- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 20 September 2016, Tuesday 19:45
- 4104 kez okundu
Hayata Dair / Fikret ÇOBAN
“... belki uzak bir günde,
büsbütün başka insanlar olarak,
tekrar karşılaşırız
ve belki gülüşerek birbirimize
ellerimizi uzatırız…”
Tarık Akan’ın ölümünü duyunca, dilime Sabahattin Ali’nin bu dizeleri düştü. Köydeki evimizin bahçesinde, uzaklara çok uzaklara bakarak bu dizeleri yanık yanık söyledim. Böyle ağır bir hastalığa yakalandığı daha bir ay önce basına yansımıştı. Demek ki öncesi var, duyulsun istememiş.
Yaşantısı ve ölümü hakkında pek haber olmak istemediğini düşünüyorum. Bence de doğrusunu yapmış.
Bekir Coşkun, “bir köy kahvesinde buluşuruz belki” yazısında hiçliğin ve nerden gelip nereye gittiğimizin yazgısını ele vermişti.
Tarık Akan, tabii ki popüler sanatın içinde popüler bir yakışıklı olarak yıldızı çabuk parlayan, sinema sektörünün bir dönem belki de en çok kazandıran artistiydi.
Ama o şımarmadı, geldiği yeri unutmadı. Yaptığı işleri unutmadı, babasının mesleği sayesinde tanıdığı Anadolu insanını unutmadı. Gösteriş ve şöhret dünyasının yarattığı şımarıklığı elinin tersiyle itmesini bildi.
Deyim yerindeyse popüler yakışıklılıktan, şöhret dünyasından, politik hayata geçişi bile hissedilmedi. İnsanlar, gayet sıradan bir olay gibi onun politik duruşuna onay verdi. Sanki filmleriyle gerçek dünyamızda yarattığı Tarık Akan imgesi zaten o başkası olamazdı, ancak bizim gibi olurdu dedirtti çoğumuza.
80 öncesi Türkiye’sinde sinema emekçilerinin örgütlenmesi mücadelesini sınıf ekseniyle buluşturmada görev alıyor.
O zamanların kayıtlarına bakarsak Tarık Akan’ı 1 Mayıslarda, Taksim’de o uzun boyu ve devrimci bıyığıyla ben burdayım deyip durduğunu görürüz.
12 Eylül darbe uygulamalarına karşı yaptığı bir konuşmadan dolayı İstanbul sıkıyönetim komutanlığı şikayet üzerine hakkında soruşturma başlatır, 15 yıl hapis cezasıyla yargılanır, 2,5 ay tutuklu kalır.
Bu hapis günlerini ve askeri darbenin işkence gerçeğini “Anne Kafamda Bit var” adlı kitabında anlatır.
Herkesin bir yana kaçıp savrulduğu o günlerde Tarık Akan hayatın içine içine sokulur, işkenceye karşı, sıkıyönetim uygulamalarına karşı aydın buluşmalarına katılır, Aziz Nesin’in yanında yer alır, aydınlar dilekçesine ilk imza atanlardan olur.
O zamanlar kaçak ve yasaklı olan Yılmaz Güney’in ‘Sürü’ ve ‘Yol’ filmlerinde baş rollerde yer alır. Yaptığı işler zor iştir ama o zorun yanında yer alır. Bu sayede belki benim gibi gençliğe yeni adım atan binlerce insana rol model olur, umut olur.
Yakınlara gelirsek; ‘Gezi’de görüyoruz onu, ağacın yanında saf tutan gençlerle beraber, günlerce süren Tekel işçilerinin direnişinde, Soma’da diri diri toprağa gömülen işçilerin acısında ve ailelerinin yanında görüyoruz O’nu ...
Zaten, nereye gitsek o yakışıklılığı ve uzun boyuyla gösteriyor kendini, gösteriyor nerde durduğunu!
Bir ay önce kaybettiğimiz edebiyat insanı Vedat Türkali’nin eşi ne güzel söylemişti , ben onunla devam edeyim. “İnsan ölmez insana geçer, fikirleri geçer, sanatı geçer, masumiyeti geçer sonuçta o kadar olay yaşamış, hapis yatmış insan, tarihe geçer’
Devamında:
“böyle insan ölür mü, çağları aşar ...” demişti.
Gösteri dünyasının şöhretini-şımarıklığını değil de politik bir duruşu tercih eden Tarık Akan için de öyle:
“İnsan ölmez insana geçer” ...
Demlenmiş sözler ...
Herşeyden biraz kalır
kavanozda biraz kahve
torbada biraz ekmek
insanda biraz acı!
Turgut Uyar
-
28.05.2024 Siz Hiç Siyah Kuğu Gördünüz mü ?
-
10.01.2024 Şiir başka şaire git !
-
28.12.2021 Vahşi olan doğa değil kapitalizmdir !
-
19.05.2021 DİKKAT : ORMANSIZLAŞTIRMA !
-
09.06.2020 Yasaklarla Yaşam! ve Oruç Aruoba ...
-
12.05.2020 Korona günlerinde ortaya karışık bir yazı ...
-
30.04.2020 Sürü Bağışıklığı ve Toprağın Tuzu
-
21.04.2020 Veba , kolera, kuşpalazı , boğmaca, korona filan...
-
20.04.2020 Ne şeysin sen virüs!
-
31.03.2020 Hapissek; aklımız göçebedir !
-
24.03.2020 İçi boş bir zırh : Devletler !
-
17.03.2020 Komşumuz Dünya !
-
10.03.2020 Haberleri Kullanma Kılavuzu !
-
03.03.2020 Ey yağmur bulutu...
-
25.02.2020 Çiçek açmış badem ağaçları ...
-
18.02.2020 Açların Gözbebekleri !
-
12.02.2020 Çaya şiir koy da içelim !
-
06.05.2019 Delikanlım iyi bak yıldızlara ...
-
16.04.2019 Bu Efsane Okullara Biz de Bir Selam Uçuralım ...
-
26.03.2019 Hepimiz o aletin kölesi olduk!
-
18.03.2019 Şiir başka şaire git...
-
12.03.2019 Öğrenmenin özgürlüğü !
-
25.02.2019 Okumuş bir işçi gibi soralım!
-
29.01.2019 Makyavelist Siyaset !
-
15.01.2019 Seçim mi geçim mi ?
-
18.12.2018 Hatıralar benim hallerimdir...
-
11.12.2018 Sarı Yelekliler; işçi sınıfına dahil değil mi !
-
04.12.2018 Nasıl gitmek bu !
-
05.06.2018 Memleket toprağındadır kökü
-
08.05.2018 “O mahur beste çalar ‘müjgan’la ben ağlaşırız!”
-
01.05.2018 Hangi sistem demokrasiye uygun: Başkanlık mı,Parlamenter sistem mi?
-
10.04.2018 Nereden geliyorsun?
-
03.04.2018 Dünya bir sahnedir !
-
20.03.2018 Banker Kastelli’den İnek Bank’a aldatılmış olmak !
-
06.03.2018 Hayatı şiirle sevmek!
-
27.02.2018 “Beyaz adam; beyaz betonun yenmeyeceğini ne zaman anlayacaksın!”
-
20.02.2018 Kendi çağında yaşa, ama onun tutsağı olma!
-
14.02.2018 ‘İhtiyaçlar’ sıralamamızı kim belirliyor!
-
30.01.2018 Ey Yağmur Bulutu, ‘Onlara sen anlat, savaş kötüdür!’ de
-
23.01.2018 En doğru ben değilim!
-
16.01.2018 Sen ne fena çocuksun !
-
09.01.2018 Devrimci geçmişlerimiz için!
-
26.12.2017 Değişirken değişmemek!
-
12.12.2017 Bir Şiirdir Şehr-i Kudüs!
-
28.11.2017 Serkan Öğretmen’in Kitap Listesi!..
-
21.11.2017 Yazı bir işe yaramalı!
-
14.11.2017 Yazsan ne yazacaksın?
-
07.11.2017 “TEOG MEOG”, bu işin sonu yok!
-
31.10.2017 Dün, Takvimde Biter
-
17.10.2017 Ahlat ağacının kokusu ...
-
10.10.2017 İnsan vefasızdır!
-
03.10.2017 Ne olacak bu çocukların hali?
-
25.04.2017 İnsan Hafızası Biriktirir!
-
04.04.2017 Seçilme yaşı 18’e inecek mi bilmem ama !...
-
28.03.2017 Böyle yazılar yazmak hüzün veriyor!
-
21.03.2017 Referanduma giderken
-
14.03.2017 Kederliyim!
-
07.03.2017 Günler geçiyor ama aynı değil!
-
28.02.2017 Kalbiniz acır işte!
-
21.02.2017 ‘’Bozuk Adalet!”
-
14.02.2017 Sen ne diyorsun!
-
07.02.2017 Trump Gelir Trump Gider!
-
31.01.2017 İnsanın Adalet Terazisi!
-
24.01.2017 Hayat alabildiğine aydınlık!
-
17.01.2017 Kırbaç! *
-
10.01.2017 İnsan ve Robotlaşan insan !
-
03.01.2017 Kötülük bu!
-
27.12.2016 Şiir ‘kötülüğü’ yensin!!
-
20.12.2016 Haberler ne haber !
-
06.12.2016 Çocukları koruyamıyorsan kendinden söz etme!
-
29.11.2016 Havana sokaklarında Nazım ve Fidel!
-
22.11.2016 ‘Dostyevskinin köpeği’!
-
15.11.2016 Ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!
-
08.11.2016 Öğrenmenin özgürlüğü!
-
25.10.2016 Özal’dan bugüne başkanlık tartışmaları!
-
18.10.2016 Devlet, ele geçirilecek bir şey midir?
-
11.10.2016 Kalbimi elime alıp üzüm gibi ezesim geliyor !
-
04.10.2016 “Her şey naylondandı o kadar!”
-
27.09.2016 “Çöl kimseyi sevmiyordu!” (Milas Lisesi mezunu bir yazardan ...)
-
06.09.2016 Ruhumuza yapışan kirler!
-
12.07.2016 Suriyeli Göçmenler ve Irkçılık sorunu!
-
28.06.2016 Sıcaklarda, sıcak politika!
-
21.06.2016 Liseli Gençleri anlamak!
-
14.06.2016 Muşlu Ezgi’nin TEOG başarısı!
-
07.06.2016 Bilim Gereksizdir (!)
-
31.05.2016 Siz hiç ‘Siyah Kuğu’ gördünüz mü?
-
24.05.2016 Yalnızlık çoğaltıyor beni!
-
17.05.2016 Nerde kaldı bu demokrasi?
-
10.05.2016 Mor Kındıralar Solmuş! *
-
03.05.2016 Aşil’in Topuğu ve Kanlı Pazar!
-
26.04.2016 Kitap mı Tablet mi?
-
19.04.2016 17 Nisan Gurbet Bayramı!
-
12.04.2016 Eleştirel düşünme(me)k!
-
05.04.2016 Kürk Mantolu Madonna ve Sabahattin Ali
-
29.03.2016 Ömür çoğaltmak!
-
22.03.2016 “Memleket isterim”!
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.