- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 05 May 2018, Saturday 20:22
- 3499 kez okundu
Yılmaz Kaya AYLANÇ
Muhalefet tarafında yavaş yavaş taşlar yerine oturuyor. Taşlar yerine oturdukça da iktidar sinirlenip hırçınlaşıyor. Artık yüzleri eskisi gibi gülmüyor, atıp tutmalar yerini bilinç altındakilerin ulu orta söylenmesine, ellerin titremesine ve seslerin yükselmesine bıraktı ...
Muhalefetin toparlanıp aklı başında hamleler yapması, demokrasi adına kişisel hesaplardan uzaklaşılması, mevcut iktidarın ülkeye ve topluma verdiği zararın herkes tarafından anlaşılıp, bunun sona erdirilmesine yönelik konsensüs, sessiz çoğunluklarda oldukça büyük bir ümit ışığı yaktı.
Muhalefetin, bu düzenin bitirilmesine yönelik çabaları arttıkça ve toplumda olumlu karşılık buldukça; iktidarın yorgunluğu, çaresizliği ve atacak adımlarının olmaması 24 Haziran seçimlerinde iktidar değişikliğinin ayak seslerini kuvvetlendirmekte.
Seçimin kaybedilmesi iktidar için alışık olmadıkları bir durum olacaktır. Öyle ki, her zaman olduğu gibi bu seçimi de kazanarak OHAL ihtiyacı olmadan, zaten OHAL’deymiş gibi tek adam rejimini uygulamaya koyacaklarını düşünmekteler. Tüm planları, ‘kazanmak’ üzerine.
“Bu demokrasidir, kaybetmek de vardır, halk ne derse o olur, belki iktidarı başka birilerine verir” düşüncesinden o kadar uzaklar ki, kaybederlerse ne yapacakları konusunda hiç fikirleri olmadığını düşünüyorum. Ayrıca iktidar dönemlerinde öylesine fütursuzca bir yönetim anlayışı ortaya koydular ki, bazı konularda kanun çıkartıp lehlerine durumu döndürme gereği bile duymadılar. Bazı kanunlara asla uymadılar, hatta işi öyle noktaya getirdiler ki önce yaptılar arkadan parlamentoya “siz yasal düzenlemeyi yapın” dediler. Arkalarında öylesine yanlış, hukuksuz, adaletsiz, hakkaniyetsiz vur patlasın çal oynasın tarzı ile yaşadılar ki bu seçimi kaybedemeyiz, kaybetmemeliyiz duygusu bile gelişmiş olabilir. Bu tabii ki demokrasi için çok tehlikeli bir durum. Yaşamış oldukları yanlışlar ile dolu iktidarlarının seçimi kaybettikleri takdirde hesap verme zamanı geleceğini gayet iyi biliyorlar.
‘Korkunun ecele faydası yok’ der atalarımız. Tabii ki, yanlış yaptıysanız hesabını da vereceksiniz. İşte o zaman hep parmağınızı sokup lehinize düzenlemeye çalıştığınız adalet sizin için de işlemeye başlayacak. Ama sizin yaptığınız gibi değil, adil bir adalete hesap verilecek.
Hesap verecekleri o kadar çok konu var ki, burada saymaya kalksak sayfalar dolusu yazmamız gerekecek.
Tabii öncelik suçsuz yere hapse atılan, haklarında iddianame düzenlenmeden içeri alınan, medya eliyle hakim karşısına çıkmadan mahkum edilen gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, memurlar, askerler ve daha niceleri için adalet istenmeli ve haksız yargılamaların hesabı hem iktidardan hem de bu yargılamalara alet olup adil yargılama yapma yemini etmiş olup da buna uymayan kamu görevlilerinden sorulmalı.
Bu iktidar döneminde yapılan yerli yabancı katılımlı tüm ihaleler gözden geçirilerek haksız ve yanlı olanları, halk yararı bulunmayanları, ülkeyi zarara uğratanları tespit edilerek veren de alan da adalet önüne çıkarılmalı. Burada uğranılan zararlar tazmin edilmeli.
Yine bu iktidar döneminde yapılan tüm sınavlar ve atamalar gözden geçirilerek, devletin parti devleti haline dönüştürülmesi, haksız makam ve mevkii edinilmesi ve haksız kazanımlar tespit edilerek, bunu sağlayanlar ile bundan menfaat elde edenler adalet önüne çıkarılarak hesap vermeleri sağlanmalı.
Yasal düzenlemelerle rayından çıkmış hukuk devleti anlayışı yeniden tesis edilmeli, ‘devlet halk için var’ anlayışı ile halkın mutlu ve sağlıklı yaşamasının şartı olan adil sosyal devlet anlayışı yeniden oluşturulmalı. Vatandaş, önce yoksullaştırılıp sonra yardım edilen yapıdan uzaklaştırılmalı, ‘üreterek kazanan ve yaşayan vatandaş’ anlayışının alt yapısı kurulmalı. Saygın ve onurlu vatandaş için gereken düzenlemeler yapılmalı.
İktidar eliyle özellikle yoksul vatandaşların teslim edildiği tarikat ve vakıf adı altındaki tüm yapılanmalar öncelikle ele alınmalı, adalet önünde hesap vermeleri sağlanmalı devrim yasalarına uygun biçimde faaliyetlerine son verdirilmeli. Vatandaşın tarikatlara değil, devletine güvenmesi yeniden tesis edilmeli.
Din ait olduğu yeri ve saygıyı yeniden sağlamalı, devletin laik yapısı güçlendirilerek din ile devlet işlerinin birbirinden sağlıklı bir biçimde ayrılması sağlanmalı.
Üniversiteler, yeniden bilim üreten ve toplumun öncüleri görevine dönmeliler. YÖK denilen ucube kaldırılarak ‘demokratik - özerk üniversite’ tesis edilmelidir. Üniversite kadroları hak eden, liyakata dayalı şekilde oluşturulup haksız elde edilmiş tüm ünvanlar geri alınmalı. Niteliği itibari ile sadece isim üniversiteleri kapatılarak nitelikli üniversiteler oluşturulmalı ve güçlendirilmeli. Üniversiteler yöneticilerini kendileri seçmelidir.
Bir başka konu ise, ülkenin üretim olanaklarını yok ederek her şeyi ithal etmenin önünü açan düzenlemelerdir. Bu ithalatlar kimler tarafından yapılmış, şartlar nasıl oluşturulmuş hepsine bakılması gerekecektir.
Çok önemli başka bir konu ise, yapılan yasal düzenlemelerdir ki bunların en önemlilerinden bazılarını; Maden Kanunu, Türk Petrol Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, TBMM İç Tüzük düzenlemeleri olarak sıralayabiliriz. Bunlar yeniden ele alınarak devletin kuruluş felsefesine uygun şekilde ve geniş bir mutabakat ile yeniden düzenlenmeli.
Yeni bir anayasayı da artık yapmalıyız!
Ve tabii, tekrar parlamenter sisteme dönüşün yasal çalışmaları yapılarak, güçler ayrılığının olduğu parlamenter sistem yeniden hayata geçirilmelidir.
Bu ülkenin kuruluşunun sembollerinin tekrar yerli yerine konması da başka önemli bir konu olacaktır. Örneğin Çankaya Köşkü’nün yine bu devletin en üst makamının oturacağı yer olması gibi.
Tüm evrensel demokratik kriterlerde ve uluslararası eğitim sıralamalarında gittikçe daha alt sıralara kayan ülkemiz, bu durumu hak etmemektedir. Birçok konunun altında yatan, siyasi iktidarın tavır ve düşünceleriyle üretip kirlettiği her şey süratle temizlenerek olması gereken çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine dönülmelidir. Bu konuda iktidar öyle bir kırılganlık içindedir ki, grup toplantısında “OHAL nedeniyle biz işçilere grev yaptırmamaktayız” diye övünebilmekteler. Sadece bu cümle bile, ülkemizin demokrasiden ne kadar uzak bir iktidar tarafından yönetildiğini göstermektedir. Oysa önümüzdeki seçimlerde öne çıkaracakları slogan nedir “daha fazla demokrasi”! Şaka gibi değil mi?
Yine konumuza dönersek; iktidarın iktidarı kaybettikleri takdirde, dönemlerinde yaptıkları yiyip içmeler, kiralamalar, danışmanlar, araçlar, uçaklar ve har vurup harman savurmaların kuruşuna kadar hesabının sorulacağının gündeme geleceğini çok iyi biliyorlar.
Sanırım bu kez halkımız, yapılmakta olan yanlışları görecek ve doğru kararı seçimlerde vererek bu yanlış gidişe dur diyecektir. Yeter ki muhalefet bir hata yapmasın ve bir tuzağa düşmesin.
Ülkeyi on altı yıl kesintisiz yöneten iktidar için yolun sonu gözüktü. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri ile karanlık dönem yerini aydınlık bir geleceğe bırakacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti tekrar fabrika ayarlarına dönecektir.
Beklentimiz; iktidarın seçimleri kaybettiği takdirde halkın iradesine saygı göstererek o koltukları yeni seçilenlere barış içinde bırakmasıdır, vaktiyle kendisine bırakıldığı gibi.
Fazla ya da az değil, TAM DEMOKRASİ.
Her şey Türkiye için …
(27.04.2018)
-
02.08.2021 Tercihler …
-
26.06.2021 Hak yemek …!
-
18.05.2021 Türkiye – ABD ilişkileri
-
14.04.2021 Şimdi Cesaret Zamanı …
-
25.03.2021 Yönetemiyorsunuz …
-
18.02.2021 Zihniyet …
-
29.01.2021 Reform mu?
-
14.01.2021 Ben … Ben … Ya bizler …?
-
15.12.2020 Katar mı, katmaz mı?
-
12.10.2020 Tarikatlar, cemaatler …
-
05.09.2020 Müjde …
-
07.08.2020 Peki şimdi ne olacak?...
-
16.07.2020 Korkmadan yaşamak …
-
01.06.2020 Yemin …
-
11.05.2020 Maske …
-
30.04.2020 Bugünde de mi siyaset …
-
27.04.2020 Vicdanlarda adalet sağlandı mı?
-
16.04.2020 Sizce …?
-
03.04.2020 Şimdi sıra devlette * …
-
21.03.2020 Sağlıklı günlere, hep birlikte …
-
29.02.2020 Huzur için …
-
08.02.2020 Doğru yolu bulmak …
-
04.01.2020 Ya Kanal! Ya İstanbul!
-
13.12.2019 BİZİ DUYAN VAR MI!?
-
27.11.2019 O EL...
-
13.11.2019 Parti devlet olunca...
-
26.10.2019 Ne, neden, niçin!
-
01.10.2019 Hak etmiyoruz …
-
13.09.2019 Biraz saygı Sayın Diyanet …
-
19.08.2019 ‘Sarı Kızlar’ …
-
29.07.2019 Bir arpa boyu …
-
13.07.2019 Nereye gidiyoruz dersiniz?
-
03.07.2019 Sağol Ekrem Başkan …
-
17.06.2019 Seçilmişler …Atanmışlar …
-
14.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
01.06.2019 Ekonomi ve beka …
-
14.05.2019 Kara günlerden mavi günlere mi?
-
30.04.2019 Örnekolmak …
-
18.04.2019 Hoş geldin İmamoğlu, özlemişiz …
-
16.04.2019 Kazanan farklı olunca …
-
08.04.2019 Hakkını teslim etmek gerek …
-
01.04.2019 Tünelin Ucu …
-
23.03.2019 Olamaz mı?
-
10.03.2019 Yerel Yönetim Seçimleri ve Cumhurbaşkanı …
-
04.03.2019 “Çömez Devlet” mi?
-
26.02.2019 “Yaşasın ithalat” …
-
16.02.2019 “Devlet Manavları” …
-
07.02.2019 Beka …
-
29.01.2019 Bu ne lahana turşusu …
-
15.01.2019 ‘2019 Atatürk Yılı’!
-
14.01.2019 Nicelik mi? Nitelik mi?
-
07.01.2019 “Bay Kemal”den “CeHaPe”ye …
-
31.12.2018 Ne güzel şeysin sen ‘Umut’ …
-
27.12.2018 Neden Rabia?…
-
24.12.2018 Millete bağırmaktan vazgeçin …
-
18.12.2018 Aklımızla dalga geçmek mi?
-
14.12.2018 Dur diyebilirsin …
-
11.12.2018 Çocuklarımız için …
-
07.12.2018 Umutsuzluk yok, her şeye rağmen …
-
23.11.2018 Türkiye’de Suriyeli olmak varmış …
-
14.11.2018 Bir Grup Konuşması daha … Ve alkışlar, alkışlar …
-
01.11.2018 Atatürk, Kırmızı Çizgi ve Türkiye Cumhuriyeti
-
29.10.2018 Sahi, neden İş Bankası?
-
16.10.2018 Doğru hangisi … Yetişemiyoruz!
-
01.10.2018 Hak etmiyoruz! …
-
16.09.2018 AYNI GEMİ...
-
04.09.2018 Derin Sessizlik …
-
13.08.2018 Bıktık artık!..
-
07.08.2018 Eğitim ve Okullar
-
28.07.2018 ‘Önce Demokrasi’ ise verin imzayı …
-
23.07.2018 Nereye kadar …?
-
17.07.2018 İstikrar diye % 50 + 1 kişi, ya ekonomi?
-
10.07.2018 Cumhuriyet Kültürü ve Haksızlık …
-
18.06.2018 Kazanan da kaybeden de Halk …
-
11.06.2018 Nasıl ……?
-
04.06.2018 19 Mayıs ve Kurucu Meclis
-
29.05.2018 Filistin
-
14.05.2018 Millet “TAMAM” derse …
-
02.05.2018 Erken - Hızlı - Baskın Seçime Doğru …
-
28.04.2018 23 Nisan, Neşe doluyor insan ….?
-
21.04.2018 Ey Amerika, Ey Fransa … Ey İnsanlık!
-
07.04.2018 Ey Özgürlük!…
-
30.03.2018 O’nu hep sevdim ve daima seveceğim!
-
23.03.2018 Osmanlı’dan kalan
-
28.02.2018 Neler oluyor?
-
14.02.2018 ‘Büyük’ olmak
-
06.02.2018 Lider
-
27.01.2018 ‘Ana Muhalefet’ …
-
20.01.2018 Diyanet işleri, İmam ve Hatip eğitimi …
-
13.01.2018 Demokrasi ve Muhalif olmak
-
06.01.2018 Gerçek mağdurlar
-
02.01.2018 Ne zaman bahar gelecek?
-
25.12.2017 “Tarımda Dünya Birincisi Türkiye” …
-
16.12.2017 “Siyasetçi İmamlar” …
-
13.12.2017 Devlet Tek Adam Olabilir mi?
-
03.12.2017 Kim bu adam?
-
25.11.2017 Ekonomi = Mazot
-
18.11.2017 Samimiyet
-
09.11.2017 10 Kasım ATATÜRK
-
09.11.2017 İnsaf beyler insaf!
-
09.11.2017 Yaz saati ve inat
-
09.11.2017 Geri istiyorum!
-
09.11.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
08.11.2017 Sandıkta çözmek
-
04.11.2017 Alkışlar !?..
-
31.10.2017 Atatürk ve Cumhuriyeti
-
28.10.2017 Senin benim için değil ‘hepimiz’ için Adalet!
-
21.10.2017 Geri istiyorum!
-
14.10.2017 İnsaf beyler insaf!
-
30.09.2017 Sandıkta çözmek
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.