• 04 December 2024, Wednesday 9:10
DursunGirgin

Dursun Girgin

ÇIKALIM YAYLALARA ESKİSİ GİBİ…

Dostlarım, merhaba. Bir türkü sözüyle bugünkü köşe yazımı tamamlamak istiyorum. Ali Kızıl Tuğ’un eseri olan bu uzun havayı oldum olası çok severim. Hele hele bu uzun hava, Mihrica isminde bir bayanın yorumuyla daha da güzel oluyor.

Evet dostlar, takıyı tarağı toplayan, İstanbul’a attı kendini. Yaylalar insansız kaldı. Yaylalarımız davarsız kaldı ve sonuçta hayvancılığımız bitti. Avrupa Birliği sevdası ile tarımımız bitti. Sonuçta çarşı-pazar yerleri ateş pahası haline geldi.

Peki, siyasetçilerimiz ne yapıyor, derseniz? Bol bol yarınlar için iyimser tablolar çiziyorlar. “Görünen köy kılavuz istemez” sözünden hareketle, “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyen rahmetli Neşet Ertaş’ın dediği gibi, “İstanbul’un taşı toprağı altın” diyerek Anadolu’dan, köyünden, kentinden takıyı tarağı toplayıp bir hamlede İstanbul’a gelenler bugün yaşam mücadelesi veriyorlar.

Olmadı beyler! Bu millet güzelim topraklarını, kurulu düzenlerini bırakıp da İstanbul’a gelmezlerdi… Ülkeyi yönetemediniz! Ülkeyi yönetmekten ziyade kısa yoldan, kısa zamanda hep zengin olmayı düşündünüz. Sonuçta da “Atı alan Üsküdar’ı geçti.”

Şimdi soruyorum: İster iktidar olsun, isterse muhalefet olsun, hepsine de söyleyecek o kadar çok sözümüz var ki! Hele bir seçimler olsun da, görüşeceğiz inşallah. Türkiye’de denetim denen hiçbir şey yok. Neymiş efendim, serbest piyasa varmış. Kardeşim, serbest piyasa bize göre, yani Türkiye’ye göre bir yönetim değil.

Mesela aynı mal bir yerde 40 TL, başka bir yerde 60-70 TL. Bu ne kardeşim? Soyan soyana! Siyasetçi soyuyor, pazarcı soyuyor, esnaf soyuyor… Sonuçta millet öyle bir hâle geldi ki herkes korkuyor. Yani millet, gölgesinden korkar hâle geldi. Yazık değil mi bu millete?

Peki ne yapıyorlar? İki gün daha fazla saltanat sürmenin yollarını arıyorlar. Yani “atlar tepişir, arada eşek kalır” misali. Siyasetçi ağzını açıyor, bir balgam atıyor. Haydi! Piyasalar alt üst oluyor. Zaten pamuk ipliğine bağlı olan ekonomimiz, allak bullak oluyor.

Peki, siyasetçilerin bunca olup bitenlerden hiç mi suçu yok? Bir Allah’ın kulu şöyle çıkıp da “Arkadaşlar, ben yönetemedim bu ülkeyi. Alın, kimi isterseniz onu seçin.” diyebilecek bir delikanlı lideri göremeyecek mi bu millet?

Geçen gün bir kese yoğurt aldım. Eve geldim, koruk gibi ekşi. Yani siyasetçilerimiz de öyle maşallah! Hiç “Benim yoğurdum ekşi.” diyeni görmedim. Ama artık yeter! 22 seneden beri ne tarımımıza, ne hayvancılığımıza, ne eğitimimize, ne de sağlığımıza sahip çıkabildiler. Bir tek emar çektirmek için hastanelerimiz 3-4 ay sonraya gün veriyor. Gel de sen üzülme! Şu cennet vatanı ne hâle getirdiklerine…

Evet dostlarım, doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğu şu günlerde, ancak olup biten rezaletlere sessiz kalamıyoruz. Emeklinin gözü kulağı, “Acaba maaşıma şöyle 3-5 bin TL zam yaparlar mı?” beklentisinde. Ülkeyi soyup soyanların gözü ise daha çok kazanmak, daha çok saltanat sürmekte. Ey be gafiller, ölüm var ölüm!

Haydi, hoşça kalın, dostça kalın.

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık