- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 28 January 2019, Monday 8:31
- 7753 kez okundu
Günübirlik Bir Ziyaretin Ardından…
BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
Yazları Ege'nin ışıl ışıl güneşine alışkın olan biz Egeliler, iliklerimizi bile donduran bu soğuklarda, bitmek bilmeyen sağanak yağmurlarla daha çok evlerimize kapandık. Civardaki çevre dağlara yağan karın soğuğu ve üstümüze çöken bu kapalı, gri gökyüzü insanı mutsuz ediyordu. Hayata, insanlara, yoğunluğa kısa bir molanın tam zamanıydı. İşte bu kasvetli havalarda, denizin kenarındaki sarı kumlarda yalınayak yürüdüğümü hayal ediyor, mis gibi deniz kokusunu özlüyordum. Sakin bomboş sahilde durmalı, öylece uçsuz bucaksız denize, martılara bakmalıydım. Kilometrelerce uzakta olmasına rağmen deniz beni çağırıyordu. ''Gel de hasret giderelim'' diyordu.
Ege'den uzakta yaşadığım yıllarda, ilerde bir gün gidip görmek için Ege sahillerini araştırırken İzmir'den hemşire bir arkadaşım ''ben Kıyıkışlacıklıyım. Şirin, küçük bir köy. Mutlaka git gör. Güzel bir yer'' demişti. İşte o gün bugündür Kıyıkışlacık, dağarcığımda bir kenarda öylece saklıydı. Bir cumartesi günü, beklenildiği gibi hava yağmurlu değildi, güneş bulutların ardından nihayet bize yüzünü göstermişti. Eşime ''hadi çıkıp bir yerlere gidelim ''dedim. Biz planlar yaparken hayat beklenmedik zamanlarda pat diye kendi planlarını karşımıza çıkarıveriyordu. İşte o nedenle bazen de hayatı öylesine içimizden geldiği gibi, ertelemeden, spontene yaşamak gerekiyordu. ''Ören'e ya da Kıyıkışlacık'a sahile gidelim'' dedim. Eşim şaşkın bir halde nereye nasıl gideceğimizi daha anlayamadan çoktan sırt çantalarımızı almış yola çıkmıştık bile. Herşeyi öylece bırakıp evden çıktık ve direk Milas araçlarına bindik. Oradan Kıyıkışlacık'a nasıl ulaşacığımızı bile bilmiyorduk ama bu çağda illa ki bir araç bulunurdu, dağ başında kalmayacaktık ya.
Şehirlerarası uzun yolculukları seviyordum. Ruhunuzu dinlendirmek, kafanızı dayadığınız aracın camından, hızla kayıp giden ağaçları, tarlaları, kiremitli evleri seyretmek insana huzur veriyordu. Yatağan'dan sonra yemyeşil tarlalar, ağaçlar sular içindeydi. Sisli bir havada, ıssız sakin yerlerden geçmek insanı dinlendiriyordu. Sadece doğa vardı.Geçtiğimiz yollarda insanoğlu kuytuya çekilmiş, çimenler, tarlalar, toprak, ağaçlarla başbaşa kalmıştı. Müthiş dinlendiriciydi. İnsanın en sıkıldığı zamanlarda yüzünü doğaya dönmesi kadar güzel birşey yoktu. Doğa dağlarıyla, güneşiyle, deniziyle her zaman kurtarıcımızdı.
Milas'a vardığımızda, çevre beldelere araçların kalktığı, şehiriçindeki eski otogarda indik. Bir önceki Kıyıkışlacık arabası daha biraz önce kalkmıştı. Bir sonrakine 1,5 saat vardı. Milas, Güllük, Ören, Söke vb her yere ulaşımın çok kolay olduğu bir yerdeydi. ''Beklemek yerine istersen gel Ören'e gidelim'' dedi eşim. ''Hayır'' dedim ''ben ne zamandır Kıyıkışlacık hayalleri kuruyorum. Buraya kadar gelmişken vazgeçmeyelim''. Uzak da olsa Kıyıkışlacık'ı görmeden dönmeyecektim. Ilık güneşli bir havada beklerken eski otogarda çaylarımızı yudumladık. Şoförlerden araçlardaki tabelalarda yazan civardaki beldeleri de öğrendik tek tek. 14.45 te nihayet Kıyıkışlacık aracı kalktı. Kış sezonu olduğu için Kıyıkışlacık arabaları geç kalkıyordu. Biz hariç arabada sadece iki kişi vardı. Bunlardan biri de Kıyıkışlacık'tan 6 km daha ilerideki Zeytinlikuyu'dan hergün Milas'a liseye gelip giden bir kız öğrenciydi. Yol boyunca sorularımla onu sohbete dahil ettim. ''Zeytinlikuyu'ya da bekleriz'' dedi. Araba o kadar çok gıcırdıyordu ki, eski taş yollarda sallandıkça Kıyıkışlacık gözüme artık çok uzak gelmeye başlamıştı. Bu keşif macerasına çıkarkenki tutkum, heyecanım neredeyse yavaş yavaş kaybolmak üzereydi. Dümdüz ovanın ortasındaki ince bozuk bir yolda ilerliyorduk. Ovakışlacık köy meydanındaki köylülerin önünden geçtik. Ege'de köyler, köy hayatı hep birbirine benziyordu. Erkekler kahvede oturmuş pişti oynuyor, kadınlar çiçekli şalvarlarının altına lastik çizmeleri giymiş inekleri besliyordu. Kapı önlerindeki demir güğümler, sağılmış inek sütlerini bekliyor, traktörler yanımızdan geçiyordu. Heybetli çamların, sık zeytin ağaçlarının arasında ilerliyorduk. Çok uzakta nihayet deniz görünmüş, beyaz beyaz villalar sıra sıra dizilmiş, caanım yemyeşil tepelerde taş yapılar tesbih tanesi gibi sırıtıyordu. İşte orası Bodrum Güllük, tam karşı kıyısındaki küçük köy ise Kıyıkışlacıktı. Kıyıkışlacık'a yaklaştıkça, tarihe, yüzyıllar öncesinden hala günümüze kadar ayakta kalmış olan antik yapılara merakı olanları cezbedecek İASOS tabelaları vardı. İASOS, denizin yanıbaşında, göğe uzanan sütunlarıyla geniş bir yarımada üzerinde öylece duruyordu. Ege'de ocak ayında bile yemyeşil olan çimenlerin, zeytin ağaçlarının arasında köylüler, inekleriyle bu tarihi kalıntıların içinden gelip geçiyordu. Nihayet Milas'tan 28 km sonra, girişteki bazı evlerin arasındaki arsalarda bağlı olan ineklerin, köy olduğuna dair tek işaret olan Kıyıkışlacık'a vardık. Küçük dar bir sokakta, bir kahvenin önünde araba durup içindeki yolculardan biri indiğinde ''Kıyıkışlacık burası mı'' diye sorduk şoföre. ''Evet'' dedi. Gelmeden önce bu balıkçı köyü hakkındaki bilgilere internetten bakmıştık, sahilde restaurantlar kafeler var diyordu ama biz arabadan görememiştik. ''Sahili nerede'' diye sorduk ''az ileride'' dediler biraz önceki dönemeçte yanından geçtiğimiz ineklerin olduğu tarafı tarif ederek. ''Birşeyler yiyebileceğimiz restaurant var mı orada'' ''Var,var'' dediler, gayet kendilerinden emin bir şekilde. Lakin kış sezonu olduğu için lokantaların çoğu kapalıydı. Sahile doğru merakla yürürken martılar tepemizde uçuyor, denizden tekne sesleri geliyordu. İşte günlerdir özlediğim deniz tam dibimdeydi. Kıyıda balıkçı tekneleri motorlar diziliydi yanyana. Puslu ve kapalı havaya rağmen yağmurluklarını ve botlarını giymiş balıkçılar ağları onarıyordu. ''Balık var mıdır bu havada'' diye sordum bilgi almak isteyen merakımla. 'Fırtınaya bağlı'' dedi ikisi de ellerini ağlardan, gözlerini yaptıkları işten ayırmadan. ''Rastgele'' deyip yanlarından ayrıldık. Teknelerin hemen karşısındaki Kıyıkışlacık Kalesi, Güllük evlerini, uçsuz bucaksız masmavi denizi, en tepesinde rüzgarda uçuşan Türk bayrağıyla selamlıyordu. Sahilden hemen başlayan zeytin ağaçlarının arasından, doğa yürüyüşü yaparak, tepeye Kale'ye tırmanmak benim gibi bir doğaseveri daha çok heyecanlandırıyordu.
Teknelerin olduğu kıyı boyunca püfür püfür esen rüzgarda öylece yürüdük sahil boyunca. Karşı yakada liman, limanda tankerler, yük gemileri vardı.Denizin bu yakası ise öyle sakindi ki, kanat çırpmadan süzülen martıların, üzerinde sallanan teknelerle hafif hafif dalgalanan denizin hışırtısı duyuluyordu bir tek. Balıkçı teknelerinin ve kafelerin bitiminde, eskimiş, artık işe yaramayan bir sürü tekneyi ilk kez bu kadar yakından görüyorduk. Kıyıkışlacık'ın bu tarafı eski tekne müzesiydi sanki. Yan yatmış, ters dönmüş öylece duruyor, ömürlerinin bitmiş bu son günlerinde, karadan Güllük sahilini seyrediyorlardı. Erkek olduğu için midir bilemem bu eski tekne hurdaları eşimin daha çok ilgisini çekti. Boyaları silinmiş, ahşapları çürümüş bu teknelerle resimler çekildi. Ben ise denizin, bu sessiz sakin küçücük köyde verdiği huzurla ilgileniyordum. Açık olan tek tük mekanlardan balık fiyatları aldık. Küçük balıkların çoğu sabahtan bitmişti. Kasalarda tek tük büyük balıklar kalmıştı. Çok meşhur olmuş rağbet gören mekanlardan ziyade samimi, doğal, rahat edebileceğimiz küçük salaş bir yer arıyorduk. Hafif atıştırabileceğimiz tost tarzı birşey bile yoktu sahilde. Köyün girişinde yolun sağında bir kahvaltı mekanı olduğunu söyledi köylüler. Kıyıkışlacık'taki tek kahvaltı yeri bu küçük barakadan oluşan Elif'in Yeri'ydi. İçeri girdiğimizde çakıl taşlı bahçe zeminde, ahşap masalarda ailecek komşularıyla çay içiyorlardı sıcacık kuzine başında. Bir kış günü, bir sahil köyünde biz de o kuzinenin başında ısındık. Mekanın işletmecisi köyün tek taksi durağı İASOS Taksi Durağı'nı arkadaşlarıyla kuran Kayahan Bey'di ve günümüz esnaflarında artık pek kalmayan bir misafirperverlikle, insanı hayrete düşürürcesine, kendi yedikleri kek, pasta ve kısırlardan hemen bizlere de ikram ettiler. Hoşsohbet, iyi karşılayan bir aile mekanıydı. Çay eşliğinde kuzine başında ikramlıkları ve gözlemelerimizi atıştırdık. ''Bundan 15 sene önce Kıyıkışlacık daha güzel, daha hareketliydi'' dedi Kayahan Bey. ''Artık eski yoğunluğu, kalabalıklığı kalmadı. Zamanla ziyaretçiler azaldı'' dedi. Belki de köyün bu sezonda tek ziyaretçisi biz olduğumuz için bu kadar hoş sohbetle karşılanmıştık. Ücretlerini bile almadıkları çaylarımız için teşekkür ederek ''yaza tekrar ailece gelmeyi düşünüyoruz. Şu an günübirlik keşfetmeye geldik'' dedik.
Gitmek isteyenlere tavsiye ederim. Yolunuz Kıyışlacık'a düşerse hemen girişte sağda Elif'in Yeri'nde oturup birşeyler atıştırıp Kıyıkışlacık'ın yerlilerinden Kayahan Bey'le sohbet edin. İASOSun küçük antik tiyatrosunun basamaklarında oturun. Yüzyıllara,yağmurlara inat göğe yükselen sütunlarına bir sarılın. Patikadan Kale'ye çıkıp en tepede Hristiyan Bazilikası'ndan Kıyıkışlacık'a bir bakın. O tarihin insanları bu tepede toplanıp dini ayinler, törenler yapmış; tarihe bir de siz tanık olun. Kale'nin en tepesine çıkıp yüzünüzü Bodrum sahiline dönerek kollarınızı açıp denizi koklayın. Yüzünüze çarpan rüzgara inat güneşi kucaklayın ve benim için bir de denizin kokusunu ciğerlerinize doldurun. Tepedeki yemyeşil çimenlerden aşağı inerken ocak ayında açmış mor dağ lalelerine dokunun. Aşağı indiğinizde Kıyıkışlacık'ın sol yanındaki en uca kadar yürüyün. Taşlara usul usul çarpan dalgaları dinleyin. Yakınlardan arabalarıyla gelmiş,s eyyar kamp sandalyelerinde sahilde başbaşa mangal yapan haftasonu aşıklarıyla selamlaşıp Batı Limanı'ndaki KULE’yle tanışın bir de. Kıyının yanıbaşında, denizin ortasında, yüzünü denize dönmüş, uçsuz bucaksız maviliğe kollarını açmış, Kıyıkışlacık'ı bekleyen Kule'yle de selamlaşın. Ben günübirlik bu hafta sonu kaçamağında öyle yaptım. Size de tavsiye ederim. Sahilin en ucunda durmuş, önümde tamamen masmavi deniz.. ayağımın dibinde dalgalar.. ufukta harikulade bir günbatımı.. Kule'ye coşkuyla sevinçle el salladım. Piri Reis tarafından Osmanlı zamanında da olduğu yazıyordu kulenin. Orada tek başına, mağrur bir şekilde denize kucak açıyor, dalgalarla dans ediyordu hergün. İşte yolunuz Kıyıkışlacık'a düşerse birgün, Bodrum Güllük'ün tam karşı kıyısında, denizin ortasında duran o harika kuleye benden de kucak dolusu selam söyleyin. O kıyıda öylece durup kendisini, kıpkızıl ufku, batmak üzere olan güneşi ve o büyüleyici harikulade manzarayı seyrederken bir tek duyulan dalga seslerini dinleyin bir de..
Aysun ÇUBUK
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.