- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 22 March 2018, Thursday 19:01
- 26538 kez okundu
‘sözün özü’ Celal DURGUN / [email protected]
Çanakkale, siperin ardı vatan diyenlerin yazdığı destandır. Özverinin, yiğitliğin, kahramanlığın harman olduğu yerdir. Yurt sevgisinin, vatan sevgisinin, bayrak sevgisinin test edildiği diyardır.
Çanakkale, ölüme meydan okuyanların, can feda eden aslan yüreklilerin vuruştuğu meydandır.
Çanakkale, 15’lilerin, veresiye defterini kanla kapatanların, yer altında kefensiz yatanların toprağıdır.
Bu yazıda Çanakkale Savaşının kaderini değiştiren Koca Seyit’in destansı öyküsünü okuyacaksınız. Koca Seyit o günleri şöyle anlatmıştı: “Bizim batarya topları Çanakkale’nin karşı kıyısında Rumeli Mecidiyesi’nde mevzilenmişti. Mart’ın 17’inde komutanlıktan bir haber çıktı. Bütün topçular, birlikler tetikte dursun, yarın büyük bir düşman zorlaması olacak denildi. İyi ya, hadi bakalım, geleceği varsa göreceği de olur elbet, dedik biz de. Batarya komutanımız bir türkü öğrettiydi, başladık onu söylemeye… Çanakkale Çanakkale / Geliyor düşman hergele / Ölmek varsa da yok kaçmak / Geçilmez bu çelikkale… O geceyi uyumadan heyecanla geçirdik. Sabahleyin erkenden hazırlanıp toplarımızın başına geçtik. Gözlerimiz Boğaz’ın mavi sularında, davetsiz misafirleri beklemeye başladık…”
Saatler 10.30’u gösterirken Müttefik donanması görünmüştü. 20 savaş gemisi, 4 kruvazör, 21 muhrip, mayın arama gemileri Boğaz’a doğru yaklaşıyordu. Çanakkale Boğazı, tarihin en kanlı gününe tanıklık etmeye başladı. Denizler ötesinden Boğaz’a girmiş dev filo, ölümüne korunan bu geçidi aşarsa, Osmanlı’nın payitahtı İstanbul ve vatan elden gidecekti. Türk topçusu bunun farkındaydı.
Türk savunma planına göre gemiler topçuların menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve menzil içine girer girmez baskın tarzında ateş açılacaktı.
Koca Seyit’in bulunduğu Mecidiye bataryası düşmanın yoğun ateşi altında, paniğe kapılmadan cesaretle, özveriyle görevini sürdürdü.
Koca Seyit, Müttefik donanmasının saldırısını şöyle anlatmıştı: “Queen Elizabeth’e Yarım Dünya derdik, manevrası çok keskindi. Bir geliyor iki yakaya ateş saça saça. Ateş menzilimize girince biz de başladık. Bir karıştı ortalık, top, tüfek gümbürtüsünden yıkılıyor Boğaz… Ver gitsin ateşi, onlar bize, biz onlara yağdırıyoruz bombayı. Yılmıyor düşman, Boğaz alev alev yanıyor. Cehennem yerine döndü ortalık…”
İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlılarının mermileri Koca Seyit’in bulunduğu Mecidiye bataryasına ulaşmıştı. Bataryanın sağına, soluna mermiler peş peşe düşmeye başlamıştı. Durumun kritik olduğunu gören batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey “sığınağa” emrini verdi. Fakat sığınağa ulaşmak için bile zaman kalmamıştı; Ocean gemisinin bir top mermisi, havada ıslık çalarak Mecidiye Bataryası’nın tam ortasına düştü. Müthiş bir patlamayla sarsıldı batarya… Şarapnel parçaları havada uçuyor, patlamanın etkisiyle etrafı kaplayan toz ve alev bulutu, gözleri görmez hale getiriyordu. Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu. Tabya 14 şehit, 24 yaralı ile inlemeye başladı.
Batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey, feci patlamadan üç-beş saniye sonra sığınaktan ok gibi dışarı fırladı. Bataryasının acıklı, yürekleri sızlatan korkunç manzarasını gördü. Olduğu yere çakıldı kaldı. Bataryasında her şey bitmişti adeta. Toparlanınca yaralıların acı feryat ve haykırışları arasında dolanmaya başladı. Şehitlerin cansız vücutlarından, güllelerin acımasız darbeleriyle kopan parçalara baktı. Yaşaran gözleriyle çevresini incelerken, bitmiş, tükenmiş Mecidiye Batarya’sının toprak yığınları ve çöküntüleri arasında; “Komutanım! Ne olursun kurtar beni komutanım. Yetiş ölüyorum, boğuluyorum komutanım” diye yalvaran bir ses duymuştu. Hemen sesin geldiği yöne doğru koştu. Bu ses Niğdeli Ali’nindi. Cephaneliğin patlamasıyla havaya uçmuş toprak altında kalmıştı. Yüzbaşı Hilmi Bey, Ali’yi toprak altından çekip kurtardı.
Niğdeli Ali, acı acı inleyip duran bir yaralı arkadaşına yardım etmek için onun bulunduğu tarafa giderken ayağıma bir şey takıldı. Bu bir insan ayağıydı, ama bir bedenden kopmuş değildi. Hemen komutanını çağırdı. Komutan eliyle yoklayınca, bu vücudun nabız ve kalbin hafif de olsa atmakta olduğunu fark etti. Bir süre sonra asker kendine geldi. Bu Koca Seyit’ten başkası değildi.
Koca Seyit, yaşadığı o dehşet dakikaları anlatırken kendini tutamaz ağlardı: “Bir sığınağa doğru koştuğumu hatırlıyorum, bir gümleyiş oldu ama sanki yer yerinden oynadı, gerisini hatırlamıyorum. Bir müddet sonra gözlerimi açtığımda bizim top neferlerinden Niğdeli Ali bekliyordu. Toplara baktım, sadece benim kullandığım top meydandaydı. Öteki toplar toprağa gömülmüş, hiç görünmüyorlardı. Bizim topun da mataforası kopmuştu. Topun yanındaki top mermilerini gördüm. Onlara bakarken o iri iri mermiler bana ufacık birer oyuncak gibi gelmeye başladı. Ali’ye seslendim ve yürüdüm top mermilerine doğru. Ali, Benim ne yapmak istediğimi anlamıştı…”
Koca Seyit, top mermisinin yanına gelip derin bir nefes almıştı. Kaldırmak için eğildi, gözlerini kapadı, top mermisini kavradı, kaldırdı, demir basamaktan çıktı. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyit’in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde bakıyordu. Seyit, top mermisini büyük bir dikkatle hazneye yerleştirdi, azimle, öfkeyle, kül olmuş bataryasının, şehit ve yaralı olmuş bir sürü arkadaşının intikamını bir hamlede alırcasına, topu İngilizlerin gemisine doğru ateşledi. Ardından bir mermi daha, sonra üçüncüsü, tam kalbinden vurmuştu hedefini…
O dakikalar için Seyit bir keresinde, “Önde giden geminin birisine nişan aldım. Ali dedim, sen öndeki gemiye iyi bak. Ya Allah deyip bir odaklandım buna. Ali hemen ‘Vurdun, vurdun Koca Seyit’ diye bağırdı. Geminin olduğu yerde bir duman yayılıvermişti. Biraz sonra duman dağılınca iyice baktık ki, gemi yanlamış, içinde bir telaş, bir tarafını suya gömmeye başlamış bile…”demişti.
Batarya Komutanı Hilmi Bey, gözlerine inanamamıştı. İzlediği olay hayal gibiydi. Koşarak ateşlenen topun yanına geldi. Ve o uzun heybetli namluyu elledi. Gerçekten ateş gibi sımsıcaktı. İngiliz zırhlısını sersemleten ve durduran mermiler bu namlıdan çıkmıştı. Dürbünü gözlerine götürdü, denizin üstünü alevler sarmıştı. İngiliz zırhlısı aldığı top yaralarından batıyordu. Hilmi Bey; “Koca Seyit sen mi ateşledin topu?”diye sordu. Ali; “Evet komutanım, gülleyi tek başına o kaldırdı” dedi. Yüzbaşı Hilmi; “Aferin Koca Seyit, batırdın gemiyi, Şehit arkadaşlarının intikamını fazlasıyla aldın” diyerek Koca Seyit’i kucakladı, defalarca öptü.
Koca Seyit’in öyküsü günün geç saatlerinde Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’nın da kulağına ulaşmıştı… Seyit bundan sonra yaşadıklarını; “Akşam geç vakit Cevat Paşa geldi yanımıza. Şehitler için hem gözyaşı döktü, hem de benim yanaklarımdan öptü. Bir de onbaşılık nişanı getirmiş, onu da kendi elleriyle omzuma taktı ve ‘Söyle oğlum mükâfat olarak başka ne istersin?’ dedi. ‘Sağ ol paşam, mükâfatımı verdiniz, başka bir şey istemem’ deyince de, ‘olmaz oğlum, senin hizmetin çok büyük, iste daha bir şeyler’ deyince, ısrar edince, bu defa ben de günlük tayin olarak elin yarısı kadar peksimet veriliyordu, bu bize yetmiyordu. ‘Çift tayin verirseniz memnun olurum Paşam’ dedim. ‘Çift tayin verdiler ama sonra bunu da almadım’ diye anlatmıştı. (Çanakkale Gazileri / Ahmet Uslu)
*** ***
18 Mart 1915 deniz zaferi kazanıldığında Yarbay Mustafa Kemal 19’uncu Fırka ( Tümen ) Komutanı ve aynı zamanda bu günkü Eceabat’ta Maydos Grup Komutanlığı görevini yürütmektedir.
Koca Seyit’in insanüstü çabasını duyar ve olayın kahramanını görüp tanımak ister. Hizmet Er’ini Mecidiye Tabyası’na gönderip Koca Seyit’i Birliğinden izin alarak Eceabat’taki Komutanlık Karargâhına getirtir. Karşılıklı Türk Kahvesi içerler, aralarında şöyle bir konuşma geçer;
Kemal Paşa; Koca Seyit sen misin evlat?
Koca Seyit; Benim Komutanım.
-Tek başına nasıl kaldırdın o koca mermiyi?
-İşte! Allah’ın izniyle oluverdi Komutanım. Sanki mermi ufacık bir çam tomruğu gibi geliverdi.
-Peki, sen Komutanlarından hiçbir ödül kabul etmemişsin, varlıklıda değilmişsin, acaba nedendir?
– Olsun Komutanım. Memleketimize kırk yılın başı bir iş, bir hizmet yaptıysak, hemen ödül, mükâfat mı olurmuş. Ben ne yapıverdiysem Al sancağım için, vatanım için yapıverdim Komutanım!
– Peki, evlat o mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin? deyince, Koca Seyit biraz duraklar. Sonra, Yarbay Mustafa Kemal Paşa’nın yüzüne anlamlı şekilde bakıp, sorusunu yanıtlar.
– Hayır Komutanım.
-Niye, ben bir mermiden daha ağır mıyım ki?
– Mermi başka siz gene başka Komutanım. Sizi ben değil kimsecikler kaldıramaz. Çünkü sizin gibi Komutanların büyüklüğü, ağırlığı bir mermi ile ölçülemez, Komutanım!
Koca Seyit’in bu cevabı Yarbay Mustafa Kemal’i fazlasıyla memnun eder. Kahramanı saygılı, yiğit ve güvenilir bulur. Atatürk’ün aklına bir soru daha yöneltmek gelir:
-Ee, Koca Seyit, sen ki eski bir askersin. Askerlikten bıktın mı bakalım? Terhis olup da evine döndükten sonra bu ocağa seni yeniden çağırsalar severek, isteyerek, gönlünce yine koşar gelir misin?
Koca Seyit hiç düşünmeden;
-Tabi ki gelirim Komutanım. Değil dokuz sene on sekiz sene de askerlik yapsam sizin gibi Komutanlar çağırdığında yine de koşup gelirim, cevabını verir.
Mustafa Kemal, her zaman yaptığı gibi cephede başarılı olan askerlerine bazen bir paket sigara bazen de yanında taşıdığı gümüş işlemeli tütün tabakasını mükâfat olarak hediye etmektedir. Koca Seyit’e de kendisinin bizzat kullandığı sigarasını koyduğu gümüş işlemeli tütün tabakasını hediye eder.
Seyit Onbaşı, köyüne döndükten sonra, dağdan topladığı odunları satarak hayatını kazandı. Odun kömürü yaptı, sattı. Daha sonraki yıllarda yaşlanıp tomrukları derelerden çıkaracak takati kalmayınca Havran’da bir zeytinyağı fabrikasında hamallık yaptı.
Çanakkale’deki kahramanlığından hiç söz etmedi. Taa ki, 9 Şubat 1923 günü, Mustafa Kemal Paşa’nın, Edremit’e giderken uğradığı Havran’da, Kaymakam’a, “Burada Çanakkale kahramanı Seyit Onbaşı olması lâzım; onu tanıyor musunuz” diye sorar. Kaymakam, mahcup bir şekilde tanımadığını söyler! Atatürk; “Onu bana bulun” emrini verir.
“Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilesiniz” der.
Kaymakam, hemen Koca Seyit’i buldurur. Seyit’in üstü başı perişandır. Kaymakam, kendisinin bir takım elbisesini giydirdikten sonra, Koca Seyit’i Mustafa Kemal Paşa’ya çıkarır.
Mustafa Kemal Atatürk, Koca Seyit’i görmekten çok memnun olmuştur. Ancak, üzerindeki elbisenin kendisine ait olmadığını öğrenince, ona maaş bağlatmak ister.
Koca Seyit, “Paşam, geldiğini duyunca çok sevindim, beni aradığını duyunca dünyalar benim oldu. Paşam, ben vücudumu devlete satmam, vatanım için ölürüm ama bu maaşı kabul edemem. Ben ormandan kestiğim ağaçları satıp geçimimi sağlıyorum, bana engel olmasınlar yeter” der.
Yoksul ama onurlu hayatını sürdüren Koca Seyit,1939 yılında, daha 50 yaşındayken, ciğerlerinden rahatsızlanır, kısa süre sonra da hayatını kaybeder. Ölümünün üzerinden yıllar geçtikten sonra, köyüne adı verilir ve köy, “Seyit Onbaşı Köyü” adını alır. Köy meydanında adına bir park yapılır. (Canakkalesehitlik.net)
-
04.02.2025 “İNSAN KIYMETİ BİLEN ATATÜRK”
-
15.12.2024 ATATÜRK VE BİLİM VE AKIL
-
11.11.2024 LAİKLİK
-
26.10.2024 ATATÜRK VE TBMM VE ÇIKARDIĞIM DERSLER
-
13.09.2024 MASAL GİBİ AMA MASAL DEĞİL
-
19.05.2024 “19 MAYIS 1919’DA GENEL DURUM VE GÖRÜNÜM”
-
26.04.2024 KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR (2)
-
19.04.2024 KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR (1)
-
12.01.2024 EZİYORSUNUZ
-
20.12.2023 YOKTU…
-
05.12.2023 BAŞKAN ADAYLAR
-
27.11.2023 “HAİN”
-
24.10.2023 KEMALİZM
-
17.10.2023 BEŞ BİN LİRA…
-
03.10.2023 GEZİ…
-
26.09.2023 LAİKLİK OLMAZSA OLMAZIMIZ
-
19.09.2023 BAZEN…
-
13.09.2023 HEY OKUMUŞ AYDIN
-
05.09.2023 DKÖ…
-
26.08.2023 EY HALKIM…
-
20.06.2023 DEĞİŞİM…
-
23.05.2023 SEÇMEN…
-
16.05.2023 NEYMİŞ
-
09.05.2023 SEÇMEN KARDEŞİM
-
26.04.2023 İNKÂR EDEN…
-
18.04.2023 “İNCE” NE YAPMALI?
-
11.04.2023 KURŞUN ADRES SORMAZ
-
04.04.2023 “HER KERAMETİ MECLİSTEN BEKLEYENLERDENİM”
-
28.03.2023 ELEMAN ARANIYOR…
-
21.03.2023 ÇANAKKALE ZAFERİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
14.03.2023 12 MART 1971
-
07.03.2023 OLMADI / YAKIŞMADI
-
28.02.2023 KIZILAY
-
21.02.2023 GELMEDİN…
-
14.02.2023 “SESİMİ DUYAN VAR MI?”
-
10.02.2023 AYNI GEMİDEYİZ…
-
24.01.2023 “YETER! SÖZ MİLLETİNDİR.”
-
17.01.2023 KOLAYLIKLAR DİLEDİM
-
13.01.2023 ÇÜRÜMÜŞLÜK…
-
06.01.2023 BENDEN YAZMASI…
-
29.12.2022 ASGARİ ÜCRET
-
22.12.2022 BİR ZAMANLAR…
-
16.12.2022 ATATÜRK, UYARMIŞTI
-
09.12.2022 NE ZAMAN BARIŞACAKSINIZ?
-
01.12.2022 “U” DÖNÜŞÜ
-
24.11.2022 “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” / BİR İLETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-
17.11.2022 ŞENLİK
-
03.11.2022 “SESSİZ TRENLER”
-
27.10.2022 “CUMHURİYET FAZİLETTİR.”
-
20.10.2022 ‘’YANAN BİZDİK, SİZ KÖMÜR SANDINIZ’’
-
13.10.2022 DİNDAR VE “DİNCİ”
-
06.10.2022 AYIP, AYIP…
-
29.09.2022 SESİNİZ ÇIKMIYOR
-
15.09.2022 NANKÖRSÜN
-
08.09.2022 6-7 EYLÜL 1955
-
25.08.2022 TEKÂLİF-İ MİLLİYE KANUNLARI (MİLLİ VERGİ EMİRLERİ)
-
18.08.2022 “YÜREĞİN YETİYORSA”
-
11.08.2022 SINAV SKANDALI
-
04.08.2022 BÖYLE GİTMEZ
-
28.07.2022 İSMET İNÖNÜ LOZAN’A GİDİŞİNİ ANLATIYOR
-
21.07.2022 BEKLEDİM…
-
14.07.2022 LAF SALATASI…
-
07.07.2022 ŞİMDİ BEN NE YAPAYIM?
-
30.06.2022 65 YAŞ VE ÜSTÜ…
-
23.06.2022 YÜREĞİN YETİYORSA…
-
16.06.2022 HACİVAT VE KARAGÖZ
-
09.06.2022 İDDİA VAR KANIT YOK
-
01.06.2022 AYDIN KİRLENMESİ…
-
26.05.2022 KİRLENDİK…
-
19.05.2022 19 MAYIS…
-
12.05.2022 TEBLİĞCİLER…
-
28.04.2022 23 NİSAN...
-
21.04.2022 KÖY ENSTİTÜSÜ
-
14.04.2022 AH CEHAPE VAH CEHAPE
-
07.04.2022 KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
-
31.03.2022 MUĞLA ATATÜRK ANITI
-
17.03.2022 MEYDAN...
-
10.03.2022 “OLE APRİMA OMNİUM ARBORUM EST”
-
03.03.2022 “KIRK UÇURMA”
-
24.02.2022 GÜMÜŞKESEN MEZAR ANITI
-
10.02.2022 ANIT'A SALDIRANLARA
-
03.02.2022 UTAN, UTAN...
-
27.01.2022 HUKUK DEVLETİ'NDE...
-
20.01.2022 YAPANA DEĞİL, YAPTIRANA BAK
-
13.01.2022 LİSELİ GENÇ'E...
-
23.12.2021 FAİZ
-
16.12.2021 ASGARİ ÜCRET
-
09.12.2021 YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR
-
02.12.2021 FUTBOL VE SİYASET
-
25.11.2021 HALİMİZ
-
18.11.2021 RAKAMLARIN DİLİ
-
11.11.2021 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
28.10.2021 CUMHURİYET
-
21.10.2021 ERDOĞAN MI, YAVAŞ MI?
-
14.10.2021 GERÇEK...
-
30.09.2021 BU KAÇINCI DİN TİCARETİ?
-
23.09.2021 TÜRKİYE'NİN İTİBAR KARNESİ
-
16.09.2021 TÜRKİYE LAİK Mİ?
-
09.09.2021 TALİBAN'A SELAM DURANLARA (2)
-
02.09.2021 HÜSEYİN RAHMİ ÖZER
-
26.08.2021 TALİBAN'A SELAM DURANLARA...
-
19.08.2021 SADUN BORO DİYOR Kİ..
-
05.08.2021 AH TÜRKİYEM VAH TÜRKİYEM
-
31.07.2021 LOZAN, HAKKIN VE HUKUK'UN ZAFERİ
-
15.07.2021 TÜCCAR...
-
08.07.2021 NEREDEN NEREYE?
-
24.06.2021 İKİ - ÜÇ MAAŞ...
-
17.06.2021 “ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ?
-
10.06.2021 YAPMADIKLARIMIZDAN DA SORUMLUYUZ.
-
03.06.2021 NANKÖRSÜN...
-
27.05.2021 GAZETECİ OLMAK
-
20.05.2021 ATATÜRK, VAHDETTİN GÖRÜŞMESİ.
-
07.05.2021 BAKAN, SÖZ VE FOTOGRAF
-
29.04.2021 BAYRAM İKRAMİYESİ...
-
22.04.2021 HESAP VEREN, GÜVEN VERİR
-
15.04.2021 BİLE, BİLE “LADES”
-
07.04.2021 “BİZ KONUŞURUZ, SİZ KONUŞAMAZSINIZ”
-
01.04.2021 İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR, NE DEĞİLDİR?
-
18.03.2021 ÇANAKKALE DESTANI
-
11.03.2021 NEREYE?
-
04.03.2021 KAZDIĞI KUYUYA DÜŞECEK
-
25.02.2021 SİYASİ NEZAKET
-
18.02.2021 REHİN OPERASYONU
-
11.02.2021 İSKİLİPLİ ATIF HOCA
-
04.02.2021 İSTİFA
-
28.01.2021 BİR ZAMANLAR...
-
21.01.2021 SİYASİ KÖRLÜK
-
14.01.2021 GÜNDEM
-
07.01.2021 YAĞDIRDI
-
31.12.2020 YENİ YIL DİLEKLERİM.
-
24.12.2020 KİM, KİMİ KANDIRIYOR?
-
17.12.2020 AKLIMA TAKILAN SORULAR
-
10.12.2020 KADIN HAKLARI
-
03.12.2020 TAM KAPANMA ZORUNLUDUR
-
26.11.2020 HAKKIN ÖDENMEZ ÖĞRETMENİM
-
19.11.2020 “ACI REÇETE”
-
12.11.2020 SAHTE ATATÜRKÇÜLER
-
05.11.2020 DEPREM
-
29.10.2020 KUTLU OLSUN
-
22.10.2020 ASKIDA EKMEK
-
15.10.2020 SABIR...
-
08.10.2020 SINIFTA KALDINIZ
-
02.10.2020 DEMOKRASİ...
-
24.09.2020 BU BİR “ÖVÜNME” YAZISI DEĞİLDİR
-
17.09.2020 “MUSTAFA KEMAL” ADI VE “ATATÜRK” SOYADI
-
10.09.2020 “ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER.”
-
03.09.2020 NE VAR, NE YOK?
-
27.08.2020 SAKARYA SAVAŞI'NDAN DÖNÜŞ
-
20.08.2020 OKULLAR AÇILSIN MI?
-
13.08.2020 İNCE
-
05.08.2020 ADAM OLMAK
-
28.05.2020 NE GÜZEL GÜNLERDİ, O GÜNLER
-
21.05.2020 MUSTAFA KEMAL
-
14.05.2020 MALTA SÜRGÜNÜ MİLASLI HALİL MENTEŞE
-
07.05.2020 DENİZ GEZMİŞ
-
30.04.2020 100 YIL ÖNCE
-
23.04.2020 “BUNLARA KENDİMİZİ TANITACAĞIZ”
-
16.04.2020 ATATÜRK VE ATI
-
09.04.2020 BU VİRÜS BAŞKA VİRÜS
-
02.04.2020 AĞAM BİZİMLE EĞLENİYİ
-
26.03.2020 “ÖZÜR” BEKLİYORUM
-
19.03.2020 ÇANAKKALE DESTANI
-
12.03.2020 İKTİDARA
-
05.03.2020 GÖZ ODUR Kİ DAĞIN ARKASINDAKİNİ GÖRE, AKIL ODUR Kİ BAŞA GELECEĞİ BİLE
-
27.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK (4)
-
20.02.2020 SİYASİ AYAK
-
13.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK (3)
-
06.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK(2)
-
30.01.2020 HAYIR, TAKDİR-İ İLAHİ DEĞİL!
-
23.01.2020 LAİK ATATÜRK
-
16.01.2020 İNSAN ATATÜRK (4)
-
14.01.2020 KAYINPEDERİM “BABALIĞIM” M. ALİ ALPARSLAN
-
09.01.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK
-
06.01.2020 VAHŞET'İN YAŞANDIĞI YER MENEMEN
-
02.01.2020 İNSAN ATATÜRK (3)
-
26.12.2019 İNSAN ATATÜRK (2)
-
19.12.2019 İNSAN ATATÜRK
-
12.12.2019 GAZETECİ AHMET EMİN YALMAN, ATATÜRK'ÜN SOFRASINDA
-
05.12.2019 BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK ANLATIYOR
-
28.11.2019 ZEHİR SOLUMAYA DEVAM...
-
21.11.2019 O MEKTUP
-
11.11.2019 ATATÜRK
-
07.11.2019 ZEYTİN HASAT ŞENLİĞİ VE “DENSİZLİK”
-
31.10.2019 ATATÜRK CUMHURİYETİ ANLATIYOR
-
24.10.2019 ATATÜRK KÖYLÜLERLE PAZARLIK EDİYOR
-
17.10.2019 Ayıkla pirincin taşını
-
09.10.2019 ALLAHIM, BİZİ BÖYLE “MÜSLÜMAN”LARDAN KORU
-
02.10.2019 TARIM DÜNYAMIZ
-
25.09.2019 YAKIN TARİHİMİZDEN BİR YAPRAK
-
18.09.2019 SURİYE ÇIKMAZI VE ATATÜRKÇÜ ÇÖZÜM
-
11.09.2019 HANGİ PERİNÇEK?
-
05.09.2019 BU YAZI “YALVARMA” DEĞİL, FERYATTIR
-
28.08.2019 30 AĞUSTOS DESTANI
-
22.08.2019 KARAOĞLAN
-
15.08.2019 BEDELİNİ HEP BİRLİKTE AĞIR ÖDERİZ
-
08.08.2019 İMAMOĞLU İLE KAFTANCIOĞLU
-
01.08.2019 “ÇARŞAFLI KADIN”
-
25.07.2019 LOZAN VE SONRASI
-
18.07.2019 AFFETMİYORUM
-
11.07.2019 ATATÜRK'Ü KIZDIRAN MASKARALIKLAR
-
04.07.2019 ERGENEKON / GİDEN GERİ GELMİYOR
-
27.06.2019 BU DEVİRDE KİMSE ŞAH DEĞİL...
-
26.06.2019 “KALEM, KAĞIT ALSIN GELSİN”
-
13.06.2019 DİCLE'NİN YUTACAĞI ŞEHİR / HASANKEYF
-
30.05.2019 HÜZNÜN VE NEŞE'NİN YAŞANDIĞI YER, HALFETİ
-
23.05.2019 HARRAN'DA İKİ SAAT
-
16.05.2019 ANDIMIZIN TARİHÇESİ
-
09.05.2019 “HAKİM” VAR HAKİM VAR...
-
02.05.2019 “ÖZÜR” DİLEMEYE DAVET
-
24.04.2019 KÖY ENSTİTÜLER ANLATIYOR...
-
17.04.2019 YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜKLERİM (2)
-
16.04.2019 “DEMOKRASİ” NEDİR, NE DEĞİLDİR...
-
11.04.2019 ANADOLU AJANSI / NEREDEN NEREYE...
-
03.04.2019 YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜKLERİM
-
27.03.2019 GENÇLİĞE HİTABE'NİN ÖYKÜSÜ
-
21.03.2019 ATATÜRK VE BİLİM
-
14.03.2019 TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK...
-
06.03.2019 BABALAR VE ÇOCUKLARI
-
27.02.2019 KORKUDAN KORKMAK
-
21.02.2019 KRİZ ÖNLEM PAKETİ
-
07.02.2019 SİYASETİN DİLİ
-
31.01.2019 CELAL BAYAR’IN ATATÜRK SEVGİSİ
-
24.01.2019 MİLLİ MÜCADELEDEN BİR HATIRA / HEYET-İ NASİHA
-
17.01.2019 CAN KARDEŞİM, AYSEN DURGUN ÖZ
-
20.12.2018 SİYASETÇİ…
-
13.12.2018 KAFANIN İÇİNDEKİ HAZİNE
-
06.12.2018 FESLİ…
-
30.11.2018 BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
-
22.11.2018 DÜNYA’NIN TANIDIĞI MİLASLI SANATÇI
-
15.11.2018 “VATAN SANA MİNNETTARDIR.”
-
08.11.2018 ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜSÜ
-
01.11.2018 YAŞASIN CUMHURİYET
-
25.10.2018 CELAL BAYAR VE ‘PARTİ PELVAN’
-
18.10.2018 ATATÜRK’ÜN ARKADAŞI, SIRDAŞI, YOLDAŞI İSMET İNÖNÜ
-
11.10.2018 ATATÜRK, NEDEN ÇOK PARTİLİ DÜZENE GEÇMEDİ?
-
04.10.2018 ATATÜRKÇÜ GENÇLİK
-
27.09.2018 KERBELA, ZALİMİN YENİLDİĞİ YER
-
20.09.2018 “MANDA” MESELESİ
-
13.09.2018 YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA, YAŞA..
-
06.09.2018 30 AĞUSTOS ZAFERİ ÜÇ KİŞİYİ ÇOK ÜZMÜŞTÜ!
-
30.08.2018 OKURKEN TİR TİR TİTREDİĞİM YAZI
-
16.08.2018 Önce siz …
-
09.08.2018 Savaşın ve Devrimlerin tanığı Velidedeoğlu anlatıyor …
-
02.08.2018 Fatma Öğretmen
-
26.07.2018 Atatürk’ün Son Neşeli Gecesi
-
19.07.2018 68 yıl önce, 68 yıl sonra …
-
12.07.2018 “Danko’nun Kalbi”
-
05.07.2018 Cumhuriyet’in ilanından bir gün sonra
-
28.06.2018 Tek Adam
-
21.06.2018 Atatürk’ün Sofrası / “Zevat-ı Mutade”
-
14.06.2018 DOĞA DOSTU ATATÜRK VE “ÇEVRECİ’NİN DANİSKASI” ERDOĞAN
-
07.06.2018 “Devlet ve Parti”
-
31.05.2018 ‘Aziz Nesinlik’ gerçek bir öykü
-
24.05.2018 Atatürk ve Devrim
-
17.05.2018 Atatürk’ün İki “Fedaisi”
-
10.05.2018 Memleket Sevdalısı “İki Ayyaş” (!)
-
03.05.2018 Ah Bahçeli, vah Bahçeli!
-
26.04.2018 Atatürk’ün Kız Kardeşi Makbule Atadan anlatıyor …
-
21.04.2018 İYİ Parti Milas İlçe Başkanı Mehmet Çayırlı ile Söyleşi
-
12.04.2018 Atatürk kendini anlatıyor
-
05.04.2018 ‘Onur İntiharı’
-
29.03.2018 Din, Siyaset ve Atatürk
-
29.03.2018 Din, Siyaset ve Atatürk
-
08.03.2018 Atatürk döneminde ve bugün “Torpil”
-
02.03.2018 Tabii ki “memnunuz”
-
22.02.2018 Mustafa Kemal ve “Milli İrade”
-
15.02.2018 Kemalizm’in Alfabesi “Bağımsızlık”
-
08.02.2018 Atatürk ile ‘Laiklik’ üzerine söyleşi …
-
01.02.2018 “Nalbantlık Okulu”
-
25.01.2018 UĞURLAR olsun …
-
18.01.2018 “MUSTAFA KEMAL’İ AĞLARKEN GÖRDÜM”
-
11.01.2018 Lenin’in, ‘Türk Kurtuluş Savaşı’na bakışı
-
04.01.2018 Yeni Yıl
-
28.12.2017 Menemen Olayı
-
14.12.2017 ‘Cephane Sandığında Kitap’
-
07.12.2017 Ankara Müftüsü Rifat Efendi …
-
30.11.2017 Atatürkçü mü oldunuz?
-
25.11.2017 Rüzgara Karşı Yürüyen Öğretmen: Mehmet UZMAN
-
16.11.2017 Atatürk’ün hasta günleri …
-
10.11.2017 “Beyaz Eldivenli Adam …” / 2
-
09.11.2017 “Beyaz Eldivenli Adam …” / 1
-
02.11.2017 Sandıklar dolusu altınların öyküsü
-
26.10.2017 “Olmaz olmaz” deme …
-
19.10.2017 ‘Kırk Para’!
-
12.10.2017 Dersimiz Laiklik
-
06.10.2017 Atatürkçü Eğitim …
-
28.09.2017 Kadınlarımıza …
-
21.09.2017 Bodrum’u görmek, Milas’ı gezmek lazım …
-
14.09.2017 Ayşe Anıl’ın sergisinde …
-
07.09.2017 ‘Gümüşkesen Anıtı’nın maketi üzerine …
-
31.08.2017 Aziz Atatürk
-
24.08.2017 Meczup …
-
17.08.2017 Sayın Jülide Sarıeroğlu’nun dikkatine …
-
10.08.2017 HAL VE GİDİŞ…
-
03.08.2017 Zübeyde Hanım / 3
-
28.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (2)
-
27.07.2017 Çanakkale / Onbeşliler / Veresiye Defteri
-
21.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (2)
-
20.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (1)
-
13.07.2017 ‘Hak-Hukuk-Adalet!’
-
07.07.2017 Adalet
-
30.06.2017 Atatürk’ü anlamak için …
-
23.06.2017 “Ufukların Ötesini Gören Adam”
-
15.06.2017 Zübeyde Hanım … / 2
-
09.06.2017 Milletin Efendisi … / 2
-
01.06.2017 Milletin Efendisi …
-
25.05.2017 SÖZCÜ …
-
18.05.2017 Zübeyde Hanım
-
11.05.2017 Bak şu densize …
-
04.05.2017 Gülme zamanı
-
27.04.2017 Aldanma ve Aldatma Meselesi
-
20.04.2017 Referandum / Galip – Mağlup
-
13.04.2017 “Din Adamı”
-
06.04.2017 Yurttaşıma …
-
30.03.2017 Ne Yazayım Abime …
-
23.03.2017 “Ey Avrupa …”
-
16.03.2017 Aristo Mantığı
-
09.03.2017 “Abidik”, “Gubidik” işler …
-
02.03.2017 “İtaat …”
-
23.02.2017 ÖNCE TÜRKİYE…
-
16.02.2017 İnkârcılar, Vefasızlar …
-
09.02.2017 Bu yazı, “Ben varım, sen de var mısın” çağrısı değildir!
-
02.02.2017 ‘Fiili Durum’
-
26.01.2017 Başkanlık ...
-
19.01.2017 “Atatürk Başkanlığa Karşı”
-
12.01.2017 Ulusalcılara …
-
05.01.2017 Dilemekle olmuyor …
-
29.12.2016 ‘Rize Belediye Başkanı’na Açık Mektup
-
22.12.2016 MİLLETE ÜÇ VEKİLE SEKİZ
-
15.12.2016 ...
-
08.12.2016 Bozdurdum
-
01.12.2016 Ne oldu bize?
-
24.11.2016 Öğretmenim …
-
17.11.2016 Yanlış Otobüs …
-
10.11.2016 “Vatan Sana Minnettardır”
-
03.11.2016 Dönek
-
27.10.2016 Şu Çılgın Solcular
-
26.10.2016 Milas doğumlu, Uluslararası Ödüllü, Resim-Gravür-Exlibris Sanatçısı Ayşe ANIL:
-
20.10.2016 Nurcan Karaman “FETÖCÜ” öyle mi?
-
13.10.2016 Medrese
-
06.10.2016 LOZAN
-
29.09.2016 Yetkisizlere ...
-
22.09.2016 Yetkililere ...
-
08.09.2016 Yav, he he …
-
01.09.2016 Bahane ...
-
25.08.2016 “FETÖ” (2)
-
18.08.2016 “FETÖ” (1)
-
11.08.2016 Muhalefetin “Anası”
-
04.08.2016 Dindar ile Dinci
-
28.07.2016 Sıyrılamazsın …
-
21.07.2016 “FETÖ”, AKP ve Ulusalcılar
-
14.07.2016 Bu millet adam olur / 2
-
30.06.2016 Bu millet adam olur
-
23.06.2016 Akbük Akbük
-
16.06.2016 Fethiye
-
09.06.2016 Osmanlı’nın mirası
-
02.06.2016 “Gezi” - Hüzün ve Acı
-
26.05.2016 Böyle biline ...
-
19.05.2016 19 Mayıs – Kağnının Zaferi
-
12.05.2016 HANGİ DEMOKRASİ?
-
05.05.2016 Laiklik üzerine
-
28.04.2016 Gidiniz!…
-
21.04.2016 Köy Enstitüleri
-
15.04.2016 Milas’ı Eskişehir yapmak için
-
07.04.2016 “Şu Çılgın Gençler”
-
31.03.2016 Atatürk ve “Başkanlık”
-
24.03.2016 “Evet” ama …
-
18.03.2016 İstifa et
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.