• 17 September 2024, Tuesday 11:12
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

TÜRKÇE YAZMAK VE TÜRKÇE KONUŞMAK

1923 yılında Osmanlının küllerinden yeni bir devlet kurulmuştur. Bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.  Osmanlı’nın, batıya doğru fetihler yapıp topraklarına kattığı Bizans’ın sahipleri Rumlardı. Daha sonra, Araplar, Yahudiler, Ermeniler, Arnavutlar, Sırplar eklendi. Hepsi, Osmanlının kullarıydı. Özellikle Ermenilere Tebaa-yı Sâdıka derlerdi. Ermeni ve Rumlar Anadolu’nun her köşesine yerleşmişti. Milas’ta bile Ermeni yoktu ama hem Rum Mahallesi hem de Yahudi Mahallesi vardı. Esnafı, sanatkârı hep onlardandı. Türkler, toplu yerleşim yerlerini Osmanlı’nın diğer tebaasına bırakıp, dağlarda oymaklar halinde çadırlarda yaşamayı tercih etmişlerdir. Hele Aleviler Osmanlının gazabından saklanacak ve kendilerini unutturacak dağları mekân tutmuşlardı. Dadaloğlu, ‘Ferman Padişahın ise dağlar bizimdir’ demişti. Zaten Osmanlı, Türkleri ETRAK-I Bİ İDRAK yaratıklardır, onlar bir işe yaramaz, bize sadece savaşlarda gerektir diyerek aşağılamışlardır.  Devlet yönetimine hiçbir zaman almamışlardır. Devleti yöneten iki yüz seksen beş vezir-i Azam’ın iki yüz altmış beşi devşirme ve dönmelerden seçilmiştir. Dolayısıyla Türkçe konuşmamış yazmamışlardır. Türkçe’nin kıymetini Yüce Atatürk sayesinde öğrendik. 17 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurdurmuş ve Türkçeyi yabancı sözcüklerden kurtarma hareketini başlatmıştır. Bu Cemiyet, 1936 yılında yapılan kurultayda, Türk Dil Kurumu adını almıştır. Harf devrimi yaparak toplumun tamamının okuryazar olmasını sağlamıştır. Ne var ki Osmanlının torunları buna karşı çıkmış, halkın cahil kalmasını, aydınlanmamasını istemiştir. Atatürk’ün Partisi bile Arapça Kuran dilidir, dolayısıyla Arapça yazan tabelaları kaldırmayın yoksa halkımız incinir diyebilmiştir.

Gelelim bugünkü Türkçeye. İçinden çıkılamayacak derecede yabancı sözcüklere boğulmuştur. Osmanlının dili zaten Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı iken, Tanzimat Fermanı ile Fransızca modasına kendisini kaptırmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanca, İkinci Dünya Savaşından sonra da İngilizce eklenmiştir. Her tarafta İngilizce sözcükler kullanılmaya, İngilizce tabelalar görülmeye başlamıştır. Bay bay, okey, tanks, meeting, brifing vb. sözcükler halk arasında bile kullanılır olmuştur. Hele Fransızcayla o kadar iç içe geçmiş durumdayız ki. İsterseniz sonu siyon ve ör ile biten ve Türkçe sandığımız ve kullandığımız kelimelerden birkaç örnek vereyim; Direksiyon, kondüsyon, istasyon, pansiyon, tansiyon, konfeksiyon, enjeksiyon, enfeksiyon, aksiyon, alivüyon, sirkülasyon, koalisyon, koleksiyon, kompozisyon, konsültasyon ve daha niceleri Türkçede sıklıkla kullandığımız kelimelerdir. Ör ile bitenlerse; Aktör, adaptör, alternatör, amatör, armatör, amortisör, akümülatör, asansör, animatör, profesör, traktör, karbüratör, şarjör, kuaför, kollektör, kontör vb.

Bu kelimeler, Fransızcadan aldığımız kelimelerin onda biri bile değil. Daha o kadar çok kelime var ki. Bir devleti devlet yapan, ortak dil, din, kültür, ırk ve sınırları belirlenmiş topraktır. İşte bu yüzden, Büyük Önder Atatürk işe dil ile başlamıştır. Türk Dili Tetkik Cemiyetini taa 1932 yılında bunun için kurdurmuştur. Yabancı sözcükler yerine Türkçeleri araştırılmış ve pek çok yeni sözcük elde edilmiştir.  Savcı, Yargıç, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Kurultay bu sözcüklerden bazılarıdır. Ne yazık ki ömrü yetmemiş, daha 57 yaşında çok sevdiği Türk Milletini öksüz bırakmıştır. Kendisinden sonra iktidara gelenler O’nun eserlerine sahip çıkamamış, ABD ne emretmişse derhal yerine getirmiştir. İlk iş olarak, Köy Enstitülerini ve Kayseri’deki uçak fabrikasını kapatmış, Kore’ye asker göndermiş ve Nato teşkilatına girerek orduyu ABD’ye teslim etmiştir. ABD’de eğitim almayan hiçbir subay, üst rütbelere terfi ettirilmemiş ve ettirilmemektedir.  Kısacası yabancı sözcükler olmadan anlaşmamız mümkün değildir. Söylenecek o kadar çok şey var ki…  15.09.2024

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık