- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 14 December 2018, Friday 14:50
- 3372 kez okundu
Yolunu şaşırana yardım eden çok olur, ama yardımın faturası da olur. Ortadoğu dünyanın merkezi gibidir; emperyalistlerin cirit attığı, İsrail’in yaşamsal mücadele verdiği, dünya ekonomisi üzerinde hâkimiyetini henüz yitirmemiş akışkan-dolar gibi işlem gören petrolün ve suyun kaynağı olan bu bölge, tüm bu özellikler ortadan kalkıncaya kadar dünyanın merkezi mesabesindedir. Türkiye’nin böylesine tantanalı coğrafyada dört mevsimin yaşandığı harika bir ülke olması, emperyalistlerin amacını iyi okuyabilip kendi rotamızı basiretle kurabilmemize bağlı olarak, şans da olabilir, hüsran da! Bu bölgede emperyalistlerin gözünü diktiği görece güçlü üç ülkeden biri olan Türkiye böylesi bir ortamda hazan yaprağı gibi sallanırken, her cepheden belli belirsiz istekli yol göstericileri ülkeyi bir yerlere itmeye yelteniyor. Ülke öylesine savruluyor ki, azgın dalgalarda hangi kayaya çarparak sonlanacağını ne halk, ne de emaneten işbaşındakiler bilebiliyor. Özellikle 1950’ler sonrası soğuk savaş döneminde üzerinde oynanan oyunları algılayamadan sürüklenen ülke, soğuk savaşın hitamı ve emperyalistler arası kapışmanın yaşandığı günümüz ortamında da siyasal erk bir yandan ileriyi görememekten, diğer yandan da yönetim dizginlerine başat olamamaktan biraz şaşkın hamlelerle, ülke ayarları üzerinde oynayarak, geçmişe sarılmayı yeğleyen çabalayışı içinde sürüklenmektedir. Gidişatın sonunda duvara toslatmazlar, çünkü duvara çarpış, halkların uyanışı ve bu yüzyılda gelecek yeni bir askeri-siyasi deha gölgesindeki ülkenin emperyalistlerce denetimi güçleşeceğinden egemenin işine gelmeyecektir.
DEVLETÇİLİK DÖNEMİ HARİÇ, TÜM DÖNEMLERDE HALK SOYULDU
Siyasi otoriterlik, kişisel zaaflardan çok, toplumun bir kesiminin tercihi görüntüsünde zuhur eden emperyalist emellerin iç siyasi tercihe yansıması olarak açıklanıp, algılanmalıdır. Bu gereksinimin nereden ortaya çıktığını anlamaya çalıştığımızda ulusun kendi kaderine hâkim olduğu aralığın salt devletçilik dönemi olduğunu görüyoruz. Devletçilik dönemi dışında hemen tüm diğer dönemler emperyalistlerin kâh ticari ilişkilerle, kâh montaj ilişkileriyle, kâh finansal ilişkilerle halkı soyduğu dönemlerdir. 1950’lerde ülkesinde savaştığımız Güney Kore bugün metro vagonları yapıp bize satarken, bizim otomobil yapma tartışmalarını ateşlememiz acı acı düşünülmesi gereken ve geçmişi hasretle anmak yerine, yapılan ve yapılmayanlarıyla derin bir muhakemeye yatırmamız gerekmektedir. Geçmişin içinde kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu da vardır. İmparatorluğun fütuhatla uğraştığı dönemlerde teknik ve bilimde geri kalmanın İmparatorluğun Türkiye sınırlarına itilmesine neden olmasından ders alınarak, bugünümüzü ve bu topraklarda tutunma koşullarını acı acı düşünmek zorundayız. Bilim insanlarını aşağılayıp binlercesini yargıya sürüklemenin, ülkeye olağanüstü değerde hizmetler vermiş geçmiş siyasileri, yetişmiş siyaset ve bürokrat kadrosunu günübirlik menfaat sağlama adına küçümseyerek ulusu bölmenin, kin ve düşmanlığı yaymanın emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekten başka ne işe yaradığını bilemiyorum!
BÖYLE BİR YARGILAMA HAKKI DİNDARDA HİÇ YOKTUR
İleri teknoloji çağında sanayileşmesini yapamamış 80 milyonluk ülkenin kurumlarını dağıtmak ve halkın parçalanmasına dayalı politika kurgulamak, ülkeyi toparlanması zor bir karanlığa sürüklemektedir. Ulus denen her topluluk yerleşik belirli kurum ve kodlarıyla ahenk içinde gelişir. O kadar ki, günümüzün ileri sanayi ülke halkları yazı karakterleri ile dahi tanınabilir. Yazı karakterleri Japon’u ABD’liden, ABD’liyi Alman’dan vs ayırır. Davranış kodları ülkelerde toplumsal birlik ve ahengi sembolize eder ve toplumun maşeri vicdanını ve gücünü gösterir. Bu iki arterin kesilmesi dost işi olamaz. Tüm bu ve benzeri tavır ve davranışlar üst-yapı kurumlarıdır ve zorlama ile değil, birlik ve beraberliğin görünmez bağları ile insanlar arasında örülür. Çünkü toplumların bir hedefi ve bir amacı vardır ve tüm bireyler belirli belirsiz bu amaç için çalışır. Siyasi kadronun halkımıza amaç olarak dinselleşmeyi salık verdiği ileri sürülebilir. Bu yürüyüş nedeniyledir ki, cehaletin karşıtı olan bilim insanlarına çatılıyor. Kutsal inançlar sosyal kurumlardır. Ancak bunlar toplumsal amaç ve ideal değildir. Söz konusu kutsal inançların çoklu amaçlarından toplumu ilgilendireni, topluma karşı siyaset de dahil tüm işlerinde dürüst ve saygılı insan oluşturmaktır. Ancak bu demek değildir ki, dinsel inanca yönelmeyen, örneğin ateist bir kişi dürüst olamaz. Böyle bir yargılama hakkı hiç kimsede, hele de felsefi olarak samimi dindarda hiç yoktur. Böyle bir yargılamayı kendinde hak gören kişinin kendine biçtiği görev(!), hangi sıfatla olursa olsun, dürüstlüğün tek adresi adına kutsallığı topluma dayatmak değil, kutsallık adına ortada gezinen ve türlü kepazeliğe karışanların içyüzünü ortaya koymak olmalıdır. Dünya kapitalizminin derin krizinde halkın kutsalı ile böylesine oynamanın emperyalizm misyonu bağlantısını düşünmek mecburiyetindeyiz!
Peki, bu söylenenlerle az çok uyuşuyorsak, Türkiye’de ne oluyor, nedir bu dayatma? Eğer Türkiye dinselleşiyorsa, nedir bu taciz, insana ve kadına yönelik saldırılar; nedir bu ekonomide yandaş kayırma; nedir bu siyasette anlamsız, seviyesiz ve cahilce karşıt siyasileri suçlama girişimi ve geçmiş dönem siyaset kahramanlarının ruhunu rahatsız etme girişimleri? Böylesi davranışları ahlak ve saygılı olma ölçütünden soyutlayıp siyaset-ticaret ya da dünyevi davranışlar olarak nitelersek, o zaman bu tür davranışları yapanların samimi olarak dinsel ya da insanî özelliklere sahip oldukları ileri sürebilir mi? Kutsal inançların samimi ve dürüst insan oluşturucu misyonu olduğu kabul edilirse, bireysel çıkarın toplumsal çıkarın önüne koyulması, siyasi rakibi ezmek amacıyla her sav ve fiilin meşru kabul edilmesi, halkın iradesi aleyhine siyasette kalma hesabıyla oy manevralarıyla mutlak haksızlık yapılması nereye koyulmalıdır? Acaba tüm kurumların tahribi gibi, halkın kutsalı da mı tahribe uğruyor? Einstein’ın izafiyet kuralı fizikte geçerlidir, bu kuralın sosyal anlayışlarda, hele de kutsal duygularda kesinlikle yeri yoktur, olamaz!
HIRÇINLIK VE SALDIRGANLIK SİYASİLERİ UYARMALIDIR
Türkiye ileri teknoloji ve giderek farklılaşan sanayi dünyasında geri plana düşmüştür, daha da düşüyor. Bu gidişte siyaset de uluslararası alanda kifayetsiz kalıyor. Ama emperyalistlerin Ortadoğu mücadelesinde bir piyona gereksinimi vardır. Sanayileşememiş bir ülke halkının kutuplaştırılması bu rolde emperyalizmin elini fevkalade kolaylaştırmaktadır. Bu derin konuları strateji uzmanlarına ve allameicihan siyasilere bırakıp, son zamanlarda geliştirilen yerli üretim konusu ve ithal bilim insanı projeleri hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Sosyoloji kuralı olarak hiçbir olgu anında oluşmaz, geçmişteki uygulamaların doğal sonucu olarak vücut bulur ve gelişir. Bu süreç bilinçli hareketlerle hızlandırılabileceği gibi, geciktirilebilir de. Hal böyle olunca, durum tam ters bir görüntü sergiliyor olmakla beraber, durumu hızlandırmak için toplumun kimyası bozulmadan demokratik ortama geçmek tek çözün gibi görülmektedir. Hiçbir toplum çeşitli manevralarla halkın ancak yarısından “gıdım farkı oyla” işbaşında tutunmaya çalışan siyasi kadronun hayalindeki(!) kaba dökülemez. Dünya tarihi göstermiştir ki, böylesi yürüyüşler anında fark edilmeyen parçalanışı ve sonun başlangıcını oluşturmuştur. Ülkemizde gençlerin eğitim ve/veya çalışma için yurt dışına kapağı atmaya çalışması siyasileri uyarmalıdır. Sermaye kaçışları siyasileri uyarmalıdır. Ekonomide yaşanan senet protestoları, anormal fiyat artışları, iflaslar ve konkordatolar siyaseti uyarmalıdır, sermaye çevrelerinin de emekçilerden önce artık sesini yükseltmeye başlaması gibi çok net görüntüler siyasileri uyarmalıdır. Bu sinyallerin toplumsal huzursuzluğa işaret ettiği ve böylesi ortamda ne yerli üretimin gerçekleşeceği söz konusudur ne de yurt dışındaki bilim insanlarının memlekete koşarak gelmesini bekleyebiliriz. Yurt dışındaki paralar ve onlardan daha değerli yurt dışındaki beyinlerin ülkeye gelmesi, siyasette ve yöneticilerde çok ciddi değişimi gerektirdiği gün gibi açıktır. Kısacası, toplumda yükselen hırçınlık ve saldırganlık siyasileri uyarmalıdır. Bu yürüyüşle narkoz etkisinden siyasilerin uyanmasını beklemek hayaldir. Umalım ki, bu gidişat halkı uyarır ve halk mesajları yükselerek siyasilere doğru yolu gösterebilir. Umalım ki, 31 Mart günü kendilerini seçtirenlere değil de, halkın seçtiklerine siyasi kulvar açılır.
Prof.Dr. İzzettin ÖNDER / odatv
-
06.03.2024 MİLASTA YENİ NESİL ÜRETEN BELEDİYECİLİK
-
23.10.2021 Niyazi Yalçınkaya'ya
-
02.08.2021 'Pabuççu muştası' ya da fonculuk üzerine
-
31.07.2021 Güney Afrika’da ayaklanma nasıl yorumlanmalı?
-
30.07.2021 Sorunlar, öncelikler, saplantılar, Kıbrıs ve diplomasiye dair
-
27.07.2021 “Politik Oblomov'luk: Orta sınıf muhalifliği
-
26.07.2021 Küresel İktisadi Tarihçe
-
17.07.2021 Büyüyen sınıf çelişkileri
-
16.07.2021 MİLAS BELEDİYE BAŞKANLIĞI' NDAN NUTUK ARMAĞANI
-
15.07.2021 Kadim içecek limonata
-
13.07.2021 Çin Komünist Partisi’nin 100’ncü yıldönümü
-
09.07.2021 Irkçılığın yeni yüzü: Yahudi düşmanlığının yerini mülteci düşmanlığı mı aldı?
-
09.07.2021 Keyfilik!
-
08.07.2021 Çökme, çöküş, çıkış
-
07.07.2021 Ağlıyor hayat…
-
06.07.2021 Faşizm sonrasında ekonomik seçenekler
-
05.07.2021 AKP: Yükselişi ve tükenişi (II)
-
08.04.2021 Gerçek gündem nedir?
-
07.04.2021 Çürüme, çöküş, ahlak, adalet
-
06.04.2021 Merkez Bankası Operasyonu: Niçin?
-
31.03.2021 İktidarın toplumsal/ekonomik maliyeti
-
30.03.2021 Bir kararnamelik muhalefet!
-
29.03.2021 SABRIN SONU…
-
27.03.2021 DEVRAN DÖNSÜN SARIKEÇİLİLER YÜRÜSÜN
-
26.03.2021 Gece yarısı kararnamelerindeki Türkiye
-
25.03.2021 AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor
-
24.03.2021 Ekonomide fırtına günleri
-
23.11.2020 GECE YAĞMUR KOKUYOR
-
24.06.2020 Krizde para, maliye politikaları ve Türkiye
-
11.06.2020 Eğilimleri mutlaklaştırmak
-
01.06.2020 19 Mayıs 1919-2020
-
28.05.2020 İki yıl içinde ikinci döviz krizi
-
01.05.2020 AF NEDİR?
-
08.01.2020 BİR DENİZCİ GÖZÜYLE KANAL ISTANBUL
-
30.10.2019 Ekonomik-mali açmazlar çoğalırken
-
22.10.2019 Ekvador’da 'IMF ayaklanması'
-
15.10.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (13) / Seven NİŞANYAN – Müjde NİŞANYAN HERKESİN BİLMEDİĞİ OLAĞANÜSTÜ YERLER
-
14.10.2019 “Monşerlerden” fikir alınsaydı Türkiye bu durumda olmazdı
-
11.10.2019 Sömürü oranları ve dünya ticareti: Bugün, kırk yıl once
-
09.10.2019 Gerçeklere direnmek
-
08.10.2019 Hasan ÖZGEN - “IŞIK ÜLKESİ” MİLAS
-
07.10.2019 TWEEN TEHLİKESİNİN FARKINDA MIYIZ?
-
03.10.2019 DÜNYANIN YUVARLAK OLDUĞUNU BİLMEYENLER DÜNYAYI MI YÖNETİYOR?
-
27.09.2019 Emekten yana program?
-
24.09.2019 Artık AKP’yi ayakta sadece o yapı tutuyor
-
24.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (10) Aynur DURUKAN BALAT, İLYAS BEY CAMİİ
-
17.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (9) / MİLAS KİTABELERİ
-
10.09.2019 CHP 100 yaşında
-
10.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (8) - KARTPOSTALLARDAKİ MİLAS’LAR
-
09.09.2019 Son kırk yılın dönüm noktaları
-
04.09.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (7) - SELÇUK EREZ İSTANKÖYALTI BODRUM
-
21.08.2019 Müdahale gecikmedi
-
21.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (6) ERHAN GÜNAY - YARIM ASIR ÖTESİNDEN GEÇMİŞTE MİLAS
-
20.08.2019 BİR REKTÖR ÜNİVERSİTE ADINA BİLDİRİ YAYINLAYAMAZ
-
20.08.2019 Kara Elmas, Kara Zeytin, Kara Yazı
-
15.08.2019 Tarım üreticisi ve işçisi perişan
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (5) MEHMET GÜNSÜR CAIQUE / HİKAYELER
-
07.08.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (4) BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
06.08.2019 IMF Ekvador’da
-
03.08.2019 Onbirinci Plan tarım için ne öngörüyor?
-
31.07.2019 BİR DÖNEMİN VALİSİ
-
30.07.2019 Dış finansman sorunları
-
29.07.2019 HUKUK TANIMAZLIKTA EL ARTTIRMAK / KIYILARI ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
-
26.07.2019 BU DURUMDAN UTANIYORUM
-
25.07.2019 Medrese dönemi
-
24.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (3)
-
22.07.2019 Düzelen cari denge: İyi mi? Kötü mü?
-
20.07.2019 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA
-
17.07.2019 Temmuz günlükleri
-
17.07.2019 İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (2)
-
15.07.2019 Türkiye’nin kredi puanları: Kimler düşürüyor? Niçin?
-
13.07.2019 MİNİMALİZM
-
12.07.2019 TORUNLARININ GELİRİNİ YİYİP MÜREFFEH YAŞIYORUZ DİYEN GAFİLLER
-
10.07.2019 Reis ve damadı haksız mı yani?
-
09.07.2019 KABİLELEŞMEK
-
08.07.2019 Ekonomik bunalımın seyri
-
04.07.2019 Kaybın telafisi yok
-
01.07.2019 İstanbul seçimi: Sıradan gözlemler
-
27.06.2019 CUMHURİYETE KARŞI İHANET MİADINI DOLDURMAK ÜZERE
-
26.06.2019 Seçim sonrası
-
22.06.2019 Yeni 'Arap Baharı' ve kadınlar
-
19.06.2019 Bir nesil harcanırken
-
19.06.2019 Yerelde ekolojik özerklik
-
17.06.2019 Suriye’de tehlikeli tuzaklara devam…
-
14.06.2019 YANLIŞ BİLGİLER PASLI ÇİVİLER GİBİDİR, ÇIKARILMASI ÇOK ZORDUR...
-
12.06.2019 Sorunlu siyaset
-
10.06.2019 Hindistan’da seçim: Faşizme doğru bir adım
-
08.06.2019 Ekonomi nasıl küçülüyor?
-
30.05.2019 GEÇMİŞE DÖNÜŞ
-
28.05.2019 AKP’NİN BU YALANLARINA İNANMAK, ÜLKEYİ EMPERYALİSTLERE TESLİM ETMEKTİR
-
22.05.2019 ÖRNEK BİR OLAY…
-
16.05.2019 Venezuela Darbesi
-
15.05.2019 Dış politikada yeni kaymalar mı?
-
09.05.2019 Önümüzdeki Nesil Sıkıntılı Dönemler Yaşayacak
-
06.05.2019 Şermin Narwani Suriye’yi anlatıyor
-
02.05.2019 Sermayenin sesi fazla yükseliyor
-
29.04.2019 Dış politikada yol ayrımı
-
27.04.2019 Hindistan seçime giderken
-
26.04.2019 Mazbata mazbata olalı böyle çile görmemişti!
-
23.04.2019 Berat Albayrak’ın 'Reform' programı
-
17.04.2019 Kırılmalar
-
15.04.2019 IMF’nin Nisan Raporu’nda Türkiye
-
11.04.2019 Bitirilemeyen yerel seçimler...
-
08.04.2019 Seçim sonrasında birkaç tespit
-
02.04.2019 Yerel seçim sonuçları üzerine
-
02.04.2019 Donald Trump ve diğerleri
-
01.04.2019 Rejimin niteliği yeniden
-
29.03.2019 Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019
-
26.03.2019 Emperyalizm Venezuela’da
-
25.03.2019 IMF Arjantin’de
-
18.03.2019 Ocak 2019’da Ekonomi
-
13.03.2019 Tarımdaki teslimiyet tersine çevrilmelidir
-
05.03.2019 SAMİMİYET
-
04.03.2019 2018’de ödemeler dengesi
-
28.02.2019 Yerel seçimler üzerine
-
25.02.2019 Devlet manavlık yapar mı?
-
21.02.2019 “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir”
-
18.02.2019 GÜVENMEK
-
16.02.2019 Venezuela üzerine birkaç tespit
-
14.02.2019 TEK BAŞINA NE KADAR MUTLUSUN?
-
07.02.2019 Çeyrek yasama dönemi
-
05.02.2019 PAYLAŞMAK
-
31.01.2019 Siyasetin sefaleti
-
29.01.2019 ABD’de sosyalizm canlanıyor
-
28.01.2019 BİR KIŞ GÜNÜ KIYIKIŞLACIK..
-
26.01.2019 İktidarın malî kayırma/cezalandırma hesapları
-
24.01.2019 Gerçekte kim kurtarılıyor?
-
23.01.2019 Ekonomik bunalım nasıl seyrediyor?
-
17.01.2019 Suriye'de gerçeklerle yüzleşememek
-
08.01.2019 Üniversite(li)lere ne oluyor?
-
07.01.2019 2018 sonunda Fransa’da güzel bir olay
-
04.01.2019 2018'den 2019'a BAKIŞLAR
-
03.01.2019 ABD ve Çin: Ekonomik savaşın ilk bilançosu
-
02.01.2019 2018 sonunda borsa çöküntüsü
-
26.12.2018 Rejimin niteliği
-
25.12.2018 BODRUM ADAYLARI VE CHP
-
24.12.2018 Tepkiler sisteme karşı döner mi?
-
19.12.2018 Haziran paranoyası sürüyor
-
18.12.2018 Millî Gelir Temmuz-Eylül istatistikleri
-
10.12.2018 'Piyasalar' faşistleri seviyor. Meksika ve Brezilya: Başkanlar ve borsalar.
-
04.12.2018 Göçmenler, Suriyeliler, siyasetçiler. “Güney” coğrafyasının kurbanları…
-
03.12.2018 Bir çifte standart
-
30.11.2018 BUNU YAPAN SİYASİ KADRO YA CAHİLDİR YA EMİR KULUDUR
-
30.11.2018 İktidarın Gezi takıntısı
-
30.11.2018 Krizin bazı istatistikleri
-
26.11.2018 MUSTAFA KEMAL VE SULTAN SÜLEYMAN
-
22.11.2018 Enflasyonun anlamları
-
14.11.2018 1968 Dünyası ve Vietnam
-
13.11.2018 Cumhuriyetin ilk ve son onbeş yılı
-
31.10.2018 Arjantin ve Türkiye: 2001 ve 2018
-
31.10.2018 95 YILDA ÖĞRENEMEDİK...
-
30.10.2018 ABD'nin kendini teşhiri
-
22.10.2018 Brezilya: 'Piyasalar' faşist adayı destekliyor
-
19.10.2018 “TÜRKİYE KRİZİN BAŞINDA, BANKALAR DAHİL İFLASLAR YOLDA”
-
15.10.2018 Hem hegemon hem muhalif
-
13.10.2018 Yeni sularda yüzmek
-
10.10.2018 BODRUM-MARMARİS YARIŞI
-
09.10.2018 YEP: IMF’siz bir IMF programı
-
29.09.2018 Politikada kaygan zeminler
-
28.09.2018 TRAFİK TE KAN ALKOL DÜZEYİ NE OLMALI?
-
27.09.2018 Yeni Ekonomi Programı
-
26.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye bakışlar
-
22.09.2018 Dışarıdan Türkiye’ye Bakışlar
-
19.09.2018 VARLIK FONU, EMPERYALİSTLERE SUNULAN OLAĞANÜSTÜ HİZMETTİR
-
17.09.2018 Krizin eşiğinde büyüyen ekonomi
-
12.09.2018 Krizler Yayılırken
-
11.09.2018 Biri Yılmaz Güney, diğeri Erkan Yücel...
-
08.09.2018 Dişleri sökülmüş muhalefet
-
05.09.2018 Tüm Bunlar Üçüncü Dünya Savaşı
-
04.09.2018 Zor günler
-
01.09.2018 Faşizm Tartışmaları: Hindistan, Türkiye
-
28.08.2018 ‘Lütuf düzeni’ ve kriz
-
27.08.2018 Okluk yine kapandı
-
17.08.2018 Kaçınılmazın hızlandırılması
-
08.08.2018 Sürdürülemezlik
-
01.08.2018 ‘Duygusuz Nesil’ Tehlikesi
-
30.07.2018 Ekonomik krizden medet ummak
-
27.07.2018 Silahla şaka olmaz
-
20.07.2018 AKP’nin devrettiği ekonomik sorunlar
-
20.07.2018 İşte bu olmadı, hem de hiç olmadı …
-
19.07.2018 ‘Şirket gibi yönetmek’
-
13.07.2018 ‘Kurtarılmış Maden Bölgeleri’ geliyor
-
10.07.2018 Madımak sonrasında konuşan siyasetçiler
-
05.07.2018 Bu enkazı kim kaldıracak?
-
26.06.2018 Ülkemiz bölündü
-
25.06.2018 2017’den bir yazı
-
21.06.2018 Yeni bir rekor daha ve sonrası …
-
04.06.2018 Krize karşı kim hazırlıklı?
-
30.05.2018 ‘Mal Beyanı’ Komedisi
-
21.05.2018 SAHİPSİZ BODRUM’UN ÇARESİZLİĞİ
-
14.04.2018 Artuk Bey, Artuklu ve Artukoğulları Beyliği
-
14.02.2018 Kalbimde Atatürk var ...
-
19.01.2018 Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı
-
27.11.2017 Destekleyici, Yetkili ve Güvenilir Anne Baba olmak
-
20.11.2017 Sıra, sahillere geldi
-
20.11.2017 5 Adımda Depresyondan Korunma
-
13.11.2017 Öfke Kontrolü
-
06.11.2017 Bebeklik Döneminde Sağlıklı Kimlik Gelişimi
-
28.10.2017 Diyetisyen Bakışı: Diyet Değil, Yaşam Tarzı!
-
07.10.2017 Yaz saati ve inat
-
02.10.2017 Barzani Referandumu ve sonrası
-
12.08.2017 Erdoğan’ın Tehlikeli Planı
-
07.08.2017 Kişilik Bozukluğu
-
31.07.2017 Çomakdağ Türkmenleri (Kızılağaç / Ketendere / İkiztaş / Sarıkaya)
-
26.07.2017 Öngörülebilen Kaos - 2019
-
20.07.2017 AKP iktidarı çöküş sürecinde
-
10.07.2017 Ormanlarımız nasıl yanıyor?
-
25.05.2017 A N M A - Nazmi Özgül’ün anısına
-
05.05.2017 Aile Danışmanlığı
-
02.05.2017 “Siz bizlerden korkmayın, doğadan korkun efendim …”
-
29.04.2017 Sanatın İç Sesi
-
31.03.2017 Küçük Ev
-
23.03.2017 Bir olalım, Tek yürek olalım
-
21.03.2017 Rengarenk olsaydı
-
21.02.2017 “Milas’ın Sis Perdesi”
-
16.02.2017 Kanma, sonra da yanma
-
27.01.2017 Narin Çiçek: Turizm
-
21.01.2017 Vekilime Mektup
-
16.01.2017 Dokuz Kahraman Vekil
-
11.01.2017 Meşe tohumları çimlenecek mi?
-
10.12.2016 Bir Güvercin uçurun
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.