Fikret Çoban

Hayata Dair / Fikret ÇOBAN

Obama’nın yerine seçilen ABD Başkanı Trump’ın ne yapacağı, nasıl bir dünya siyaseti izleyeceği, ben dahil herkesçe merak konusu.

Nerdeyse insanlar kendi ülkelerindeki politik gelişmeleri bir kenara bırakıp Trump ne diyecek ne yapacak noktasında ona kilitlenmiş durumda, antenler Amerikan siyasetine sonuna kadar açık.

 

Tabii yaşadığımız coğrafi gerçeklik, Suriye meselesi, Irak ve Kürt sorunu, İran gerçeği ve ABD’nin vazgeçilmez müttefiki İsrail’in rolü ... gibi politikalardan dolayı ‘Trump’la ne değişecek’ sorusunu bize daha sık sorduruyor.

 

Trump’ı iktidara taşıyan, bana göre ırkçı ama beyaz Amerikalıları ya da dünyayı Amerika’dan ibaret gören Amerikalıları cezbeden söylem, Meksika sınırına duvar örmeyi önermesi, göçmen politikası ve Müslümanlara yönelik tehditkar söylem ve vaatleriydi.

Yani ne kadar aydın, yazar, popüler kişi varsa hepsi Trump karşısında Bayan Clinton’u desteklerken Trump’ın kazanmasına biraz da bu yönden bakmak lazım.

Dünyanın her yerinde ötekileştirici ve ırkçı söylemler hazır bir kitle buluyor.

Hazır bulunulmuşluktan gelen, olana sığınan, işinde gücünde olan, düşünmeden hareket eden insan yığınları çoğunluk arz ediyor.

Böyle bir tablo da Trump gibileri iktidara taşıyor.

Tabii bunun yanında vergilerin yüksek olduğunu söylemesi, kürtaj konusunu eyalet yönetimlerine bırakacağını söylemesi gibi birçok, ortalama seçmeni cezbedecek ifadeler, kimse fark etmese de tabanda sessiz sesiz yer bulmuş.

Fakat Trump’ın esas niyetini ve politikasını açığa çıkaran, Müslüman ülkelerden gelenlerin ABD’ye girişini yasaklayan kararıydı.

Bu karar, abartmadan söylemek gerekirse, İslam’ı başlı başına suç sayan bir politik karardı.

Dünya ayağa kalktı, sadece politik Müslüman örgütleri değil, sosyalistinden komünistine, çevrecisine kadar adalet ve özgürlük üzerine çoğulculuğu savunan herkes Trump’ın bu faşist kararına itiraz ve isyan etti.

Ama neyse ki ABD’de bağımsız yerel mahkemelerin, hukukun olduğunu gösteren, çoğumuzun yüreğini serinleten ve hukuk gerçeğinin iktidar ve politik merkezleri dikkate almayan kararlar verebilmesinin ne olduğunu bize gösterdi.

17 eyalet mahkemesi, Trump’un aldığı bu ‘Müslüman karşıtı karar’ın yürütmesini aynı anda durdurdu.

Daha sevindirici olan, hem Amerika’da hem İngiltere’de milyonlarca insanın, “Hepimiz Müslümanız!” diye sokakları doldurmasıydı.

Londra’da bu sokaklara çıkanlar arasında Belediye Başkanının olduğunu da gazeteler yazdı.

İngiltere İşçi Partisi liderinin, böyle bir durumda ABD ziyaretini iptal edeceğini söylemesi, dünya siyasetinde olumlu gelişmelerin olduğunu da göstermesi açısından nefes aldırıcıydı.

 

Trump da gelse dünyanın ABD hegemonyasına tabi olmayacağını göstermesi ve bu tür ayrımcı-ırkçı politikalara dünyanın neresinde olursa olsun karşı çıkmanın, insan olarak yaşamanın aslında bizim irademiz dahilinde olduğunu göstermesi bakımından öğreticiydi.