• 28 February 2025, Friday 14:09
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

NATO VE BİZ

NATO, Belçika, İngiltere, Fransa, Hollanda ve Luxemburg tarafından 17 Mart 1948 tarihinde imzalanan ve Sovyet tehdidine karşı ortak bir Savunma Antlaşması olan Brüksel Antlaşmasının, 4 Nisan 1948 tarihinde yedi ülkenin daha katılımıyla Washington DC de imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşmasına dönüşmüş halidir. Askeri ve politik bir ittifaktır. Bu ittifaka dâhil olmanın en önemli avantajı, aralarındaki savaşları bitirmek ve Sovyet tehdidini bertaraf etmektir.

Sovyetlerin, 1945 yılında, Stalin döneminde, Türkiye’den Kars ve Ardahan ile Boğazlardan hak istemesi, Türkiye’yi tehdit olarak algılanmış ve Osmanlıyı bölüp parçalayıp yok edenlerin kucağına itmiştir. Yalnız başına varlığını sürdüremeyeceğini anlayan genç Türkiye Cumhuriyeti, denize düşen yılana sarılır misali, 1920 li yıllarda savaşıp bağımsızlık mücadelesi verdiği Batılılara yanaşmak zorunda kalmıştır. Daha özgür ve demokratik bulduğu 12 batılı Ülkenin oluşturduğu topluluğa (Nato’ya) katılabilmek için çareler ararken, Birleşmiş Milletlerin müdahil olduğu Güney-Kuzey Kore savaşlarına, 1951 yılında, asker yollayarak Nato üyelerinin gönlünü fethetmiştir. Türk askerinin savaşma azim ve yeteneklerini, Kore savaşlarında gören Batılılar, 18 Mart 1952 tarihinde Türkiye’yi Nato’ya kabul etmişlerdir.

Tam 73 yıldır Nato üyesiyiz ve Nato’nun, ABD den sonra gelen ikinci büyük ordusuyuz. Ne var ki, güç kimdeyse yetki de ondadır. ABD, Nato’nun patronu durumundadır. Onun istediklerini diğer üyeler kayıtsız şartsız kabul etmek zorundadır. İkinci büyük orduya sahip olduğumuz halde hesaba alınmadığımız ortadadır. Bırakın Ülkemize yapılan saldırılarda bizim arkamızda durmasını, tam tersine bizi bölüp parçalamak ve 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı Devleti ile imzalanan Sevr Antlaşmasını yeniden ihya etmek ve Büyük İsrail Devletini oluşturmak niyetindedirler. Mustafa Kemâl’in ordusunu dizayn edip Nato’nun ordusu haline dönüştürmüşlerdir. Bunda da bir hayli başarılı olmuşlardır. “Bizim oğlanlar (Our boys) Türkiye’de darbe yapmış” diyebilmişlerdir.

Yeri geldiğinde Türkiye bizim müttefikimizdir denmekte, fakat müttefik gibi davranılmamaktadır. Kuzey Irak da Türk Askerinin başına çuval geçirilmekte, F35 programından çıkarılmakta ve milyarlarca dolarımızın üstüne yatılmakta bir sakınca görülmemiştir. Ey Amerika bu nasıl bir dostluktur, nasıl bir müttefikliktir denilememiştir.

Bölücü terör örgütüne uçaklar dolusu silah ve mühimmat attıklarını tespit eden Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in bir uçak kazasında hayatını kaybetmesinde Nato’nun parmağı olduğu iddia edilmektedir. Vakti geldiğinde Türkiye’yi Nato dışına itmek için fırsat kollanmaktadır. Zaten Türkiye’yi Nato’ya alışlarının en önemli nedeni, onu dış tehditlerden korumak değil, Türk askerini ön cephede savaştırmak ve kendi güvenliklerini sağlamaktır. Türkiye de onların bilgisi ve onayı dışında herhangi bir karar alınamamaktadır. İktidarı, muhalefeti ABD’nin iki gözünün içine bakmaktadır. Kuzey Irak da ve Suriye de ABD’nin müsaade ettiği yere kadar askeri harekât yapılabilmektedir. Bu nasıl bir müttefikliktir? Bu nasıl bir dostluktur? Büyük Ortadoğu Projesi yoluna devam etmektedir. Türk halkı da ne olup bittiğini fark etmeden Cumhurbaşkanı kim olsun tartışmalarıyla oyalanmaktadır. Vah benim Ülkem vah. 23.02.2025

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık