- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 11 June 2020, Thursday 10:18
- 4838 kez okundu
OĞUZ OYAN / sol.org.tr
Geçtiğimiz haftasonu, başyücenin "içine sinmediği" için sokağa çıkma yasağı iptal edildi. Ortaya çıkan kucak kucağa manzaranın "beyefendinin" içine sinip sinmediğini, sinmediyse bundan bir sorumluluk duyup duymadığını bilmiyoruz. Ama şimdiye kadar hiçbir konuda siyasi bir sorumluluk üstlenmediğini, sadece suçüstü durumlarında keskin bir viraj almak gerektiğinde "yanılmışız, Allah bizi affetsin"den ibaret, millete değil ama "öbür dünyaya" yönelik bir nedamet (pişmanlık) kıpırtısı gördüğümüzü biliyoruz. Ama bunlar hiçbir zaman gerçek nedametler de olmadı, her birinden "Allah'ın lütfu" sayılan yeni fırsatlar çıkarıldı.
Şimdiki Covid-19 salgınından da, eğer kuvvetli bir ikinci dalgaya neden olunmazsa, gene bir fırsat çıkarma peşine düşüleceğinden emin olabiliriz. Salgına karşı çok başarılı bir mücadele verildiği hikayeleri zaten epeydir tedavüldedir. Kaldı ki ikinci dalga çıkarsa bile suçlanacak kesim bellidir: Vatandaş (veya "bir kısım vatandaş"!) uyarılara kulak asmamıştır!..
Şimdi burada bir ayraç açıp vatandaşın davranış biçimlerine değinelim.
Birincisi, geniş kitleler son üç ay içinde ya çalışmaya (yani ekmeği sağlığa yeğlemeye) mecbur kalmışlar ya da kapanan işyerleri ve işsiz kalan geniş kitleler bakımından bu seçeneklerden ikincisine gönülsüzce zorlanmışlardır. Genelde çalışmak durumunda kalan sanayi ve maden işçilerinin sağlık koşullarını iyileştirmek bakımından işveren gereğini yapmamış, AKP iktidarı da kural koyma/denetleme görevlerini savsaklamıştır.
İkincisi, Türkiye'de AKP devleti halkın geçim koşullarını tahrip eden bir dizi kısıtlayıcı karar alırken, şiddetli bir istihdam krizi patlak verir ve işsizlik/ gelir erozyonu belaları hanehalklarını vururken, onların geçim düzeylerini güvenceye almak için kolunu bile kıpırdatmamıştır. Düne kadar 260 milyar TL'yi bulduğu söylenen yardımın sadece 11,5 milyarı (yüzde 4,4'ü) işsize ve yoksul hanelere aktarılmıştır. (Bu desteğin 6 milyar tutarındaki bölümü 4,5 milyon çalışana giderken, 5,5 milyarının da 4 milyon yoksula gittiği söylenmektedir). Damat Albayrak'ın dün (8 Haziran) açıkladığı 20 milyarlık ek destek paketi de sadece şirketler kesimine yani sermayeye yöneliktir.
Emek kesimine yapılan desteklerde bile sorunlar vardır: (i) Bu ödenekler bütçeden değil, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yapılmaktadır. Dolayısıyla, yeni olan ve sadece 441 milyonda kalan Nakdi Ücret Desteği dışında, bir sigorta fonunun olağan işleyişine girer. (ii) Bu tür Fonların işleyiş mantığı, olağan dönemlerde prim toplayıp, kriz dönemlerinde muslukları açmaktır. (Otomatik istikrar fonu işlevi). Oysa Fonun 132 milyarlık bakiyesini harekete geçirmek asla iktidarın gündeminde değildir. (iii) Her üç destek ödeneğini kişi başına ayrı ayrı oranlarsak, ödenen ortalama Kısa Çalışma Ödeneği için 1573 TL'dir (oysa asgari 1750 TL düzeyinde olması gerekirdi); Nakdi Ücret Desteği 504 TL'dir, oysa 1168 TL olmalıydı); İşsizlik Ödeneği 1.235 TL'dir; oysa, bu ödeneğin asgari düzeyi bu kadardır! Sonuç: Kişi başına ortalama ödenek tutarları yasal tutarların altındadır. Bu sorun acaba çözülecek midir? Ne yazık ki, DİSK dışındaki işçi sendikaları konfederasyonları ne İşsizlik Sigortası Fonu'na sahip çıkmakta, ne de herhangi bir temel emek geliri veya aile sigortası kavramını savunmaktadırlar.
Üçüncüsü, eğilimleri mutlaklaştırma güdüsünün tüm toplum kesimlerini kavrayacak biçimde oldukça yaygın olmasının doğurduğu sorunlardır. Bilgi açığıyla da doğrudan orantılı olarak, başlamış süreçlerin çok uzun olmayan belirli bir vadede nihai sonucuna ulaşmış olacağı algısı çok kolayca yerleşebilmektedir.
Bu konuda bir deneyimimi paylaşayım. 1990-91 yılında AÜ SBF'de Maliye Bölümü dördüncü sınıf öğrencilerine Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) dersi vermekteydim. (Evet, bir zamanlar böyle bir derse konu olabilecek kadar önemli bir KİT sektörümüz vardı). Türkiye'de özelleştirme 1986'da başlamış, ancak 1989'da Çimento Fabrikalarının bir Fransız KİT'ine satılması dışında dişe dokunur bir gelişme olmamıştı. Gürültüsü çoktu ama uygulama (açılan davaların da etkisiyle) ilerlemiyordu. İlk derste bir tartışma açtım ve öğrencilere "KİT'leri özelleştirme programının neresinde olduğumuzu" sordum. Ortaya çıkan baskın görüş, özelleştirme sürecinin çoktan tamamlanmış olduğu doğrultusundaydı!! Oysa bırakın 1990 yılını, 2002'de bile KİT özelleştirmesinin boyutu bugün ulaşılan toplamın yüzde 12'sine ancak ulaşabilmişti!
Üç aylık karantina döneminin sıkıntıları, ısınan havaların kitleleri kapalı ev mekanları dışına itmesinin etkileriyle de "eğilimleri mutlaklaştırma" davranışına yeni öznel tercihler eklenmiş durumdadır. İktidardaki karar alıcıların (?) bunların ne kadar farkında oldukları kuşkuludur. Kaldı ki, günlük enfekte olan sayısının önce binin altına, sonra da 700'lere inmesi, elbette bu arada ekonominin sıkıştırması, iktidar çevrelerinde de bu eğilimi mutlaklaştırma davranışına güç vermiş gözükmektedir. Birkaç gün içinde günlük bulaş sayısının yeniden 900'ün üstündeki banda yerleşmiş bulunması, Haziran'daki tam açılıp-saçılmayla bunun tekrar binin üzerine çıkma olasılığının belirmesi, yeni alarm işaretleridir.
Buna bir de, azgelişmiş kültürlerde virütik hastalara bile "geçmiş olsun" ziyaretinde bulunmayı, virüsten ölenlerin cenazesine topluca katılmayı, Umre'den dönenlere el öpme ziyaretleri gerçekleştirmeyi, düğün/dernekten vazgeçmemeyi ve buna benzer bir sürü toplumsal ritüelin sağlık kaygılarının önüne geçmesini eklerseniz, resim tamamlanmış olur.
Türkiye ikinci dalgaya hazır mı?
Bir: Sağlık sistemi bakımından. Burada ilk dalgadaki "rahatlığın" bulunamayacağı koşullar oluşabilir. Hastanelere daha kitlesel başvuruların yolu açılırsa o çok övünülen sağlık sistemi yetersiz kalır. Türkiye'de 10 bin nüfusa düşen hastane yatak sayısı bakımından 2002'de 24,8'den 2018'de ancak 28,3'e çıkılabilmiştir. (Sağlık Bakanlığı, Sağlık İstatistikleri Yıllığı, 2018, s.119-24) Bu da, özelleştirme programlarıyla hasta yatağı sayısı son 40 yılda üçte bire düşerek çökmüş durumdaki ABD (28), İtalya (32), İspanya (30) ve Birleşik Krallık (25) ortalamalarındadır. Ayrıca, önemli kayıplar veren ve çok yoğun bir çalışma ve özveri döneminden çıkan sağlık çalışanlarının yorgunluğunu dikkate almadan "salgınla başetme" programında başarı sağlanması mümkün olmayabilir. Bu arada yazlıkçıların ve tatilcilerin sağlık altyapısı çok yetersiz olan sahil beldelerine akın etmekte olduğu düşünülürse, ikinci dalgayı karşılama koşullarının ilkbahar aylarından çok daha çetrefil olacağını tahmin etmek güç değildir. (Bu arada Sağlık Bakanlığı'nın Kovid-19'dan ölenlerin 65 yaş altındaki çalışan grupta yoğunlaşmasıyla Türkiye'nin başka ülkelerden ayrıştığı yönündeki ilk açıklamaların son zamanlarda değiştirilerek, ölenlerin yüzde 93'ünün 65 yaş üstü grupta olduğunu açıklaması da ciddi bir güven sorunu yaratmaktadır).
İki: Toplum psikolojisi ve kentsel çevre bakımından yeni bir eve kapanma döneminin başlatılması olanağı tüketilmiş olabilir. Toplum psikolojisini etkileyen önemli bir neden de Türkiye'de iklim ve sağlıksız mekan/kent koşullarıdır. Yeşil alanları yok edilmiş kentler, insanları dar alanlara sıkışmaya mahkum etmektedir. Bunlar illa AVM'ler değildir; onların dışındaki nefes alma yerlerinin de son derece daraltılmış olmasıdır.
Üç: İstihdam krizi bakımından. Ekonomiyi Mayıs'tan itibaren yavaşça, Haziran'dan itibarense hızla açmanın temel nedeni, ekonomik krizin çok çeşitli boyutlarıyla (şiddetli ekonomik küçülme, aşağıya giden ihracat, istihdam krizi, şirketler kesiminde önemli tahribat, vb.) vuruyor olmasıdır. Ama bunların içinde siyasi ve sosyal sonuçları bakımından en sert vuracak olanı, şiddetli bir deprem etkisindeki işsizlik ve istihdam krizidir. İstihdam krizi sadece işsiz sayısının katlanmasından ibaret değildir; işsiz kalmayanların da önemli gelir kayıplarına uğramaları, çalışma koşullarının kötüleşmesidir. Bunun doğrudan türevi de bir sosyal kriz olacaktır.
İstihdam krizi o kadar şiddetlidir ki, sosyal destek programlarını takviyeyi düşünmeyen iktidar açısından ekonomiyi açmaktan başka seçenek kalmamıştır. Bu nedenle, şimdiye kadar örtük bir biçimde uygulanan "kısmi sürü bağışıklığı" yönteminin, artık açıkça uygulandığı bir döneme geçilmiştir. Umarım bundan sonra işimiz dualara ve hocalara kalmaz.
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.