- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 17 January 2019, Thursday 8:13
- 2970 kez okundu
Geçen yılın sonunda, 19 Aralık'ta, Trump'ın Suriye'den çekilme kararını Erdoğan'a telefonda açıklayıp IŞİD ile mücadeleyi de Türkiye üzerine yıktığında, iktidarın sözcüleri ve medyası büyük coşkuya kapılmıştı "Güçlü" lider Erdoğan pompalaması üzerinden bunun AKP iktidarının büyük bir zaferi olduğu, Türkiye'nin büyük güçler arasındaki kıvrak dansının sonuç verdiği, bölgede Türkiye olmadan adım atılamayacağının anlaşıldığı vb. şişinmelerin bini bir paraydı.
AKP iktidarı büyük bir iştahla ABD'den boşalan alanları doldurmaya heveslenmişken, Suriye Arab Cumhuriyeti ordusu PYD ile koordineli biçimde Münbiç'e girmişti bile. Buna rağmen, Türkiye tarafından "ansızın gelebiliriz" türküleri çalınmaya, sınıra tahkimat yapılmaya, cihatçı ÖSO unsurları da bölge yakınlarına konuşlandırılmaya başlanarak içe ve dışa mesajlar verilmesi ihmal edilmiyordu.
Bu arada haftalar ilerledikçe Trump üzerinde sistemin beklenen fren etkileri çalışmış, çekilmenin zamana yayılacağı, çekilmenin sadece Kuzey Suriye'yi kapsayacağı ve daha da önemlisi çekilmenin bazı şartların yerine getirilmesine bağlı olacağı, bunun da bölgedeki Kürtlerin güvenlikleriyle ilgili olduğu vb. eklemeler yapılmaya başlanmıştı. AKP ise "kararlılık" gösterileri yapmaya, Erdoğan Trump'ın güvenlik danışmanı Bolton'u kabul etmeyerek onun Türkiye'ye gelmeden İsrail'den PYD'yi kollayan sert mesajlar vermesine sözde ayar veriyordu. Nihayet, 13 Ocak 2019 tarihine (Türkiye için 14 Ocak sabahına) gelindiğinde yeni bir Trump twiti ile herşey başa sardığı gibi Türkiye daha önce görmediği türden bir tehdite muhatap oluyordu.
Trump bu son mesajında "Kürtlere saldırırlarsa, Türkiye'yi ekonomik olarak mahvederiz. 20 millik güvenli bölge kuracağız. Aynı şekilde Kürtlerin de Türkiye'yi provoke etmesini istemiyoruz" diyordu. Buna Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "stratejik ortaklar twitter üzerinden konuşmaz. Hiçbir tehdide pabuç bırakmayız" şeklinde yanıt veriyordu. Şu olmayan "stratejik ortaklık" üzerinden sitem etmenin bir karşılığı yoktu ve böyle bir tehdit sitemle geçiştirilemezdi. "Twitter üzerinden konuşmama" ayarı ise tamamen anlamsızdı, çünkü bu zaten ABD'deki bütün muhaliflerinin hatta kendi takımının baş eleştirisiydi; kaldı ki Trump Suriye'den çekileceğini twitter ile teyit ederken nedense bunu gayriciddi bulan bir Türk yetkilisi çıkmamıştı.
"Hiçbir tehdide pabuç bırakmayız" diklenişi ise yatsıya kadar sürecekti. Trump ile 14 Ocak akşamı bir telefon görüşmesi yapan Erdoğan'ın tehdidi sineye çeken alttan alıcı konuşması, AKP'den anti-emperyalist bir duruş bekleyenler açısından yeni bir hüsrandı. Bu konuşmada, sanki Türkiye'ye yönelik hiçbir tehdit olmamış gibi, "güvenli bölge" meselesi dahi ele alınmıştı. Öyle ya, güvenli bölgeye hangi güçlerin konuşlandırılacağı Trump'ın mesajından anlaşılmıyordu; hiç olmazsa bu gücün TSK-ÖSO ortaklığından oluşmasını garanti altına almak ve mümkünse seçim öncesinde bu bölgeye TSK'nın yerleşmesine icazet alarak yeni bir "sahte zafer" aldatmacasını iç kamuoyuna pazarlama olanağını elde etmek gerekiyordu.
İşin aslına bakılırsa, Trump'ın küstah twitter'ı ile adeta bir tür Johnson mektubu yarım yüzyılı aşkın bir süre sonra yeniden sahneye sürülmüştü. Ama o mektuba İnönü'nün nasıl yanıt verdiğini biliyorsanız, şimdi verilen karşılığın nasıl bir acze düşme durumunu yansıttığını daha iyi anlarsınız. İşin özeti şudur: Trump güç gösterisinde bulunmuş, sadece güçten anladığını belli eden muhatabı da boyun eğmiştir. Çok yazık. Orduları Türkiye sınırlarına dayandığında bile Hitler Türkiye'yi bu denli hafife alan tehditlere başvuramamıştı.
Aslında bu aleni tehdide cumhurbaşkanı üzerinden okkalı bir yanıt verilmesi de durumu değiştirmezdi; zira Türkiye'nin böyle bir tehdidin muhatabı durumuna düşürülmesi öylesine vahim bir dış politika çöküşüydü ki bunun kuru sıkı laflarla telafisi mümkün olamazdı. Bunun telafisi ancak ABD'ye aynı ölçekte bir tehdidin, örneğin İncirlik Üssü'nün kapatılması üzerinden yapılmasıyla mümkün olabilirdi, ama bunu yapabilecek bir iktidar yapısı ortada yoktu. Nasıl olsundu ki, ABD desteğindeki hainler teşkilatı FETÖ ile birlikte yürütülen Ergenekon davaları üzerinden TSK'nın tüm sağlıklı unsurlarını tasfiye ederek cemaat ve tarikat yapılarına yer açan, donanmanın Osmanlı dahil hiçbir deniz savaşında vermediği ölçekte üst düzey komutan kaybına sebep olarak denizler hakimiyetini zaafa uğratan ve bunları bir "vesayet rejimine" son vermek olarak kendi bünyesinde meşrulaştırabilen bir hareketti söz konusu olan.
***
AKP elinde Türkiye'nin ve dış politikasının savrulduğu noktanın içler acısı görüntüsü yıllardır ilmik ilmik örülmüştür. Bunun temelinde, hükümran bir ülkenin cihatçı çeteler eliyle ve ABD emperyalizmi ile onun güdümündeki Arap ülkelerinin desteğiyle paramparça edilmesine AKP Türkiye'sinin aktif bir oyuncu olarak iştirak etmesi bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurucu değerlerini ve dış politika ilkelerini gerek küçümseyerek gerekse tasfiye ederek emperyalizmin himayesinde (sözde "stratejik ortaklığında") kendi gücünü abartan iddialarla bölge haritasını değiştirmeye soyunan "yeni Osmanlıcı" zihniyet, birkaç yıldır duvara toslamış olduğunun bile tam farkına varamamıştır. Alandaki güçler çatışmasından doğan her fırsatta kendine rol kapmaya, mezhepçi ve sözde "fütuhatçı" emellerini yeniden canlandırmaya çalışan bu aymazlığın, en sonunda itilip kakılmaya müsait bir zemine yol açması beklenebilirdi. Bunu bazıları hakediyor olabilir ama Türkiye haketmiyor.
Başlangıçtan beri olması gereken dış politika ilke ve stratejisi, Suriye Arap Cumhuriyeti'ne yönelen tehditlerin yanında değil karşısında yer almaktı. Türkiye'nin çıkarı, çeşitli etnik ve dinsel/mezhepsel bölünmüşlükleri tolere edebilen Suriye gibi görece laik bir devletin siyasi bütünlüğünün korunmasıydı. Türkiye bunun arkasında durabilseydi, ABD'nin ve müttefiklerinin bu ülkeyi parçalama gayretleri kesinlikle sonuca ulaşamazdı. Beşar Esad da hiçbir göç dalgasına yol açmadan, kentlerini yıkıma uğratmadan ve muhtemelen birkaç bin kayıpla sınırlı kalan bir iç mücadeleyle dıştan kışkırtılan güçlerin hakkından gelirdi. Suriye'nin kuzeyinde de dış güçlerin istekleri doğrultusunda bir piyon devlet oluşturma çabaları hiçbir zemin bulamazdı. Şimdi bütün bunların tam tersini yapmış bulunan AKP iktidarı zevahiri kurtarmaya ve bu çöküntü tablosu üzerinden kendine hâlâ bir başarı hikayesi çıkarmaya çalışmakta. Buradan herhangi bir çıkış olmadığını anladığında ise artık çok geç olacaktır.
Bugün geçtir, ama çok geç değildir. Geçtir, çünkü milyona varan ölü ve 6 milyonu aşan göç dalgasının tahribatı onarılamaz, bunun tarihi sorumluluğundan kurtulunamaz. Ama çok geç değildir, çünkü Suriye'nin bölünmemesi gerçekten isteniyorsa (ki bundan kuşkuluyuz), bugünden tezi yok Suriye Arab Cumhuriyeti ile en üst düzeyde diplomatik ilişki kurulmalı, derme çatma ÖSO gücü dağıtılmalı ve Suriye'de Türkiye'nin elindeki topraklar Suriye Arab Cumhuriyeti'ne pazarlıksız bir biçimde bırakılmalıdır. Bunun, aynı zamanda, Amerikan küstahlığına verilecek en iyi yanıt olduğunun da farkına varılmalıdır. Böylece Türkiye'nin eli sahada güçbirliği yapar gözüktüğü Rusya ve İran'a karşı bile güçlenebilecektir; zira Esad'ın kendi ülkesini yabancı güçler olmaksızın kontrol etme yeteneği artmış olacak, Anayasasının dış güçlerce dayatılmasına daha güçlü tepkiler verebilecektir.
Şimdi bu söylediklerimiz muhalefeti de ilgilendirmektedir. Anamuhalefet partisinin "tehditlere pabuç bırakmayız" söylemini geçip, ABD'ye en iyi yanıtın Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye Arab Cumhuriyeti ile doğrudan temas kurması ve Esad'a desteğini açıklaması olduğunu -iktidarın hışmından ürkmeden- kararlılıkla savunması gerekir. Bunu da aşıp, yıllar önce CHP heyetleri üzerinden Esad ile kurulan temasın bu kez doğrudan doğruya Genel Başkan düzeyinde kurulması gerekir. Eğer Türkiye'ye yön çizmek istiyorsanız, gerçek bir alternatif siyasi hareket olacaksanız, iktidar icazetinde uyumlu siyaset çıkmazından bir an önce kurtulmak gerekmektedir. Çünkü Türkiye'nin sürüklendiği teokratik diktayı görmezden gelerek, olağanüstü rejime olağan muhalefet çelişkisini sürdürerek gidilecek yer, siyasal partiler mezarlığından başka bir yer değildir.
Oğuz OYAN / sol.org.tr
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
14.12.2018 TÜRKİYE DÖKÜLÜYOR
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.