- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 12 May 2020, Tuesday 11:58
- 5302 kez okundu
Maalesef artık bu virüsle yaşamaya alışacağız, grip gibi o da hayatımızın yeni bir parçası olacak; grip de böyle girmiş insan hayatına.
İlk başlarda onun da öldürücülüğü çokmuş sonra ilacı bulunmuş, insanlar arasında mutasyona uğramış ve öldürücülüğü ortadan kalkmış. Mesele tedbirlerle zamanı uzatmak, aşının bulunmasına kadar kontrollü gitmek. Gerçek bu, ikide bir uzmanlar böyle uyarıp duruyor.
Bu virüs bir kişide bile kalsa yaşayacağı ve yayılacağı için yok olması diye bir olay olmaz, artık.
İnsanlik önceki bulaşıcı hastalıklar gibi bununla da yaşamaya alışacak.
Aslında alışacak derken alıştırılacak, mecburen kabul edecek, ölen ölecek kalanlar bu toplumsal varoluşa boyun eğdirilecek. Sizce bu çağda üstelik sars hastalığından bu yana işin uzmanları bunun devamının geleceğini şimdiden tedbir alınması yönünde dünya sağlık örgütüne sürekli uyarılar yaptı da ne oldu?
Dünyanın dev ilaç şirketleri bu salgınla uğraşmak yerine daha kâr getirici haplar, ilaçlar, merhemler, kremler ürettiler. Bunlar insanlar tarafindan daha çok tüketiliyor diye piyasa ayarını ona göre yaptılar.
Bugün dünya kapitalizmin elinde, kapitalist dünyada devletleri elinde bulunduran güçlerin yani sermaye sınıfının tek önceliği var o da kârdır, daha çok sermayedir. Dolayısıyle kapitalistler için çarkları döndüren, önü alınamaz vahşi çıkarlarıdır. Sağlıkmış, insanmış umurlarında değildir; o geri plandadır.
Buna karşılık kapitalist sermayenin önceliği daha çok kazanmak iken, işçilerin, çalışanların önceliği ise insandır, yaşam hakkını savunmaktır. Çünkü hayatta kalması, çoluk çocuğuyla şu 3 günlük dünyada huzur bulabilmesi tüm insanlığın çıkarınadır.
Yani dünyada ve bizim gibi ülkelerde kapitalistin kapitalist olarak kalabilmesi ancak daha çok sömürmesine bağlıdır. İşçinin ise insan olarak hayatını devam edebilmesi daha sağlıklı ve daha çok ücret almasına bağlıdır.
Şimdi Bertold Brehct’in devrimci sanat ve tavIr adlı makalesinde sorduğunu biz de bir kere daha soralım. Hem de bu ünlü sair ve düşünürü anmış olalım.
'Doğru nedir sorusu , bu doğru kimin yararınadır sorusu sorulmadan, yanıtlanamaz artık ' diyor .
Bir soruyla başlayalım, ne dersiniz ?
Biraz geri gidelim çok değil 2011 yılında şöyle deniliyor, yazılıyor ve aslanlar gibi savunuluyordu.
'Aslolan seçilmiş belediye baskanlarıdır, yerel yönetim organlarıdır. Atanmışlar secilmişlerin üstünde degildir. 1930-40 lı yıllarda sehirleri valilere yönettirtiler, olur mu öyle şey ?'
Evet ben de sorayım olur mu öyle şey?
Ama oldu , ve bu doğru olarak sunuluyor, kime göre doğru, bu doğru uygulamadan kim yararlanıyor . Yani Brechtin sözüyle anlatmak istediğim bu.
Şimdi soruları çoğaltabiliriz.
Genel bir soru soralım. Tüm insanlığı kapsasın, madem evde bunları düşünüyoruz, bu covid 19 nerden geldi, bitecek mi, daha kaç kişinin canına okuyacak, düşünüp duruyoruz.
İşin aslı ben korkuyorum, tam yaşlı da sayılmayız ama genç ölümlerin olduğu dünya ortalamasının üzerinde seyrediyoruz, neden? Bağışıklık sistemimizde bir sorun mu var, beslenme kültürümüz mu değişti, nedir bizi korona karşısında zayıf düşüren? Yediğimiz içtiğimiz ürünlerin içine katılan sentetikler mi, kimyasal katkı maddeleri mi?
Uzatmayayım yeni bir soruya geçeyim.
Bu modern uygarlığı kurmak için kapitalist dünya nehirlere barajlar kurdu, barajlar açtı, dağları yardı, denizleri doldurdu, ormanları gök ekini biçer gibi biçti. Hala da biçiyor. Yanımızda yöremizde ve dünyada bu iş böyle gidiyor. Ekolojiye saygı duymayan, doğada canlı olarak sadece kendini gören ve her şeyi para ve rant olarak değerlendiren bu güçler nasıl oluyor da bizim gördüğümüzü görmüyorlar.
Görmezler, çünkü ne demiştik yukarda? Sermaye sahipleri yani kapitalistler için birinci öncelik, olmazsa olmazları kâr ve kazanma hırsıdır; onları ayakta tutan budur. Sınıfsal çıkarları buna hizmet eder dolaysıyla bizim gibi dünyaya ve doğaya bakmazlar.
Bakmaları için biraz kaba tabiriyle bu vahşi kapitalizmin ağzına bir gem vurulması gerekir. Kim vuracak bu gemi; eskisi gibi iki kutuplu bir dünyada yaşamıyoruz. Eksik meksik de olsa sosyalist dünya kapitalist dünyayı sınırlıyor kontrol görevi görüyordu. O da yıkılınca dünya tek kutuplu sermayenin saltanatına kaldı. O dünyada bu yaşadığımız koronalı dünya işte.
Sağlık sistemlerinin çökertildigi, kamusal olan ne varsa, toplumun yararına ne varsa özelleştirme, hür teşebbüs adı altında piyasa devlerine peşkeş çekilen bir dünya.
3 aydır korona günleri yaşıyoruz ama sanki 3 bin yıldır bu salgını yasıyormuşuz gibi bir gerçeklik karşısındayız. Bütün geçmişi, insanlığın geçirdigi bütün salgın hastalıkları dönemlerini, ortaya çıkışlarını yol açtıkları yıkımları ve değişimleri okudukça, öğrendikçe ister istemez çok gerilerden geliyoruz gibi oluyor. Bu kısıtlı, eve hapis korona günlerinde çok şey öğreniyoruz aslında, kendimiz kendimizle kalınca bir bakıma insanlıkla da başbaşa kalmış oluyoruz.
Derin düşünüyoruz, şimdiye kadar görmediğimiz, es geçtiğimiz insan hayatlarının pandemi karşısındaki hali ne kadar birbirine benzediğini, veba günlerinden bugüne değişen bir şeyin olmadığını görüyorsunuz. İktidarları elinde bulunduran güçlerin kof bir güç olduğunu, kağıttan kaplan olduğunu, ABD'nin halihazirda korona karşısındaki çaresizliğini, ölüm oranlarının 100 binlere yaklaşması karşısındaki çaresizliğini görüyorsunuz.
Büyük medya kuruluşlarının, iktidar aygıtlarının böyle durumlarda bile toplumu nasıl inancına , diline, milliyetine ,sınıfına ve cinsiyetine göre böldüğünü, bu kesimleri nasıl birbirine düşürüp iktidarlarını sağlamlaştirdığını daha net görüyorsunuz.
Sonra elden ne gelir insan olmaktan başka deyip, kendi çeperinizde iğneyle kuyu kazar gibi ilerliyorsunuz... yanyana geldiklerinizle yarınlara doğru...
Demlenmiş sözler
“insanın ölüsü iki metre küp mezara sığar da ölüm endişesi koca kainata siğmaz”
(seneca)
-
28.05.2024 Siz Hiç Siyah Kuğu Gördünüz mü ?
-
10.01.2024 Şiir başka şaire git !
-
28.12.2021 Vahşi olan doğa değil kapitalizmdir !
-
19.05.2021 DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !
-
09.06.2020 Yasaklarla Yaşam! ve Oruç Aruoba ...
-
30.04.2020 Sürü Bağışıklığı ve Toprağın Tuzu
-
21.04.2020 Veba , kolera, kuşpalazı , boğmaca, korona filan...
-
20.04.2020 Ne şeysin sen virüs!
-
31.03.2020 Hapissek; aklımız göçebedir !
-
24.03.2020 İçi boş bir zırh : Devletler !
-
17.03.2020 Komşumuz Dünya !
-
10.03.2020 Haberleri Kullanma Kılavuzu !
-
03.03.2020 Ey yağmur bulutu...
-
25.02.2020 Çiçek açmış badem ağaçları ...
-
18.02.2020 Açların Gözbebekleri !
-
12.02.2020 Çaya şiir koy da içelim !
-
06.05.2019 Delikanlım iyi bak yıldızlara ...
-
16.04.2019 Bu Efsane Okullara Biz de Bir Selam Uçuralım ...
-
26.03.2019 Hepimiz o aletin kölesi olduk!
-
18.03.2019 Şiir başka şaire git...
-
12.03.2019 Öğrenmenin özgürlüğü !
-
25.02.2019 Okumuş bir işçi gibi soralım!
-
29.01.2019 Makyavelist Siyaset !
-
15.01.2019 Seçim mi geçim mi ?
-
18.12.2018 Hatıralar benim hallerimdir...
-
11.12.2018 Sarı Yelekliler; işçi sınıfına dahil değil mi !
-
04.12.2018 Nasıl gitmek bu !
-
05.06.2018 Memleket toprağındadır kökü
-
08.05.2018 “O mahur beste çalar ‘müjgan’la ben ağlaşırız!”
-
01.05.2018 Hangi sistem demokrasiye uygun: Başkanlık mı,Parlamenter sistem mi?
-
10.04.2018 Nereden geliyorsun?
-
03.04.2018 Dünya bir sahnedir !
-
20.03.2018 Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !
-
06.03.2018 Hayatı şiirle sevmek!
-
27.02.2018 “Beyaz adam; beyaz betonun yenmeyeceğini ne zaman anlayacaksın!”
-
20.02.2018 Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!
-
14.02.2018 ‘İhtiyaçlar’ sıralamamızı kim belirliyor!
-
30.01.2018 Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de
-
23.01.2018 En doğru ben değilim!
-
16.01.2018 Sen ne fena çocuksun !
-
09.01.2018 Devrimci geçmişlerimiz için!
-
26.12.2017 Değişirken değişmemek!
-
12.12.2017 Bir Şiirdir Şehr-i Kudüs!
-
28.11.2017 Serkan Öğretmen’in Kitap Listesi!..
-
21.11.2017 Yazı bir işe yaramalı!
-
14.11.2017 Yazsan ne yazacaksın?
-
07.11.2017 “TEOG MEOG”, bu işin sonu yok!
-
31.10.2017 Dün, Takvimde Biter
-
17.10.2017 Ahlat ağacının kokusu ...
-
10.10.2017 İnsan vefasızdır!
-
03.10.2017 Ne olacak bu çocukların hali?
-
25.04.2017 İnsan Hafızası Biriktirir!
-
04.04.2017 Seçilme yaşı 18’e inecek mi bilmem ama !...
-
28.03.2017 Böyle yazılar yazmak hüzün veriyor!
-
21.03.2017 Referanduma giderken
-
14.03.2017 Kederliyim!
-
07.03.2017 Günler geçiyor ama aynı değil!
-
28.02.2017 Kalbiniz acır işte!
-
21.02.2017 ‘’Bozuk Adalet!”
-
14.02.2017 Sen ne diyorsun!
-
07.02.2017 Trump Gelir Trump Gider!
-
31.01.2017 İnsanın Adalet Terazisi!
-
24.01.2017 Hayat alabildiğine aydınlık!
-
17.01.2017 Kırbaç! *
-
10.01.2017 İnsan ve Robotlaşan insan !
-
03.01.2017 Kötülük bu!
-
27.12.2016 Şiir ‘kötülüğü’ yensin!!
-
20.12.2016 Haberler ne haber !
-
06.12.2016 Çocukları koruyamıyorsan kendinden söz etme!
-
29.11.2016 Havana sokaklarında Nazım ve Fidel!
-
22.11.2016 ‘Dostyevskinin köpeği’!
-
15.11.2016 Ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!
-
08.11.2016 Öğrenmenin özgürlüğü!
-
25.10.2016 Özal’dan bugüne başkanlık tartışmaları!
-
18.10.2016 Devlet, ele geçirilecek bir şey midir?
-
11.10.2016 Kalbimi elime alıp üzüm gibi ezesim geliyor !
-
04.10.2016 “Her şey naylondandı o kadar!”
-
27.09.2016 “Çöl kimseyi sevmiyordu!” (Milas Lisesi mezunu bir yazardan ...)
-
20.09.2016 Şöhret dünyasının politik yakışıklısına veda!
-
06.09.2016 Ruhumuza yapışan kirler!
-
12.07.2016 Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!
-
28.06.2016 Sıcaklarda, sıcak politika!
-
21.06.2016 Liseli Gençleri anlamak!
-
14.06.2016 Muşlu Ezgi’nin TEOG başarısı!
-
07.06.2016 Bilim Gereksizdir (!)
-
31.05.2016 Siz hiç ‘Siyah Kuğu’ gördünüz mü?
-
24.05.2016 Yalnızlık çoğaltıyor beni!
-
17.05.2016 Nerde kaldı bu demokrasi?
-
10.05.2016 Mor Kındıralar Solmuş! *
-
03.05.2016 Aşil’in Topuğu ve Kanlı Pazar!
-
26.04.2016 Kitap mı Tablet mi?
-
19.04.2016 17 Nisan Gurbet Bayramı!
-
12.04.2016 Eleştirel düşünme(me)k!
-
05.04.2016 Kürk Mantolu Madonna ve Sabahattin Ali
-
29.03.2016 Ömür çoğaltmak!
-
22.03.2016 “Memleket isterim”!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.