- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 05 April 2016, Tuesday 19:54
- 5398 kez okundu
Aramızda varlığı ile yokluğu belli olmayan; silik, zararsız insanlar vardır, bizim gibi yaşar giderler.
Kürk Mantolu Madonna’nın Raif efendisi de böyle bir tiptir. O, öyle silik, zararsız insanlardandır ki;
“Gördüğümüz zaman kendi kendimize sorarız: Acaba bunlar neden yaşıyorlar?
Fakat bunu düşünürken yalnız bu adamların dışlarına bakarız. Onların da bir kafaları, bunun içinde, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkum birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç alemleri olacağını hiç hatırımıza getirmeyiz.”
İşte Sabahattin Ali’nin kitabı bize bürosundaki masasının başında sessiz sedasız , şirket bilgilerini tutan, tercüme işleriyle uğraşan Raif Efendinin zengin iç alemini anlatır.
Aslında roman Rasim’le başlar, Rasim iş bulamamış, işsiz ne iş bulursam yaparım, noktasına gelmiş bir gençtir.
Aracılar vasıtasıyla Raif Efendinin çalıştığı fabrikada bir iş bulur. Raif efendi yaşlanmıştır, artık işini yavaş yavaş birine devretmesi gerekir, bu da Rasim olur.
Rasim bir gün bu yaşlı adamın, geçmiş hatıralarını tuttuğu ve onun da merak ettiği defteri okumaya başlar.
Silik insan dediğimiz, önemsiz insan bildiğimiz Raif efendinin, bizi de içine alan; tarifsiz aşklarının, acılarının, hayatlarının anlatıldığı anı defteri; kalben öyle zengin bir Raif efendi çıkarır ki karşımıza, sokaktaki öyle yalnız, sessiz, silik insanlara yeniden bakmaya başlarız. Kimbilir ne Raif efendiler var içimizde der dururuz.
Hele romana adını veren Kürk Mantolu Madonna’nın Raif Efendinin hayatına girmesiyle başlayan akış içinizi burka burka, acıta acıta sizi de alır götürür.
Ey okur; bu romanın kısa bir özetini size anlatmak isterim, ama mümkünse, hele okumayı seviyorsanız Sabahattin Ali’nin bu eserini mutlaka okuyun derim. Hayatta, günlük işlerin koşturmacasından kurtulup, kendinize ait bir zaman olsun istiyorsanız, bu romanı okuyun.
Kahramanımız Raif Efendi sürekli kendisiyle ve hayalleriyle meşgul, askerlik çağına gelmiş bile olsa kendine henüz bir gaye çizmiş değildir. Babası bu halleriyle tanıdığı oğlunu, meslek erbabı olsun diye, Almanya’ya gönderir. Sabunculuk öğrenecek ve fabrikanın başına geçecektir. Raif, Almanya’da da kendi hayalleriyle ve okumakla meşguldür. Tekdüze giden hayatın monotonluğundan sıkıldığı anlarda, tesadüfen önüne Marie Puder (Kürk Mantolu Madonna) çıkar.
Bu kız da biraz herkesten farklı, insan çift yaradılışlıdır der gibi, Raif’e benzer gibi, kendine has bir kişiliktir.
Üstelik bu kız önce bir resimdir, Raif’in ilerde aşık olacağı Marie Puder, ressamdır ve bir sergisinde kendi portresini yapmıştır. Kahramanımız Raif sergileri gezerken bu portreden müthiş etkilenir ve o resme aşık olur, her yerde o portreyi düşünüp hayal eder olur.
O portrenin olduğu sergiye o kadar çok gitmeye başlar ki, herkes onu ‘şimdi’ gelecek diye beklemeye başlar.
Yine böyle bir günde, süze süze aşık olduğu o portreye bakarken, biri merakla yanına yaklaşır ve ‘nedir sizi bu kadar buraya bağlayan’ gibi bir soru sorar. Soru soran kişi aslında portreyi yapan ve kendisi olan Marie Puder’dir ama Raif bunun bile farkına varamaz. Resme o kadar aşıktır yani.
Bir gün resmin sergilendiği salondan ayrılıp sokakta yürürken, önünden hızlı adımlarla bir kadın geçer, bu kadın her haliyle (bir kez görür) o resimdeki kadındır ...
İşte roman esas burda başlar ve sonra kopar, tutamazsınız artık, bitirmeden bırakamazsınız.
Hem okuduğunuza değecek bir roman hem de okumasaydım da bu duyguları yaşamasaydım diyeceğiniz bir roman.
* * *
Ey okur!
Kürk Mantolu Madonna romanının yazarı Sabahattin Ali, bundan tam 68 yıl önce 2 Nisan 1948 tarihinde faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Öldürüldüğünde henüz 41 yaşındaydı. Öğretmenlikten atılmış, sürekli takip soruşturma ve girdiği her işten çıkarılmalar onu yormuştu. M.Ali Aybar’la çıkardığı Zincirli Hürriyet dergisindeki bir yazısından dolayı soruşturma üstüne soruşturmaya uğramış, yapacak iş kalmayınca bir kamyonda şoförlüğe bile başlamıştı.
Çileli ve hapislik dolu geçen günlerinden yorulur ve zor günlerin birinde ülkesinden kaçmaya karar verir. Ne gariptir ki, sınırdan kaçmasına yardımcı olacak kişi tarafından 2 Nisan 1948 tarihinde öldürülür. Uzun süre haber alınamaz, sonra cesedi bulunur. Araştırmalar onun olduğunu gösterir.
Sonradan ortaya çıkan ve Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü söyleyen Ali Ertekin’in asker kökenli ve muhbir olduğu ortaya çıkar. O şahıs; “milli duygularım kabardığı için öldürdüm” der savunmasında.
Aldırma Gönül, Benim meskenim dağlardır, Melonkoli, Kuyucaklı Yusuf, Kağnı ve elbette ki Kürk Mantolu Madonna’sıyla gönüllerde taht kuran edebiyat insanı, sosyalist Sabahattin Ali’yi 68. ölüm yıldönümünde hatırlamak ve saygıyla anmak istedim.
Demlenmiş sözler ...
Olağanüstü durumlar için temel özgürlüklerinden ödün verenler; ne özgürlüğüne ne de güvenliğine sahip çıkabilir.
-
28.05.2024 Siz Hiç Siyah Kuğu Gördünüz mü ?
-
10.01.2024 Şiir başka şaire git !
-
28.12.2021 Vahşi olan doğa değil kapitalizmdir !
-
19.05.2021 DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !
-
09.06.2020 Yasaklarla Yaşam! ve Oruç Aruoba ...
-
12.05.2020 Korona günlerinde ortaya karışık bir yazı ...
-
30.04.2020 Sürü Bağışıklığı ve Toprağın Tuzu
-
21.04.2020 Veba , kolera, kuşpalazı , boğmaca, korona filan...
-
20.04.2020 Ne şeysin sen virüs!
-
31.03.2020 Hapissek; aklımız göçebedir !
-
24.03.2020 İçi boş bir zırh : Devletler !
-
17.03.2020 Komşumuz Dünya !
-
10.03.2020 Haberleri Kullanma Kılavuzu !
-
03.03.2020 Ey yağmur bulutu...
-
25.02.2020 Çiçek açmış badem ağaçları ...
-
18.02.2020 Açların Gözbebekleri !
-
12.02.2020 Çaya şiir koy da içelim !
-
06.05.2019 Delikanlım iyi bak yıldızlara ...
-
16.04.2019 Bu Efsane Okullara Biz de Bir Selam Uçuralım ...
-
26.03.2019 Hepimiz o aletin kölesi olduk!
-
18.03.2019 Şiir başka şaire git...
-
12.03.2019 Öğrenmenin özgürlüğü !
-
25.02.2019 Okumuş bir işçi gibi soralım!
-
29.01.2019 Makyavelist Siyaset !
-
15.01.2019 Seçim mi geçim mi ?
-
18.12.2018 Hatıralar benim hallerimdir...
-
11.12.2018 Sarı Yelekliler; işçi sınıfına dahil değil mi !
-
04.12.2018 Nasıl gitmek bu !
-
05.06.2018 Memleket toprağındadır kökü
-
08.05.2018 “O mahur beste çalar ‘müjgan’la ben ağlaşırız!”
-
01.05.2018 Hangi sistem demokrasiye uygun: Başkanlık mı,Parlamenter sistem mi?
-
10.04.2018 Nereden geliyorsun?
-
03.04.2018 Dünya bir sahnedir !
-
20.03.2018 Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !
-
06.03.2018 Hayatı şiirle sevmek!
-
27.02.2018 “Beyaz adam; beyaz betonun yenmeyeceğini ne zaman anlayacaksın!”
-
20.02.2018 Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!
-
14.02.2018 ‘İhtiyaçlar’ sıralamamızı kim belirliyor!
-
30.01.2018 Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de
-
23.01.2018 En doğru ben değilim!
-
16.01.2018 Sen ne fena çocuksun !
-
09.01.2018 Devrimci geçmişlerimiz için!
-
26.12.2017 Değişirken değişmemek!
-
12.12.2017 Bir Şiirdir Şehr-i Kudüs!
-
28.11.2017 Serkan Öğretmen’in Kitap Listesi!..
-
21.11.2017 Yazı bir işe yaramalı!
-
14.11.2017 Yazsan ne yazacaksın?
-
07.11.2017 “TEOG MEOG”, bu işin sonu yok!
-
31.10.2017 Dün, Takvimde Biter
-
17.10.2017 Ahlat ağacının kokusu ...
-
10.10.2017 İnsan vefasızdır!
-
03.10.2017 Ne olacak bu çocukların hali?
-
25.04.2017 İnsan Hafızası Biriktirir!
-
04.04.2017 Seçilme yaşı 18’e inecek mi bilmem ama !...
-
28.03.2017 Böyle yazılar yazmak hüzün veriyor!
-
21.03.2017 Referanduma giderken
-
14.03.2017 Kederliyim!
-
07.03.2017 Günler geçiyor ama aynı değil!
-
28.02.2017 Kalbiniz acır işte!
-
21.02.2017 ‘’Bozuk Adalet!”
-
14.02.2017 Sen ne diyorsun!
-
07.02.2017 Trump Gelir Trump Gider!
-
31.01.2017 İnsanın Adalet Terazisi!
-
24.01.2017 Hayat alabildiğine aydınlık!
-
17.01.2017 Kırbaç! *
-
10.01.2017 İnsan ve Robotlaşan insan !
-
03.01.2017 Kötülük bu!
-
27.12.2016 Şiir ‘kötülüğü’ yensin!!
-
20.12.2016 Haberler ne haber !
-
06.12.2016 Çocukları koruyamıyorsan kendinden söz etme!
-
29.11.2016 Havana sokaklarında Nazım ve Fidel!
-
22.11.2016 ‘Dostyevskinin köpeği’!
-
15.11.2016 Ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!
-
08.11.2016 Öğrenmenin özgürlüğü!
-
25.10.2016 Özal’dan bugüne başkanlık tartışmaları!
-
18.10.2016 Devlet, ele geçirilecek bir şey midir?
-
11.10.2016 Kalbimi elime alıp üzüm gibi ezesim geliyor !
-
04.10.2016 “Her şey naylondandı o kadar!”
-
27.09.2016 “Çöl kimseyi sevmiyordu!” (Milas Lisesi mezunu bir yazardan ...)
-
20.09.2016 Şöhret dünyasının politik yakışıklısına veda!
-
06.09.2016 Ruhumuza yapışan kirler!
-
12.07.2016 Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!
-
28.06.2016 Sıcaklarda, sıcak politika!
-
21.06.2016 Liseli Gençleri anlamak!
-
14.06.2016 Muşlu Ezgi’nin TEOG başarısı!
-
07.06.2016 Bilim Gereksizdir (!)
-
31.05.2016 Siz hiç ‘Siyah Kuğu’ gördünüz mü?
-
24.05.2016 Yalnızlık çoğaltıyor beni!
-
17.05.2016 Nerde kaldı bu demokrasi?
-
10.05.2016 Mor Kındıralar Solmuş! *
-
03.05.2016 Aşil’in Topuğu ve Kanlı Pazar!
-
26.04.2016 Kitap mı Tablet mi?
-
19.04.2016 17 Nisan Gurbet Bayramı!
-
12.04.2016 Eleştirel düşünme(me)k!
-
29.03.2016 Ömür çoğaltmak!
-
22.03.2016 “Memleket isterim”!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.