• 28 October 2019, Monday 7:34
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER

 

Medyada ya da yazılı basında sık sık atanamayan öğretmenler konusu gündeme getiriliyor. Atanamadığı için intihar eden, dağda çobanlık yapan, inşaatlarda çalışan öğretmen haberleri yapılıyor. Bu tür haberler bir emekli öğretmen olarak içime batıyor. Yıllar önce, özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Öğretmene verilen değer ile bu günkü değerini karşılaştırıyorum da çok üzülüyorum. Halk arasındaki sohbetlerde çocukların okumaları hakkındaki şu sözler “-Sizin oğlan hangi Fakültede okuyor ? – Bu yıl istediği fakülteyi kazanamadı. – Bari bir öğretmenlik yazsaydı”. Ne yazık ki öğretmen olmayı ne kadar aşağılayan bir cümledir bu.

 Bizim Öğretmenlerimiz yeni ve çağdaş bir nesil yaratmak ideali ile çok çalıştılar. Onların çoğu Köy Enstitüleri’nin eserleriydi. İdealistiler. Çoğunluğu kırsal kesimden gelmiş köy çocuklarıydılar. Benim hayatımın akışını değiştirdiler. Bugün bu yazıları yazabilmemi onlara borçluyum. Babamı ikna edip beni Milas Orta Okuluna kaydettirmeselerdi belki ben de köyde çobanlık yapıyor olacaktım.  Bugün onların çoğu hayattan göçüp gittiler. Onları minnetle anıyor ve kendilerine Tanrıdan rahmet diliyorum.

Büyük Atatürk’ün ölümünden sonra özellikle Köy Enstitülerini hedef tahtasına oturttular. Bu okulları birer komünist yuvası olduğu (!) kara propagandası ile yıprattılar. Çok partili döneme geçildiği yıllarda bu propaganda zirveye taşındı. Bu toplumun çağdaşlaşmasını, bilim ve teknoloji ile tanışmasını engellediler. O yıllarda ben ilkokul öğrencisiydim. Büyüklerimin konuşmalarını dün gibi hatırlıyorum.  “Kızıl Çullu‘da gomünist yetiştiriliyormuş” diye aralarında söyleşirlerdi.

Şimdi daha iyi anlıyorum. Bu konuşmaları yaptıranlar Amerikalılarmış. Türkiye’nin ilerlemesini, çağdaş modern bir toplum olmasını engellemek ve senelerce sonra hegamonyaları altına almak için Marshal Yardımı adı altında bir yardım  yaparak büyüklerimizi kandırmışlar ve bu aydınlanma yuvalarını kapattırmışlar. Enstitü adını ve uygulamalı eğitimi kaldırıp,yerine  ezbere dayalı bilgi aktaran Öğretmen Okullarını açmışlar.

Yıllar sonra,  Öğretmen Okulları da birer birer kapatılarak Fakülte mezunları öğretmen yapılmaya başlanıyor. Çocuk, istese de istemese de bir fakülteye kapağı attığına seviniyor. Öğretmen olacağını aklından bile geçirmezken öğretmen oluvermiş buluyor kendini.Öğretmen olmakla iş bitmiyor ki. Öğretilecek öğrenci bulmak gerekiyor. Bunun için ya Devlet okulları ya da Özel Okullardan birine mecbur kılınıyor. Devlet okulları için göstermelik sınavlar yapılıyor. Bu sınavlarda en yüksek puanı alsanız da yetmiyor. Atanmanız için size torpil gerek. Torpilin ilk şartı İmam Hatip Okullarının tezgâhından geçmiş olmak. Özel okullarda ise asgari ücretli ırgat olmak.  Torpili bulamayanlar ya inşaat amelesi , ya pazarcı, ya da dağda çobanlık yapıyorlar. Bu işleri de bulamayanlar kendilerini uçurumdan aşağıya bırakıyorlar.

Devlet, ne kadar öğretmene ihtiyaç varsa o kadar öğretmen yetiştirmeli. Her Üniversitede Eğitim Fakültesi açılırsa işin sonu bu oluyor. Fabrikadan çıkar gibi öğretmen üreten bu sistem terk edilmeli. Öğretim Fakültelerinde , her yıl, hangi branşta  ne kadar öğretmene ihtiyaç varsa o kadar öğretmen kontenjanı açılmalı. Yoksa, sokaklar atanamayan diplomalı işsiz gençlerle dolup taşacaktır. Bu Ülkede atanamayan doktorlar, atanamayan Hakimler, atanamayan Mühendisler, atanamayan memurlar yok mu? Onların sesi niye duyulmuyor sokaklarda…

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık