- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 09 July 2021, Friday 13:40
- 2145 kez okundu

Konuk Yazar...
Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
ÇAĞDAŞ GÖKBEL / sol.org.tr
Sinsi bir düşman ilerliyor, karanlığın ardına saklanıp sahte kostümler ve maskeler giyerek sosyalizm rolü yapıyor. Irkçı dilin yayılmasında en kullanışlı ajan kim? Doğru tahmin! ‘Gazeteci’! Kuzu postunu üzerinden atıyor ve topluma yumuşak bir dille ve sırtını yasladığı sözde erdemleriyle koyu bir zehri zerk etmeye devam ediyor. Bir tarafta namuslular, diğer tarafta hırsızlar; hepsi birden kendisine gazeteci diyor. Sözüm elbette ki bu kirli düzende temiz kalabilenlere değil. Onlar, bu topluma kendilerini bir türlü gazeteci olarak kabul ettirememiş gerçek gazeteciler.
Bir Youtube kanalında Suriye meselesinde sözlerine güvendiğim bir ismin vahim açıklamalarına kulak kabartıyorum. Irkçılık dolu bu sözleri dinlerken ‘dilin bir kez daha kemiğinin olmadığının’ farkına varıyorum. Kendisinin sosyalist olduğunu defalarca yineleyen bu gazeteci: ‘Yıllardır Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin misafirlik sürelerinin dolduğunu ve ülkeye geri dönmeleri gerektiğini’ ifade ediyor. Bunu söyleyen sosyalist, bir ‘İyi Partili’ olsa gerek. Bu sözlerin hemen ardından gelen ‘Suriyelilerin pek çoğunun cihatçı olduğunu’ iddia eden ifadeleri, öfkeyle cihazı kapatmama yetiyor. Suriyeli göçmenlerin cihatçı olduğuna ilişkin elinde hiçbir veri olmamasına rağmen, bizzat ülkemizi yöneten barbarların çıkardığı savaştan ötürü ülkemize sığınan insanların çoğunu terörist olarak nitelendiriliyor (sözde gazetecimiz)1. Güzel; sosyalizm maskesini takarak her türlü ırkçılığın yapılabileceğini bu şekilde öğrenmiş oluyoruz. Tüm bu çirkin dilinize bir de ‘devrimciyim’ ibaresini eklerseniz muhtemelen ‘sütten çıkma ak kaşık’ olursunuz. Devletin istatistik tekeline ulaşabilme imkânı olmayan bir gazetecinin savaştan kaçan tüm insanları korkunç bir zan altında bırakması, Türkiye’deki faşist grupların ekmeğine yağ sürmektir. Zaten Türkiye’deki göçmenlerin çoğu Suriye kökenli değil. Ayrıca Türkiye’de bu insanlar için şaraptan şelalelerin aktığı bir cennet değil. ‘Beğenmiyorlarsa ülkelerine dönsün’ diyebilirsiniz. Öyleyse benzer bir dil yurt dışındaki Türklere karşı kullanıldığında şikâyet etmek yok! Kemal Okuyan’ın TKP’nin Ankara mitinginde söylediği gibi: ‘Sen milliyetçilik yaparsan kardeşim, karşı tarafın milliyetçiliğini (ırkçılığını) beslersin’.
Türkiye’de yaşayan bir göçmen ya da mülteci tahayyül edemeyeceğimiz koşullarda yaşam savaşı vermektedir. Bu insanlar, hasta olmaktan korkarak ve belgesiz bir biçimde kölelik koşullarında çalıştırılmaktadır. Zaten, medeni ve yüce Batımız bölgesel savaşları ve ekonomik krizleri çoktan fırsata dönüşürmüş durumda. Sözde mültecilerden çok rahatsız olanlar, mültecilerin etinden, derisinden ve kanından beslenmektedir. Nedense televizyonlarda ve başımızın yeni belası ‘yeni medyada’ boy gösteren gazeteciler, mazlum insanları iliklerine kadar sömüren vahşi patronları bir kez olsun dillerine dolamıyor. Aynı patronlar iliklerine kadar da bizim insanımızı sömürüyor. Demek ki Suriyeli, Pakistanlı, Afgan, Bangladeş, Gana ve Nijeryalı bir işçiyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir işçi aynı sınıfta ve aynı safta yer alıyor. İnsanların eğitimsiz olması ya da kültürel olarak toplumla uyum sağlayamamaları çaresizliğe terk edilmiş bu insanların sorunu değil. Hepimizin sorunu; en başta da devletin sorunu! Hastaneye gidemeyen ve bir gün bile nitelikli eğitim imkânına kavuşamayan insanlardan toplumunuza uyum sağlamasını bekliyorsunuz.
Hüseyin 31 yaşında ve ülkesi Pakistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış bir göçmen. Sosyalist gazetecimize göre Hüseyin katıksız bir cihatçı olabilir. Oysa Hüseyin’in sözleri gayet insani ve hepimizin ortak sorunlarına işaret ediyor. "Hastaneye gidemiyorum. Çünkü hiçbir kaydım, hiçbir belgem yok. Allah'a şükür şimdiye kadar öyle büyük bir rahatsızlık geçirmedim. Sadece bir kere film çektirmem lazımdı. O zaman da bir hastaneye 900 TL vermek zorunda kaldım. Hastalanmayayım diye dua ediyorum."2 Hüseyin’e belge vermiyorlar. Çünkü, Hüseyin’i köle emeği olarak kullanmak yerli ve milli sermaye sınıfımızın işine geliyor. Hüseyin ve milyonlarca Türkiyeli emekçi belki de dünyanın en zengin ülkesinde en kötü şartlarda ölümle burun buruna yaşamaya zorlanıyor. Ülkenizin zengin bir ülke olmadığına inanıyorsanız, Veyis Ateş ve Hadi Özışık gibi şahısların iç ettikleri paralara bakın. Onların lüks yaşamına harcanan her para, sizin çocuklarınızın çalınan geleceği. Buna rağmen faturayı Suriyeli mültecilere kesecekseniz, en acilinden vicdanınızla yüzleşmeniz gerekiyor demektir. Veyis ve Hadi sadece suyun yüzüne vuran müsilaj demetleri. Derinlerde Türkiye halkının alın teriyle yarattığı değerler yağma ediliyor. Bu rakamları öğrenseydik muhtemelen sadece dudaklarımız uçuklamazdı.
Dünyanın her yerinde öfke birikiyor! Sermaye sınıfı, biriken bu öfkenin farkında ve ellerinin altında kullanabilecekleri ve tecrübe sahibi oldukları silahlar var. Tıpkı II. Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi bize benzemeyen, bizim gibi davranmayan ve toplumun temellerini dinamitleyen sabotajcılara inanmamızı istiyorlar. Bunu bir faşist söylediğinde propaganda etkisi sınırlı oluyor. Ancak bu yalanı ‘sosyalizm’ maskesi takmış bir ajana söylettiğinizde toplumu ‘sabotajcı göçmen’ imgesine rahatlıkla inandırabiliyorsunuz. Peki, dünya halklarına gerçek sabotajı kimler yapıyor? Emperyalist bir ülke olarak İngiltere. Evet, hepinizin gitmeyi istediğiniz o refah ve demokrasi beşiği ada ülkesi, gerçekte yoksul ülkelerin kanını emen bir vampir. ‘Britanya yoksul ülkelerin doktorlarını ve hemşirelerini avlayan bir parazittir’. Patrick Cockburn, attığı bu başlıkla İngiliz sermayesini can evinden vurmuş gibi görünüyor. Cockburn yazısında, İngiltere’nin yoksul ülkelerden doktor ve hemşire getirterek bu ülkeleri tükettiğini söylüyor. Tıp eğitiminin maliyetleri düşünüldüğünde, sermaye için en faydalı yöntemin ülke dışından doktor ve hemşire getirmek olduğuna karar vermişler. Ülke içerisinde yapılacak yüksek düzeyli eğitim yatırımlarına göre bu yöntem sayesinde İngiltere milyarlarca Sterlin kazanmış oluyor. Peki, böyle bir tabloda kim kaybediyor? Bin bir zahmet ve emekle doktor yetiştiren fakir ülkeler adeta can çekişiyor. Bu yüzden koronavirüs salgını bitse bile yeni salgınlara hazır olmanın zamanı. Zira, bu ülkelerin yetersiz kalan sağlık sistemleri insanlarını tedavi etmekten çok uzak. BioNTech’in kurucusu Uğur Şahin’in patent açıklaması tüm bu bilgiler ışığında daha bir anlamlı hale geliyor. Sağlık sistemleri tamamen çökertilen ülkelerin patent kaldırılsa bile aşı üretemeyeceğine inanıyor Uğur Şahin. Tabii gerçeği bu yolla söylemeyi asla tercih etmiyor. Oysa gerçekler daha büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuza işaret ediyor.
“Örneğin 20 milyon insanın günde 1,25 dolardan (yaklaşık 10 TL) daha az bir gelirle aşırı yoksulluk içinde yaşadığı Kenya, BK'ye göç eden her doktor için 518 bin ve her hemşire için 339 bin dolar (yaklaşık 4,5 ve 3 milyon TL) kaybediyor. Britanya sıtmayla mücadele etmek ve bebek ölümlerini azaltmak için Gana'ya önemli miktarda yardım sağlıyor fakat Britanya'nın eğitimini Gana'da tamamlamış 293 doktor istihdam ederek tasarruf ettiği 65 milyon sterlin (yaklaşık 785 milyon TL) bu miktarı aşıyor, üstüne burada çalışan 1 bin 21 Ganalı hemşire sayesinde de 38 milyon sterlin (yaklaşık 460 milyon TL) tasarruf ediyor.”3
Öyleyse bu yazıdaki ilk sonuca ulaşabiliriz. 1- Bugünün sermayesi, mültecilerin/göçmenlerin köle emeğine muhtaçtır. Mülteciler ise sadece sömürü için değerlendirilmiyor. Lütfen buradaki sömürünün şeklini geniş düşünün. Bir doktorun, mühendisin zihin emeği de aynı biçimde sömürülüyor ve bunun sonuçları nitelikli/kalifiye insanlarını kaybeden ülkeler için çok ağır. “Bu herkes için kötü bir haber. Kovid-19 kadar bulaşıcı bir hastalıkla uğraşırken, herkes güvende olana kadar kimsenin güvende olmadığını söylemek bir klişe haline geldi. Buradaki ana fikir, zengin ülkeleri aşı tedarikini tekelleştirmekten caydırmak ve daha yoksul olanları nüfuslarını aşılamaya yetecek kadar aşı almasını sağlamaktır. Fakat bu söz, tahsilini tamamlamış yeterli sayıda doktor ve hemşire ihtiyacını başkalarının sırtından sağlayan zengin ülkeler için de geçerlidir. Fakirlerden zenginlere yapılan bu gizli sübvansiyon, yoksul ülkelerin Kovid-19'un dünyanın geri kalanına saldırıyı yenilemek için varyantlar geliştirebileceği kaleler haline geleceği anlamına geliyor.” Varyant kaleleri, temiz su kaynaklarına ulaşamayanlar ve gıda krizinin ortasında açlık çekenler; dünyanın bir bölümü zaten her gün kıyameti yaşıyor. Bu ortamı emperyalistler yarattı ve yine milyarlarca insanı birbirine düşürerek sömürülerine devam etmek istiyorlar. Tıpkı, geçmişte ‘Yahudilere’ yaptıkları gibi. Sonuç (2) Anti-semitizmin yerini mülteci/göçmen düşmanlığı almaktadır ve bu milliyetçiler açısından çok kullanışlı bir araç olarak görülüyor. Göç ettikleri ülkelerin dilini dahi konuşamayan insanları yargılamak ve onları suçlamak zor olmasa gerek.
Yazının sonuna adım adım gelirken, şu önemli hatırlatmayı yapmak isterim. Türkiye’den yurt dışına göçen insanlarımızın pek çoğu gittikleri ülkelerin mültecileriyle kendilerini bir görmüyor. ‘Ben, çok önemli bir iş yapıyorum ve bir şirketin sponsorluğunda bu ülkeye geldim’ eğer böyle düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Çünkü, hâlâ o ülkede yaşayan iflah olmaz bir göçmensiniz ve ülkede ani bir sarsıntı olduğunda gemiden ilk önce atılacak olanlar içerisinde birinci sıradasınız. Bu yüzden kaderinizin işçi sınıfının kaderiyle ortak olduğunu öğrenmek zorundasınız. Öğrenmemekte ısrarcıysanız, çok uzun bir zaman diliminde değil yakında ağır bir biçimde bunu öğreneceksiniz. Zira emperyalistlerin insanlığı sürüklediği yer, çok aydınlık görünmüyor. Endüstriyel üretimin doğa üzerindeki tahribatı katlanarak artacak. Zengin ülkeler, fakir ülkelerin insan kaynağını sömürmeye devam edecek ve bunu yapabilmek için o ülkelerdeki vahşet ateşini durmadan harlayacaklar. Neticede, iklim ve gıda krizi katlanarak artacak. Bu krizlere yukarıdaki örnekte de gördüğünüz gibi sağlık krizi de eklenecek. Tüm bunların sorumlusu olarak sizinle aynı atölyede çok daha kötü koşullarda çalışan insanları görmekte ısrar ederseniz eğer, kendi idam sehpanıza yine bizzat kendiniz tekme vurmuş olacaksınız.
- 1.Bir ülkede uzun yıllar ikamet eden insanlar için misafir nitelendirilmesi kullanılamaz. Bu insanlar artık ülkenin bir parçasıdır. Bu yüzden misafir söylemi, sinsi bir ırkçılığa yol açmaktadır. Bir diğer konu ise cihatçıların varlığı. Tamamen devletin kontrolünde olan bir konunun faturasını bir grup insana, millete ya da inanç grubuna mâl etmek ırkçılığın en çirkin yüzü. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin yıllarca Cihatçı grupları desteklediği bir gerçek. Meselenin bu yönünü değerlendirmek yerine savaştan kaçan insanları zan altında bırakmak hem en kolay yol hem de Suriye meselesindeki faillerin gizlenmesi açısından en kullanışlı yöntem gibi görünüyor (Y.N).
- 2.‘Dünya Mülteci Günü: İstanbul'un ortasında hayatta kalmaya çalışan 'kağıtsızlar'https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-57524274 (BBC-Türkçe)
- 3.‘Britanya yoksul ülkelerin doktorlarını ve hemşirelerini avlayan bir parazittir’https://www.indyturk.com/node/374611/yazarlar/britanya-yoksul-ülke… (Patrick Cockburn/ The Independent- Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk)
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.