- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 31 October 2018, Wednesday 16:58
- 3265 kez okundu
İki ülkede eş-zamanlı iki kriz: 2001 ve 2018
1998’de Doğu Asya’da patlak veren kriz, dünya ekonomisinin “Güney” coğrafyasına yayıldı. 2001-2002’de birbirinden çok uzak iki ülkeyi (Arjantin ve Türkiye’yi) sarsarak son buldu.
Arjantin ve Türkiye bunalımlarının, iki ülkede de IMF programları sırasında başladığını hatırlatayım. Programların ağır toplumsal sonuçları halk muhalefetlerini tetikledi; iktidar değişikliklerine yol açtı. Arjantin’de Peronist hareketin sol kanadından Nestor Kirchner 2003 başındaki başkanlık seçimini kazandı. Türkiye’de ise hükümet koalisyonunu oluşturan üç partinin Kasım 2002 seçiminde parlamentodan tasfiye edildiği; AKP’nin tek parti iktidarının başladığını malûmdur.
Bu iki ülkenin ekonomik kaderleri 17 yıl sonra bir kez daha birleşti: 2018’in ilk yarısı son bulurken uluslararası finans sistemindeki gerilimler, “kırılgan yükselen piyasa ekonomileri” içinde yer alan Arjantin ve Türkiye’yi (şimdilik sadece bu iki ülkeyi) krizlere sürükledi. Arjantin IMF ile bir stand-by anlaşması imzaladı. Türkiye ise (şimdilik) Yeni Ekonomi Programı (YEP) başlığı altındaIMF’siz bir IMF programı oluşturdu.
Arjantin ve Türkiye’nin 2018’deki krizleri, 2001 sonrasında bu iki ülkenin çok farklı iki ekonomik güzergâh izlemesine rağmen gerçekleşti. Bu farklı güzergâhlara göz atalım.
Finans kapitale baş kaldırma mı? Uyum mu?
Arjantin’in bunalımı 1999’da başladı; sert seyretti. IMF programına karşı işçi sınıfının etkili mücadelesi, finans kapitale baş kaldırma ile sonuçlandı. Programa son verildi. Dış borç ödemeleri önce askıya alındı; sonra alacaklıların ezici çoğunluğuyla anlaşıldı; borç yükünün üçte ikisi silindi.
Karı-koca Kirchner’lerin (Nestor ve Cristina Fernandez’in) başkanlık yıllarında (2003-2015’te), finans sermayesinin politika öğeleri açıkça reddedildi: Sermaye hareketlerinde sınırsız serbestlik son buldu; döviz fiyatları piyasaya, yani dalgalanmaya teslim edilmedi. Merkez bankasının bağımsızlığına son verildi; rezervleri Arjantin hazinesi’ne intikal etti. Ekonominin “dolarlaşması” frenlendi.
“Yapısal uyum” reçetelerine de itibar edilmedi; sosyal harcamalar yükseltildi. Dış açıklar son bulurken kamu açıkları yükselme eğilimi gösterdi.
Türkiye’de ise, AKP’nin en azından 2015’e kadar neoliberal programı benimsediğini defalarca yazdım. Bu programın “enflasyon hedeflemesi” reçetesinin sacayağı (özerk merkez bankası, dalgalı döviz kuru, sıkı para politikaları) sadakatle izlendi.
Bu iki (karşıt) politika yönelişinin ekonomik bilançosunu büyüme ve dış denge göstergeleri açısından tabloda karşılaştırıyorum. Dünya ekonomisinin ve sermaye hareketlerinin canlı olduğu 2003/2007 dönemi ile büyük finansal kriz ve sonrası (2008-2015) ilk iki sütunda veriliyor. On üç yılın ortalaması ise son sütunda yer alıyor.
Arjantin’in büyüme temposu ilk dönemde ve on üç yıl ortalamasında Türkiye’nin ilerisindedir. 2008 krizi ve sonrasında büyüme hızı iki ülkede de gerilemiş; Arjantin’in durgunlaşması daha sert olmuştur. 2001 artığı “çürük” Arjantin tahvillerini toplayan “akbaba yatırımcılar” son iki yılda Arjantin’e yüklenmiş; başarılı olmuş; büyüme hızındaki yavaşlamaya katkı yapmıştır.
İki ülke arasındaki çarpıcı fark, dış denge oranlarında gözleniyor. İki ekonominin yapısal farklarını bir yana bırakalım ve tabloda kapsanmayan 1998-2002 yıllarına bakalım: Arjantin ve Türkiye’de cari işlem dengeleri “ılımlı” açıklar vermekte; bu beş yılın ortalaması yüzde 1’i aşmamaktadır.
2003-2007 döneminde ise iki ülkenin dış denge göstergeleri tamamen karşıt yönlerde seyrediyor:Arjantin yüzde 9’a yaklaşan bir büyüme temposunu, milli gelire oranla yüzde 3’lük cari fazla ile hayata geçiriyor. Türkiye daha ılımlı (%7,3’lük) büyümeyi yüzde 4’ü aşkın dış açık ile gerçekleştiriyor.
Ortaya çıkan farklılaşma, ülkelerce izlenen politika karşıtlıklarında aranabilir: 2007 sonrasında Arjantin sermaye hareketlerini ve döviz kurunu denetlemiş, Türkiye ise coşkulu sermaye girişlerine açılmış; döviz kurunu da piyasa güçlerine (dalgalanmaya) teslim etmiştir.
Bank of International Settlements’in ulusal paralar (peso ve TL) için hesapladığı reel efektif döviz kurunun bu beş yılda (2003-2007’de) nasıl seyrettiğini karşılaştıralım: Sermaye hareketlerini frenleyen Arjantin’de ulusal para, beş yıl içinde reel olarak yüzde 5’i aşkın oranda değer yitirmiş; pahalılaşan döviz, dış piyasalarda rekabet gücünü desteklemiş; ekonomi cari işlem fazlası vermeye başlamıştır.
Türkiye’de 2002 sonrasında döviz hareketleri zıt yönde seyretti: Beş yılda 185 milyar dolar yabancı sermaye girdi; “ucuzlayan döviz” ortamı yerleşti; TL reel olarak yüzde 38 oranında değer kazandı. Sonucu özetleyelim: Sanayi sektöründe rekabet gücünün aşınması, kronik ve giderek tırmanan dış ticaret açıkları dönemine geçiş…
Bu yapısal bozulma kalıcı oldu; sonraki dönemlere de taşındı. 2008-2009 krizine ve FED’den kaynaklanan finansal gerilime rağmen TL hâlâ reel olarak pahalıdır; Aralık 2002’yi izleyen on üç yılda yüzde 14 değer kazanmıştır. Arjantin peso’su ise, aynı dönemde tam tersine, reel olarak yüzde 24 değer yitirmiştir.
Emperyalist sisteme kırılgan, bağımlı konumda katılmanın etkili bir yöntemini Türkiye, böylece uygulamıştır. Tablonun son sütununa göz atın: 13 yıl boyunca aşağı yukarı aynı (yüzde 4,5’lik) büyüme tempolarını gerçekleştiren bu iki ekonomiden biri (Arjantin) ortalama olarak dış dengeyi (yüzde 1 oranlık cari fazlayı) sağlayarak dönemi kapatmış; diğeri (Türkiye) ise kronik (yüzde 5’e yaklaşan) ve giderek yükselen dış açıklara mahkûm olmuştur.
Arjantin’in 2018 krizi, Kirchner’ler iktidarının sözü geçen politikalarından kaynaklanmadı. Tam tersine, dönemin sonunda finans kapital ve Arjantin burjuvazisinin ortak saldırısı sonunda iktidarı devralan Mauricio Macri’nin neoliberal fanatizminin eseri oldu.
Türkiye’de ise uluslararası sermaye hareketlerinin yavaşladığı dönem AKP iktidarını sıkıntıya sürükledi; neoliberal modele karşı “mızıkçılık” başladı.
Macri’nin ve AKP’nin 2018 krizleri
Macri, iktidara gelir gelmez “akbaba yatırımcılar” çetesinin alacaklarını ödedi; döviz kontrollerine son verdi; sermaye hareketlerine sınırsız açıldı; büyük çiftçilerin vergilerini indirdi ve kamu açıklarının finansmanında dış borçlanmaya yöneldi. Uluslararası sermaye çevrelerinin, finans basınının, IMF Başkanı Lagarde’ın iltifatlarına mazhar oldu.
Ne var ki finans kapital tahripkârdır; inşacı değil… Neoliberalizmin arızaları hızla ortaya çıktı; “iltifat” dönemi de son buldu. Döviz denetimlerinin kaldırılması ve “dalgalı kur” 2015 sonu ile haziran 2018 arasında dolar fiyatını yüzde 115 (13 peso’dan 28 peso’ya) sıçrattı. Enflasyon ve Kirchner’ler döneminde çok sınırlı tutulan dış borçlar tırmandı. Borç ödeme güçlükleri ortaya çıktı. Merkez bankası politika faizi adım adım yükseltildi; yüzde 60’a ulaştı. Net sermaye çıkışı başladı. Rezervlerdeki erime, döviz fiyatını frenleyemedi. Macri, hızla IMF’ye gitti.
Stand-by anlaşması ve IMF programı bildiğimiz öğeleri, somut hedefler belirleyerek içeriyor: 2019 sonunda kamu maliyesinde faiz dışı fazla sıfıra çekilecektir. Milli gelirin yüzde 2,6’sı oranında kemer sıkma söz konusudur. Kısılacak masraf, artırılacak vergi kalemleri tek tek belirlenmiştir. Döviz kuru dalgalanmaya bırakılacak; rezervler eritilmeyecektir.
Ücretlerin fiyat artışını izleyemeyeceği; dolayısıyla iç talepteki çöküntünün enflasyonu ve cari açığı frenleyeceği umuluyor. Ekonominin 2018’de yüzde 2,6; sonraki yıl yüzde 1,6 oranlarında küçüleceği öngörülüyor.
IMF kredisi 57 milyar dolara çıkarıldı; 15 milyarlık ilk dilim ödendi. IMF kredilerinin tarihsel rekoru kırıldı. Toplamı, 2019 Arjantin milli gelirinin yüzde 14’üne ulaşıyor. Üç yıla yayılacak; program hedeflerinin gerçekleşmesine göre dilimler halinde ödenecektir. Ve büyük ölçüde Arjantin dış kredilerinin döndürülmesine tahsis edilecektir.
Damat Albayrak, belki de, “Arjantin oranında IMF kredisi alsak bize 100 milyar dolar düşer; bizim YEP de benzer hedefler içeriyor; niye başvurmayalım…” diye düşünmektedir.
Bu tür bir “tahayyül”, YEP’i pek fazla ciddiye almayan ve Körfez dünyasından sınırsız beklentiler içinde olduğu anlaşılan Cumhurbaşkanı’nca herhalde makbul görülmeyecektir.
Korkut BORATAV
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.