genç kız Hatice. Sonra mekan İstanbul Unkapanı müzik dünyası ve Hatice'nin Ayperi olması... Şöhret, ölüm, ayrılıklar ama arkadan 70'ler Türkiyesi akıp gidiyor.
Tabii iki kızkardeşin yaşlılıklarını oynayan Işıl Yücesoy ve Hümeyra, sesleri ve yılların birikimleri ile müthiş heybetliydiler. Haksızlk etmeyelim, gençliklerini de; Haticeyi Farah Zeynep, Hanifeyi ise Gözde Çiğacı müthiş doldurmuşlardı.
Tam bir kadın güzellemesi yapmış Çağan Irmak.
Hatice'nin Ayperi olması, ün şöhret derken sonunda gideceği yer Kavafis'in dizelerindeki gibi oluyor.
Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler.
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni bu kent. Dolaşacaksın
aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın
ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların.
Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
Hele filmin sonlarına doğru Işıl Yücesoy'un öyle bir repliği vardı ki ben ona bayıldım:
''Ablanız aşkınızdan öldü yavrum …'' Sinemadan çıktıktan sonra benim dilime dolandı kaldı:
''Ablanız aşkınızdan öldü yavrum …''