• 05 July 2024, Friday 10:07
DursunGirgin

Dursun Girgin

HESABINI VEREMEYECEĞİM MALDAN BENİ KORU

Dostlarım merhaba. Her şeye rağmen yaşamak çok güzel. Elbette ölüm sonrasını bilmediğimiz için. Hiç ölmeyecekmiş gibi bazı insanlarımız. Öylesine Zevki sefaya dalmış ki sormayın. Yani dünyaya meğil verip de ahireti tamamen unutanlar için diyorum ki; Ey Adem Oğlu! Birazcık olsun ölüm ve ölüm sonrasını düşün de şu kısacık ömrünü birazcık da halka ve hakka ayır. Aksi halde her şeyin olur. Akrabaların, katların, yatların olur. Bankalarda Dolarların, Euroların, altınların gümüşlerin olabilir… sonuçta bir gün gelecek ki onların hiçbirisi de sana fayda getirmeyecektir.

Bir dostumu dua ederken işittim: “Ey Allahım! Ne olur az verip bezdirme, çok verip de azdırma. Kıyamet gününde hesabını veremeyeceğim malın şerrinden sana sığınırım” diyordu. Ne güzel bir duygu değil mi dostlarım?

Evet bir gün zenginin biri ölür. Ölürken de tüm saray halkını çağır: “Bakın ben öldükten sonra yıkayıp kefenleyin. Ellerimi de açık vaziyette semaya bakacak şekilde açık bırakarak, tabuttan dışarıya çıkarın. Bütün hekimlerin önde, onun ardından sırasıyla altınlarım, tüm cariyelerim… Hepsi de sıra sıra tabutumu takip etsinler” der. Aynen vasiyeti üzerine her şey yapılır. Tam yolda giderlerken alimin biri de yol kenarında cenaze törenini izliyormuş. Birileri bu alime sorar; ‘Ey dost! Nedir bunca ihtişam? Adam ölmüş, gidiyor. Hala saltanat peşinde’ deyince.

“Hey be kardeşim görmez misin? İki eli de açık havaya bakıyor. O aslında hepimize bir mesaj veriyor. Bakın bunca hekimlerim derdime çare bulamadılar. Bunca param vardı hiçbir işe yaramadı. Arabalarım, cariyelerim hepsi de bitti artık. Ey insanlık! İşte iki elim boş olarak gidiyorum. Çarşı-pazardaki doyumsuzluk, siyasetteki kirlenmişlik… Acaba bütün bu acı gerçekleri hiç düşünmezler mi ki bunca varlık, bunca saltanat nedir?

İşte bir bayram daha geldi geçti. Kimileri bir garibin serveti pahasına, bir araba parasına danaları kesti. Kimileri de et el kokusunda da kalmamak için iki kilo eti bile zar zor alıp, çoluğuna çocuğuna yedirdi. İşte geldi geçti dost kervanı. Kimileri Bodrum’da, Fethiye-Ölüdeniz’de, Kuşadası’nda, Marmaris’te saltanat sürerken, kimileri de 40-45 derece öldürücü sıcağın altında bağda, bahçede, fabrikada, çöpte çalışarak, yaşamaya çalıştı.

İşte bütün bu gerçeklerin hepsini de görüyoruz ve avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz; Ey diyanet! ABD’de gökdelenler, hanlar, hamamlar açacağın yerde o paralarla kaç fakir çocuğu okurdu? Biliyor musun sen? Keza hala tuzu kurular tasarruftan dem vurup, duruyor. Diyanet ve saray eğer hakkı ile tasarruf etmiş olsaydı, belki birçok emekli de evcezinde büyükbaş alamasa da küçük baş bir hayvan kesip, hem Allah’ın rızasını, hem de aile efradının rızasını kazanmış olurdu. Eh! Ne diyelim? Bunlar da gelip geçti ama fakirin bağrını delip de geçti.

Haydi dostlarım, sizler ey emekliler! Yine de halinize şükür. Yüce rabbim daha beterinden korusun deyip, burada son noktayı koyuyorum.

Haydi dostlarım hoşça kalın dostça kalın. Ey Adem Oğlu ölüm var ölüm! Unutma!


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık