- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 09 September 2019, Monday 10:02
- 2666 kez okundu
Korkut BORATAV / sol.org.tr
Türkiye’de neo-liberalizmin kırkıncı yılını bir krizin içinden geçerek yaşıyoruz. Kriz bir yana, ekonomi yönetimi felç durumundadır. Bir tıkanma söz konusudur; gelecek belirsizdir.
“Buraya nasıl geldik” sorusu gündeme geliyor ve son kırk yılın farklı aşamalarını gözden geçirmeyi gerektiriyor.
Bu yazıda bir ilk adım atalım; ana dönüm noktalarını, sonraki dönüşümleri hatırlatan hızlı bir gezinti yapalım.
1980-1988: 12 Eylül ve Özal ekonomisi
Türkiye, neo-liberalizme bir sınıf mücadelesi sonunda geçti; burjuvazinin ve emperyalizmin ittifakı galip çıktı. Emekçi sınıfların seçmen tabanını temsil etmeye başlayan Ecevit CHP’si ve varoşlarda, kırsalda, fabrikalarda, emek örgütlerinde ağırlığı artan parlamento-dışı (sosyalist) sol Türkiye toplumunun geleceğinde etkili olmaya başlıyordu. Kalıcı olarak önlenmeliydi.
Ecevit hükümeti uzlaşmacı bir çözüm için mücadele etti. Krizin emekçiler üzerindeki maliyetini hafifletmek için “önce dış kaynak, sonra IMF programı” aradı. İskandinav ve Alman sosyal demokrasisine başvurdu; destek alamadı. Bu partiler de neo-liberalizme teslim olmaktaydı.
Ara seçimler Demirel’i, IMF destekli 24 Ocak programını iktidara getirdi. Programın tümüyle uygulanması için 12 Eylül rejimi gerekliydi.
Cunta, ekonomiyi Turgut Özal’a teslim etti. Karmaşık konuları basite indirgemeyi seven Özal, ekonomi programını “reel faiz, gerçekçi kur” sloganı ile özetledi. Askerî rejim ve 1982 Anayasası bu ikiliye üçüncü (ve stratejik) bir öğeyi ekliyordu: Rekabetçi (düşük) ücret…
Bu üçlünün “reel faiz” terimi, “rantiyelere (banka mevduatına) enflasyonu aşan faiz” kuralını içerir. “Gerçekçi kur” hedefi ise, döviz fiyatlarının enflasyonun üzerinde seyretmesi anlamına gelir. İhracatçılara böylece ikili bir nimet sunuluyor: Ucuz emek, pahalı döviz… Kredi faizleri enflasyonun çok daha üstünde seyreder. İç piyasalara dönük şirketler, finans sermayesine yenik düşmüştür.
IMF’ye rağmen Özal, hem faizleri, hem de döviz fiyatlarını nasıl belirleyebiliyordu?
Zira, bu dönemde neo-liberalizmin dışa dönük önceliği, serbest dış ticaret rejimiyle sınırlıydı. Bretton Woods anlaşmasının ulus devletlere tanıdığı sermaye hareketlerini denetleme olanağı Türkiye için de geçerliydi. Bu sayede yüksek faizler, yabancı sermaye girişlerini kamçılayarak döviz fiyatlarını ucuzlatamıyordu.
1990-1997: Serbest sermaye hareketleri, enflasyona endeksli döviz
1987-1989’da Özal iki referandumda yenilgiye uğradı; yerel seçimleri yitirdi. ANAP adım adım iktidardan uzaklaştı; koalisyonlar dönemi başladı.
Yenilgi, emek hareketinin canlanması ile başlamıştı. 12 Eylül-ANAP döneminde emekçilerin reel gelir kayıpları 1989-1993’te telafi edildi. Tüm emek gelirleri (emekli ve memur aylıkları, toplu sözleşmeler, asgarî ücretler, tarımsal taban fiyatlar) ilke olarak geçmiş enflasyona endekslendi. Maliyet enflasyonu yüksek bir tempoda kronikleşti. Bütçe açıkları ve kamu borçları tırmandı.
Çözüm yolu olarak 1989’da sermaye hareketleri serbestleştirildi. Neo-liberalizmin “serbest sermaye hareketleri” aşamasına Latin Amerika dışında ilk geçen “Güney” ülkelerinden biri Türkiye’dir. Bankalar dıştan borçlanarak Hazine’yi fonlamaya başladı; millî gelirde faizlerin payı sıçradı.
Makro-ekonomik politikalarda siyasî iktidarın hareket alanı bir adım daha daraldı: Serbest sermaye hareketlerinde faiz oranı veya döviz fiyatları içinden sadece birisi belirlenir.
1990 sonrasında enflasyona endekslenen döviz fiyatları ile rekabet gücü korunmaya çalışıldı. 1990-1997’de ortalama enflasyon yüzde 79, ortalama dolar artışı yüzde 75’tir. Faizler ise “serbest” bırakıldı; bankalar dövize kaçış yüksek faizlerle frenledi.
Tansu Çiller 1993’te devlet tahvili faiz oranlarını da düşürmeye kalkıştı. Yabancı sermaye kaçışlarını ve 1994 krizini tetikledi. Döviz kuru hedeflemesine geri dönüldü.
1998-2002: IMF sahneye çıkıyor: “Ucuz döviz” dönemi başlıyor
Türkiye burjuvazisi, 1990’lı yılların enflasyon endekslemesi programına iki nedenle karşı çıktı: Emek gelirleri güvenceye alınıyor; banka-dışı (kredi kullanan) sermaye sıkıntılara sürükleniyordu. “Bölüşüm, siyasî iktidara değil, piyasalara bırakılsın…” Bu çağrı, 1988 sonunda IMF’yi Türkiye’ye getirdi.
IMF, koalisyon iktidarlarına önce “düşük” döviz kuru hedefine dayalı bir anti-enflasyon programı kabul ettirdi. Bu program, 2000 sonunda çöktü; sermaye kaçışlarına ve 2001 krizine yol açtı.
Krizi tetikleyen IMF, kriz yönetimini de üstlendi. IMF / Kemal Derviş programı, önce döviz kurlarını dalgalanmaya bıraktı; sonra “enflasyon hedeflemesi” modelini TCMB yasasına yerleştirdi ve izleyen yılların ana para politikasını oluşturdu. Buna göre, serbest sermaye hareketleri korunacak; özerkleşen TCMB, politika faizini enflasyon üstünde belirleyecek; döviz kuru ise serbest (dalgalı) bırakılacaktır.
2003’te AKP’nin de benimsediği bu düzenleme içinde siyasî iktidarın hareket alanı 1990’lı yıllara göre bir adım daha kısıtlandı. Döviz fiyatları denetlenerek dış rekabeti koruma seçeneği önlendi. “Ulusal” borsalarda TL’li kâğıtlara yatırım yapan spekülatif finans kapital için pozitif (“enflasyonu aşan”) getiri vaat edildi.
Krizlerden ders alan, almayan ülkeler…
1998-2002 yıllarında, sadece Türkiye değil, dünya ekonomisinin tüm “Güney” coğrafyası yaygın bir kriz dalgası içinden geçmişti. “Doğu Asya krizi” diye bilinen bu bunalımdan etkilenen ülkeler sert IMF programları uygulamak zorunda kalmış; pek çoğunda ve Türkiye’de iktidarlar değişmişti.
Sonrasında bazıları, IMF kâbusuna yol açan dış kırılganlıkların frenlenmesine öncelik verdi. Bunalımların tohumlarını atan finansal serbestleşmenin tahripkâr etkilerine karşı savunmacı refleksler geliştirdi. Bazı ülkeler ise, bunalımın derslerini dikkate almadı; 2002’yi izleyen yıllarda canlanan uluslararası sermaye hareketlerine teslim olan bir rehavet ortamına yöneldi.
1998-2002 krizlerinden en sert etkilenen yedi ülkenin (Arjantin, Güney Kore, Malezya, Endonezya, Filipinler, Tayland ve Türkiye’nin) krizden önceki ve sonraki sekiz yıllık dönemlerdeki ekonomik göstergelerini karşılaştırdım. Nicel bulguları ileride tartışacağım. Şimdilik sadece, savunmacı ve teslimiyetçi tepkilere ilişkin farklılıkları özetleyeceğim.
Yedi ekonominin hepsi, kriz arifesindeki sekiz yılı (1990-1997’yi) ağır dış kırılganlıklar, kronik cari işlem açıkları içinde yaşamışlardı. Türkiye dışında hepsi kriz derslerini savunmacı reflekslere dönüştürmüş; sonraki sekiz yılın (2003-2010’un) toplamında dış fazla veren konumlara geçebilmiştir. İzledikleri politikaların dökümüne geçmiyorum. Farklı boyutlarda sermaye hareketlerini sınırlayan ve döviz kuru hareketlerini denetleyen yöntemler söz konusudur.
2003 ve sonrasında Türkiye ise, bu grup içinde coşkulu sermaye hareketlerine tam teslimiyeti temsil eden tek ülkedir. IMF programının enflasyon hedeflemesini olduğu gibi uyguladı. Uluslararası sermaye hareketlerinin canlı ortamında sonuç bellidir: Yüksek faiz, ucuzlayan döviz fiyatları… Ulusal sanayinin rekabet gücünün giderek aşınması…
AKP’li yıllarda Türkiye’deki sonuç, dış bağımlılıkta çarpıcı artış oldu. Sadece cari açığa bakalım: 1990-1997 yıllarının birikimli dış açık / millî gelir oranı sadece binde sekiz, yani %0,8’dir. 1990’lı yıllarda yukarıda değindiğim rekabetçi döviz kurunu hedefleyen politikaların katkısı ortadadır. “Ucuz döviz” mahkumiyetinin süregeldiği 2003-2010’un toplamında ise dış açığın millî gelirdeki payı yüzde 4,8’e sıçramıştır.
2013 sonrası: “Gönüllü” tutsaklık, son “pişmanlık”…
2013’te FED’in parasal daralmaya geçiş kararını izleyen ve dış kaynakların daraldığı dönemde AKP iktidarı sıkıntıya sürüklendi. Teslimiyetçi enflasyon hedeflemesinin yapısal sonuçları öylesine ağırlaştı ki, döviz fiyatlarında yükselme, artık, ithal ikamesine geçişi, ihracatı canlandıracak bir “iyi haber” değil; bir kriz işareti olarak algılanmaktadır.
Erdoğan geçmişte benimsediği, işine gelen enflasyon hedeflemesi kurallarından yakınmaya başladı; TCMB başkanlarına, “faiz lobisine” saldırdı; “komplo” senaryoları icat etti. 2018 krizinin hızlanmasına katkı yaptı.
Geç kalmıştır. 2002 seçim kampanyasında eleştirdiği IMF programını iktidara geçince olduğu gibi benimsediği için… Kendisini iktidara getiren kriz derslerini algılamadığı; örnek verdiğim Arjantin ve Doğu Asya ülkelerinin savunmacı reflekslerini uygulama fırsatını o tarihte kaçırdığı için…
Ağır dış bağımlılık koşullarında çaresiz kalan iktidar, yolun sonuna gelmiştir. Pratik alternatifleri tasarlayacak fikrî enerjiden dahi yoksundur.
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.