- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 25 April 2017, Tuesday 19:22
- 3989 kez okundu
Hayata Dair / Fikret ÇOBAN
Toplum olarak bizim temel sorunumuz, insan insana konuşamamamızdır.
Öyle olduğu için, araya bin bir türlü, ama insandan üstün olmayan, fikir, siyaset ve inanç ayrılıkları girdiğinden ve bir zamandan sonra bu ayrılıkların belli kavram ve değerlerle üstü örtülmeye başladığı için, konuşmak hepten imkansız hale geliyor.
Aslında her şey basit, çekin siyasileri aradan insanı insanla, doğayla, kendisiyle baş başa bırakın, bakın o zaman çözülmedik sorun kalıyor mu?
Benim ne sorunum olur her gün karşılaştığım, selamımı esirgemediğim insanla, hangi partiye oy verirse versin, kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın … Yani günlük yaşamda insan olmanın masumiyeti her durumdan daha güçlüdür .
Zaten insan dediğimiz varlık, canlı bir tarih hafızasıdır.
Geçmiş gelecek arasında yön arayan ya da yönü zamanında bulunmuş, bununla yetinen, rahatsız edilmek istenmeyen bir varlıktır.
Yeri geldiğinde bir yanlışla bir ömür geçiren, bununla mutlu olarak bu dünyayı terk-i diyar eden masum bir varlıktır.
Yani doğru olduğunu bile düşünse, muhtemelen aklından öyle geçiyor bile olsa hakikatı erteleyen, vesvese ile ömür tüketen bir varlık olması, onun kötü olduğu manasını bize vermez.
Zamanında Ece Ayhan, ‘insanın kötü değil ama kötülük üreten bir kötülük merkezinin olduğu’nu söylemişti.
‘Bu tür insanlar her yerde var ve çıkarları onları buluşturur’ gibi bir şeyler söylemişti.
İnsan bir kez isyan etse, hepten yeter artık dese, sorun bitecek bile olsa isyan etmeyen insanı, benim gibi düşünmeyen insanı yanlış görme hakkım yok ki benim, sizin de yok.
Çünkü insan hafızası canlı bir tarihtir.
Doğru ya da yanlışı bilir ama o an kurulu düzenin ihtiyacı onun ihtiyacı ile buluşmuşsa; senin yaptığın, çıkardığın sesleri tıkırtıdan ibaret görebilir.
Nietchze diyor ya, “insan bilmek isteyen değil daha çok inanmak isteyen, görmek değil de duymak isteyen bir varlıktır.”
İnsan hafızası yaşananı biriktirir, işte bu biriken, resmi yazıcıların yazdığı bir tarih değil o biriken tarihte gerçeklik kurgu değil sadece gerçektir. Yalanı riyakarlığı kabul etmez.
Yaşadım çünkü, ben yaşadım.
50 yaşına gelmişim, ne biriktirdim. Biriktirdiklerim canlı birer tarih, yazılan tarihten daha gerçek.
Tarih yazıcıları istedikleri gibi yazabilirler. Olanı değil olmasını istedikleri gibi gösterebilirler. Ama benim canlı hafızam her şeyi kaydetti.
Onun için resmi tarih yazıcılarının yazdıkları bir tarafta benim canlı hafıza tarihim onun yanında duruyor, gerçekler unutulmasın diye !
Demek istediğim, bu toplumda müthiş birikmiş bir canlı hafıza tarihi var.
Kimin ne yazdığı neyi nasıl pazarladığı hangi yalanı doğru gibi verdiği saçmalıklarını elinin tersiyle itecek, sayılmayacak kadar çok geçmiş ve canlı tarih biriktiren insan kitlesi var.
Bu biriktirme, bu kültürel kodlanış, insandan insana devredecek. Belki de bu canlı insan hafızasının giderek çoğalması, konuşması, yazması, itiraz etmesi, demokratik yaşamın güvencesi olacaktır.
Demlenmiş Sözler ...
Bazen yaşamın o kadar içini görebiliyorum ki, birden doğrulup çevreme baktığımda, kimsenin yanımda olmadığını ve bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu görebiliyorum!
Nietzce Ağladığında
-
28.05.2024 Siz Hiç Siyah Kuğu Gördünüz mü ?
-
10.01.2024 Şiir başka şaire git !
-
28.12.2021 Vahşi olan doğa değil kapitalizmdir !
-
19.05.2021 DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !
-
09.06.2020 Yasaklarla Yaşam! ve Oruç Aruoba ...
-
12.05.2020 Korona günlerinde ortaya karışık bir yazı ...
-
30.04.2020 Sürü Bağışıklığı ve Toprağın Tuzu
-
21.04.2020 Veba , kolera, kuşpalazı , boğmaca, korona filan...
-
20.04.2020 Ne şeysin sen virüs!
-
31.03.2020 Hapissek; aklımız göçebedir !
-
24.03.2020 İçi boş bir zırh : Devletler !
-
17.03.2020 Komşumuz Dünya !
-
10.03.2020 Haberleri Kullanma Kılavuzu !
-
03.03.2020 Ey yağmur bulutu...
-
25.02.2020 Çiçek açmış badem ağaçları ...
-
18.02.2020 Açların Gözbebekleri !
-
12.02.2020 Çaya şiir koy da içelim !
-
06.05.2019 Delikanlım iyi bak yıldızlara ...
-
16.04.2019 Bu Efsane Okullara Biz de Bir Selam Uçuralım ...
-
26.03.2019 Hepimiz o aletin kölesi olduk!
-
18.03.2019 Şiir başka şaire git...
-
12.03.2019 Öğrenmenin özgürlüğü !
-
25.02.2019 Okumuş bir işçi gibi soralım!
-
29.01.2019 Makyavelist Siyaset !
-
15.01.2019 Seçim mi geçim mi ?
-
18.12.2018 Hatıralar benim hallerimdir...
-
11.12.2018 Sarı Yelekliler; işçi sınıfına dahil değil mi !
-
04.12.2018 Nasıl gitmek bu !
-
05.06.2018 Memleket toprağındadır kökü
-
08.05.2018 “O mahur beste çalar ‘müjgan’la ben ağlaşırız!”
-
01.05.2018 Hangi sistem demokrasiye uygun: Başkanlık mı,Parlamenter sistem mi?
-
10.04.2018 Nereden geliyorsun?
-
03.04.2018 Dünya bir sahnedir !
-
20.03.2018 Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !
-
06.03.2018 Hayatı şiirle sevmek!
-
27.02.2018 “Beyaz adam; beyaz betonun yenmeyeceğini ne zaman anlayacaksın!”
-
20.02.2018 Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!
-
14.02.2018 ‘İhtiyaçlar’ sıralamamızı kim belirliyor!
-
30.01.2018 Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de
-
23.01.2018 En doğru ben değilim!
-
16.01.2018 Sen ne fena çocuksun !
-
09.01.2018 Devrimci geçmişlerimiz için!
-
26.12.2017 Değişirken değişmemek!
-
12.12.2017 Bir Şiirdir Şehr-i Kudüs!
-
28.11.2017 Serkan Öğretmen’in Kitap Listesi!..
-
21.11.2017 Yazı bir işe yaramalı!
-
14.11.2017 Yazsan ne yazacaksın?
-
07.11.2017 “TEOG MEOG”, bu işin sonu yok!
-
31.10.2017 Dün, Takvimde Biter
-
17.10.2017 Ahlat ağacının kokusu ...
-
10.10.2017 İnsan vefasızdır!
-
03.10.2017 Ne olacak bu çocukların hali?
-
04.04.2017 Seçilme yaşı 18’e inecek mi bilmem ama !...
-
28.03.2017 Böyle yazılar yazmak hüzün veriyor!
-
21.03.2017 Referanduma giderken
-
14.03.2017 Kederliyim!
-
07.03.2017 Günler geçiyor ama aynı değil!
-
28.02.2017 Kalbiniz acır işte!
-
21.02.2017 ‘’Bozuk Adalet!”
-
14.02.2017 Sen ne diyorsun!
-
07.02.2017 Trump Gelir Trump Gider!
-
31.01.2017 İnsanın Adalet Terazisi!
-
24.01.2017 Hayat alabildiğine aydınlık!
-
17.01.2017 Kırbaç! *
-
10.01.2017 İnsan ve Robotlaşan insan !
-
03.01.2017 Kötülük bu!
-
27.12.2016 Şiir ‘kötülüğü’ yensin!!
-
20.12.2016 Haberler ne haber !
-
06.12.2016 Çocukları koruyamıyorsan kendinden söz etme!
-
29.11.2016 Havana sokaklarında Nazım ve Fidel!
-
22.11.2016 ‘Dostyevskinin köpeği’!
-
15.11.2016 Ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!
-
08.11.2016 Öğrenmenin özgürlüğü!
-
25.10.2016 Özal’dan bugüne başkanlık tartışmaları!
-
18.10.2016 Devlet, ele geçirilecek bir şey midir?
-
11.10.2016 Kalbimi elime alıp üzüm gibi ezesim geliyor !
-
04.10.2016 “Her şey naylondandı o kadar!”
-
27.09.2016 “Çöl kimseyi sevmiyordu!” (Milas Lisesi mezunu bir yazardan ...)
-
20.09.2016 Şöhret dünyasının politik yakışıklısına veda!
-
06.09.2016 Ruhumuza yapışan kirler!
-
12.07.2016 Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!
-
28.06.2016 Sıcaklarda, sıcak politika!
-
21.06.2016 Liseli Gençleri anlamak!
-
14.06.2016 Muşlu Ezgi’nin TEOG başarısı!
-
07.06.2016 Bilim Gereksizdir (!)
-
31.05.2016 Siz hiç ‘Siyah Kuğu’ gördünüz mü?
-
24.05.2016 Yalnızlık çoğaltıyor beni!
-
17.05.2016 Nerde kaldı bu demokrasi?
-
10.05.2016 Mor Kındıralar Solmuş! *
-
03.05.2016 Aşil’in Topuğu ve Kanlı Pazar!
-
26.04.2016 Kitap mı Tablet mi?
-
19.04.2016 17 Nisan Gurbet Bayramı!
-
12.04.2016 Eleştirel düşünme(me)k!
-
05.04.2016 Kürk Mantolu Madonna ve Sabahattin Ali
-
29.03.2016 Ömür çoğaltmak!
-
22.03.2016 “Memleket isterim”!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.