- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 26 December 2017, Tuesday 18:58
- 3845 kez okundu
Hayata Dair / Fikret ÇOBAN
‘Felsefe yolda olmaktır.’
Bu yolda olma imgesini ben de çok kullandım ama yine de kullanmaya devam edeyim.
Yolda olmak; bitmemek, ne olursa olsun devam etmek, ideallerinin peşinden gitmek oluyor.
Gerçi yürümekten vazgeçmedim hiç, o anlamda eskiden de aynı adamdım halâ aynı adamım. Orda bir sorun yok. Eskiden de bir parça gökyüzünün, bir kırık dalın bir avuç suyun bile herkesin olduğunu söylerdim, halâ öyleyim ama şöyle bir gerçek var, daha doğrusu aşılmayı bekleyen bir engel var. Ben bu engeli bir türlü aşamadım.
Hani bazen bir yoldayızdır, kar-kış kıyamet. Gerekli tüm malzemeler hazırdır. Sağlam bir ayakkabı, yağmur geçirmeyen mont, sıcak boyun atkısı, şapka, sırt çantası falan...
Yürüdüğün yol da sağlamdır, bilirsin! Ama gene de az ötesini göremezsin, iyice baksan, gözlüklerini çıkarıp da baksan, gözlüklerini parlatıp da baksan yine göremezsin, gördüğün belirsizlik olur.
Ne yapacaksın, belirsizliğin içine mi dalacaksın, sisin içine mi dalacaksın ?
Ama yine de yürümekten vazgeçmezsin, çünkü yoldasın, durursan düşeceğini, arkada kalacağını biliyorsun, yürümekten başka çaren yok. Nazım ustanın dizesiyle ‘’yürümeyenleri boş sokaklar gibi arkanda bırakıp karanlığın gözlerine bakarak yürümek’’ten başka çaren yok .
Yazının başında, ‘felsefe yolda olmaktır’ demiştim ya; yolda olanlar için diyorum bütün bunları. Yürüdüğümüz yol sağlam ama, yıllar, çok eski yıllar da bunu böyle söylüyor, bizim 20 yıl önce doğru dediklerimize şimdi nerdeyse herkes doğru diyor ama, biz yoldayız yine ve yalnızız!
Yolun sağlam olunduğu bilinse de bizimle birlikte yola çıkılmıyor, hep bunu sormak isterim, neden diye?
Ama şu benim için kesin, önümüzü göremiyoruz. Göstermiyorlar, aydınlaamıyorlar, peki biz ne yapacağız ? Yürümekten mi vazgeçelim, yolda olmak bize mutluluk veriyorsa, aklımızı ve kaderimizi özgürleştiriyorsa kendimizden mi vazgeçelim!
Benim aklım şuna eriyor, babamın deyimiyle kıt-kanat da olsa kışın nasıl geçeceğini, bahara nasıl kavuşacağımızı bu her şeye itiraz edip duran, ama şu yüzüm gözüm kırışsa da bir türlü kırışmak bilmeyen kalbim sen yürü diyor, hem yürü hem de önümüzdeki engelleri görerek yürü, kara gürültüye gitme diyor.
Eee ben kalbimin sesini dinlemeyip sabah akşam bağırıp duran, birbirleriyle kavga edip duran siyasetçilerin sesini mi dinleyeceğim.
“Siyasilerin yalanlarına kanıp onların peşinden gitmektense adaletli olup yalnız kalmayı tercih ederim” Gandi
ŞİDDET ALTINDAYIZ!
Alt kültür davranışları; insana yönelen akıl ve kanun dışı yerel ders verici usuller, öyle olmazsa böyle olur refleksleri toplumu zehirliyor ve korkuya esir ediyor. Burda devlet benim, adalet benim, ben kendi kurallarımı uygularım güdüsü giderek taban bulan, örgütlenen lümpen ilişkiler ağından beslenen bir alt-kültür uygulamalarına dönüşüyor.
Bunun tercümesi: Herkes tehdit altındadır. Sesini çıkarma, ye iç yat anlamına gelir ki bu da insan olmanın, birey olmanın katli demektir.
Ödemişli Okul müdürünün iki öğrencisi tarafından öldürülmesi, kıskançlık yüzünden küçük çocuğun babası tarafından öldürülmesi, hırsızlık yüzünden bir ailenin yakılarak yok edilmesi, bir kadının parça parça edilerek farklı yerlere gömülmesi ... Her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin vahşi insan cinayet haberleri ile dolu olması ve bu haberlerin okunuyor olması sebebiyle reyting kazanması bütün bunlar ‘bize ne oluyor Allahım’ dedirtiyor. Bütün bunların sebebi nedir sorusuna uzmanlar çeştli görüşler ileri sürüyor ama bu, şiddetin, terörün azalmasına yarıyor mu ?
O da ayrı bir yazı konusu !
Demlenmiş Sözler ...
“Sonra bir şey kırılıyor birden bire çıt diye. Serüven bitmiştir artık, gün eski yavanlığına bürünüyor yeniden. Dönüp bakıyorum; ardımda o güzel ezgili biçim bütünüyle geçmişe gömülüyor. Küçülüyor, küçülüyor, kendine indirgendikçe büzülüyor. Şimdi son, başlangıçla bir oldu…”
(Jean Paul Sartre, Bulantı / Roman)
-
28.05.2024 Siz Hiç Siyah Kuğu Gördünüz mü ?
-
10.01.2024 Şiir başka şaire git !
-
28.12.2021 Vahşi olan doğa değil kapitalizmdir !
-
19.05.2021 DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !
-
09.06.2020 Yasaklarla Yaşam! ve Oruç Aruoba ...
-
12.05.2020 Korona günlerinde ortaya karışık bir yazı ...
-
30.04.2020 Sürü Bağışıklığı ve Toprağın Tuzu
-
21.04.2020 Veba , kolera, kuşpalazı , boğmaca, korona filan...
-
20.04.2020 Ne şeysin sen virüs!
-
31.03.2020 Hapissek; aklımız göçebedir !
-
24.03.2020 İçi boş bir zırh : Devletler !
-
17.03.2020 Komşumuz Dünya !
-
10.03.2020 Haberleri Kullanma Kılavuzu !
-
03.03.2020 Ey yağmur bulutu...
-
25.02.2020 Çiçek açmış badem ağaçları ...
-
18.02.2020 Açların Gözbebekleri !
-
12.02.2020 Çaya şiir koy da içelim !
-
06.05.2019 Delikanlım iyi bak yıldızlara ...
-
16.04.2019 Bu Efsane Okullara Biz de Bir Selam Uçuralım ...
-
26.03.2019 Hepimiz o aletin kölesi olduk!
-
18.03.2019 Şiir başka şaire git...
-
12.03.2019 Öğrenmenin özgürlüğü !
-
25.02.2019 Okumuş bir işçi gibi soralım!
-
29.01.2019 Makyavelist Siyaset !
-
15.01.2019 Seçim mi geçim mi ?
-
18.12.2018 Hatıralar benim hallerimdir...
-
11.12.2018 Sarı Yelekliler; işçi sınıfına dahil değil mi !
-
04.12.2018 Nasıl gitmek bu !
-
05.06.2018 Memleket toprağındadır kökü
-
08.05.2018 “O mahur beste çalar ‘müjgan’la ben ağlaşırız!”
-
01.05.2018 Hangi sistem demokrasiye uygun: Başkanlık mı,Parlamenter sistem mi?
-
10.04.2018 Nereden geliyorsun?
-
03.04.2018 Dünya bir sahnedir !
-
20.03.2018 Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !
-
06.03.2018 Hayatı şiirle sevmek!
-
27.02.2018 “Beyaz adam; beyaz betonun yenmeyeceğini ne zaman anlayacaksın!”
-
20.02.2018 Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!
-
14.02.2018 ‘İhtiyaçlar’ sıralamamızı kim belirliyor!
-
30.01.2018 Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de
-
23.01.2018 En doğru ben değilim!
-
16.01.2018 Sen ne fena çocuksun !
-
09.01.2018 Devrimci geçmişlerimiz için!
-
12.12.2017 Bir Şiirdir Şehr-i Kudüs!
-
28.11.2017 Serkan Öğretmen’in Kitap Listesi!..
-
21.11.2017 Yazı bir işe yaramalı!
-
14.11.2017 Yazsan ne yazacaksın?
-
07.11.2017 “TEOG MEOG”, bu işin sonu yok!
-
31.10.2017 Dün, Takvimde Biter
-
17.10.2017 Ahlat ağacının kokusu ...
-
10.10.2017 İnsan vefasızdır!
-
03.10.2017 Ne olacak bu çocukların hali?
-
25.04.2017 İnsan Hafızası Biriktirir!
-
04.04.2017 Seçilme yaşı 18’e inecek mi bilmem ama !...
-
28.03.2017 Böyle yazılar yazmak hüzün veriyor!
-
21.03.2017 Referanduma giderken
-
14.03.2017 Kederliyim!
-
07.03.2017 Günler geçiyor ama aynı değil!
-
28.02.2017 Kalbiniz acır işte!
-
21.02.2017 ‘’Bozuk Adalet!”
-
14.02.2017 Sen ne diyorsun!
-
07.02.2017 Trump Gelir Trump Gider!
-
31.01.2017 İnsanın Adalet Terazisi!
-
24.01.2017 Hayat alabildiğine aydınlık!
-
17.01.2017 Kırbaç! *
-
10.01.2017 İnsan ve Robotlaşan insan !
-
03.01.2017 Kötülük bu!
-
27.12.2016 Şiir ‘kötülüğü’ yensin!!
-
20.12.2016 Haberler ne haber !
-
06.12.2016 Çocukları koruyamıyorsan kendinden söz etme!
-
29.11.2016 Havana sokaklarında Nazım ve Fidel!
-
22.11.2016 ‘Dostyevskinin köpeği’!
-
15.11.2016 Ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!
-
08.11.2016 Öğrenmenin özgürlüğü!
-
25.10.2016 Özal’dan bugüne başkanlık tartışmaları!
-
18.10.2016 Devlet, ele geçirilecek bir şey midir?
-
11.10.2016 Kalbimi elime alıp üzüm gibi ezesim geliyor !
-
04.10.2016 “Her şey naylondandı o kadar!”
-
27.09.2016 “Çöl kimseyi sevmiyordu!” (Milas Lisesi mezunu bir yazardan ...)
-
20.09.2016 Şöhret dünyasının politik yakışıklısına veda!
-
06.09.2016 Ruhumuza yapışan kirler!
-
12.07.2016 Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!
-
28.06.2016 Sıcaklarda, sıcak politika!
-
21.06.2016 Liseli Gençleri anlamak!
-
14.06.2016 Muşlu Ezgi’nin TEOG başarısı!
-
07.06.2016 Bilim Gereksizdir (!)
-
31.05.2016 Siz hiç ‘Siyah Kuğu’ gördünüz mü?
-
24.05.2016 Yalnızlık çoğaltıyor beni!
-
17.05.2016 Nerde kaldı bu demokrasi?
-
10.05.2016 Mor Kındıralar Solmuş! *
-
03.05.2016 Aşil’in Topuğu ve Kanlı Pazar!
-
26.04.2016 Kitap mı Tablet mi?
-
19.04.2016 17 Nisan Gurbet Bayramı!
-
12.04.2016 Eleştirel düşünme(me)k!
-
05.04.2016 Kürk Mantolu Madonna ve Sabahattin Ali
-
29.03.2016 Ömür çoğaltmak!
-
22.03.2016 “Memleket isterim”!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.