• 07 May 2016, Saturday 3:28
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

40 yıl sonra ödenen borç ...

Zeki SARIHAN

Alacağımı 25 yıl sonra tahsil ettiğimi yazmıştım. O da bir şey mi? Ben bir borcumu ancak 40 yıl sonra ödedim!

Okumaya düşkün insanlar, başkalarının da okumasını ister.  Bunu sağlamanın yolları kitap alışverişi yapmak, sınıf, okul, köy kitaplıkları kurmaktır. Bir yol daha vardır: Yayınevlerinden topluca indirimli kitaplar getirterek satmak.

Ben bunların hepsini yaptım. 1960 yılında Öğretmen Okulu 2. Sınıf öğrencisiyken, öncelikle Varlık Yayınlarından kitaplar getirtip arkadaşlarıma satmaya başladım. Böylelikle o zamanlar pek kıt olan okul harçlığıma katkıda bulunuyordum, hem de satılmayan kitaplar bana kalıyordu. Yılsonunda köye bavul dolusu kitapla dönüyordum. Bu durum, mezun olduğum 1964 Haziranına kadar sürdü.

Varlık Yayınevi bana kitapları veresiye gönderiyordu. Ben de bunların parasını parça parça yatırıyordum. Fakat okuldan mezun olurken 90 lira bir borcum kalmıştı. Nasıl olsa iki ay sonra maaş almaya başlayacaktık. O zaman gönderirim diye düşünmüştüm. Geçekten de o yıl yayınevine birer ay ara ile 30’ar liradan 60 lira postaladım Fakat 30 lira kaldı! 1965 Mayısında askere alındım. 5 aylık eğitimden sonra yeniden maaş almaya başladıysam da bu borcu kapatmayı ihmal ettim. 1967-1970 arasında yüksek öğrenim yaparken tabii gene parasızdım ve bu parayı ödeyemezdim.

1970’te mezun olup ortaokulda öğretmenliğe başladım. Bulunduğum okulda bir okul kitap satış kooperatifi kurarak bununla ilgili öğrenciler görevlendirdim. Gene Varlık Yayınevinden kitap istiyor, kitaplar satıldıkça da parasını gönderiyorduk. Ben ayrıca bulunduğum kasabada öğretmenler arasında da bir kitap edinme grubu oluşturmuştum. Özellikle Sol Yayınlarından kitap sipariş ediyor, bunların bedelini de posta posta gönderiyorduk.

Şu aksiliğe bakın ki, Mayıs 1971’de gözaltına alındım. Bu gözaltı tutukluluğa dönüşecek ve üç yıl sürecekti. Sol Yayınları yöneticisi Erdost’la aynı koğuştaydık. Ona da bir miktar kitap borcumuz kalmıştı. Bana bir hatırlatmada bulunmadı, fakat ben bu borcu ödemeden rahat edemezdim. Borcun miktarı konusunda ne onda, ne de bende bir kayıt vardı. Kitaplara zaten polis tarafından el konulmuştu.

Bu yükü üzerimden atmak için Erdost’a ne ödemem gerektiğini sordum. Herhangi bir rakam söylemedi. Belli bir miktarda anlaştık ve sanırım halâ son maaşımdan cebimde kalan paradan ödeyerek rahatladım.

Varlık Dergisinin sahibi, bütün kitapseverlerin adını saygıyla andığı Yaşar Nabi Nayır imzalı 6 Mayıs 1971 tarihli bir mektup aldım. Okul kitap satış kooperatifi için getirttiğimiz kitaplardan 160 lira borcumuz olduğu bildirilerek ödememiz isteniyordu. Bu borç için aynı yılın 9 Kasımında ikinci, 10 Şubat 1972’de üçüncü mektup geldi. Bu mektuplar okuldaki adresimden bana yönlendirilmişti. Okul yönetiminin bunu halletmesi gerekmez miydi? Fakat yapmamıştı. Yaşar Nabi’ye verdiğim yanıtta, bu kitapları okul kooperatifi adına getirttiğimizi, kitapların ve hesabın okulda olduğunu, benimse tutuklu olduğumu belirttim.

Varlık’tan bir daha mektup almadım. O borç da öylece kaldı! Fakat gerek öğrencilik döneminden kalan 30 lira, gerek (200 lira olarak aklımda kalan) bu borcu sık sık hatırladım ve bunları ödemem gerektiğini düşündüm. 1974’te yeniden öğretmenliğe başladığım ve Bakanlıktan mahkeme yoluyla geçmiş maaşlarımı da aldığım için, işin bundan sonrası parasızlık değil, resmen ihmaldi.

Bir gün aniden ölürsem öte dünyaya borçlu olarak mı gidecektim? Sorgu melekleri de dâhil artık kimse hatırlamayacak da olsa ben unutmuyordum.

Ta 2004’e kadar. O tarihte elime toplu bir para geçmişti. İşte artık hiçbir mazeretim olamazdı.

Fakat Nuh Nebi zamanında 30+200 lira olan borç için şimdi kaç lira ödemeliydim? Bunun için o zaman aldığım aylıklar içinde bu paranın oranını hesapladım. Şimdiki aylık içindeki oranına çevirdim. Borcumun 210 milyon olabileceğine karar verdim. Varlık Yayınevinin banka hesabına parayı yatırarak artık hayatta olmayan Yaşar Nabi’nin kızı ve derginin sahibi olan Ekin Nayır’a 28 Eylül 2004 tarihli bir mektupta borcun hikâyesini anlatarak hesabımda yanlışlık varsa bildirmelerini ve onların hesaplarına da saygı duyup üstünü ödemeye hazır olduğumu bildirdim.

Nasıl bir yanıt geldi tahmin edersiniz?

Dergi adına Yaşar Nabi’nin damadı Osman Deniztekin telefonla aradı, gönderdiği mektubunda da aynı cümlelerle tekrarladı: Alacak hesaplarını incelemişler ve böyle bir borca rastlamamışlardı! Gönderdiğim para karşılığında beni Varlık dergisine 6 yıl boyunca abone yapmışlardı! Mektupta şöyle bir cümle de vardı:

“İçinde yaşadığımız devirde inanılması zor gelen, herkese örnek olması gereken bir tavrınız var.”

Ben ise 40 ve 34 yıl sonra da olsa borcunu ödemiş birinin rahatlığını bir parça duymuş olmakla birlikte onu bu kadar yıl geciktirmiş olmanın pişmanlığını yaşıyorum.

Bu yazıyı da ‘’Aman borçlarınızı geciktirmeyin!’’ demek için yazdım.

Ne de olsa saçı sakalı ağarmış biri olarak dürüst insanlara bu kadarcık bir öğüt verme hakkımız çok görülmez.

(2 Mayıs 2016)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık